-40-

4.9K 259 41
                                    

MERHABA CANLARIM! 115 BİN READ ŞEREFİNE PARTİ DÜZENLİYORUM VE HEPİNİZ DAVETLİSİNİZ :DD HER NEYSE GEÇ GELDİ BİLİYORUM AMA HİKAYENİN SONUNDA BİR SÜRPRİZ VAR :dDD HADİ BAKALIIIM.

YORUM YAPAN MELEKLERİMİ SEVİYORUM. TEŞEKKÜRLER;

harrylovess1-Candan1D-asosyalkanarya-pinkmelike3207-muzo_38710-ZeynepAkdoan-mdnemzlm-dumandinleyenkedi-ahsen_styles-girldirectioner23-iremdemir-iHarrysgirl-directrusher_-berzancaglar-melekdemirstyles-ezgigencerstyles-FulyaManioglu-buse2020-ucandevekusu

İYİ OKUMALAAAR


Damlaların sesini duyuyordum. Bir yere çarpıyorlardı. Her şeyden habersiz intihar ediyorlardı. Gözlerimi kırpıştırdım ve vücudumdaki ağrıya alışmaya çalıştım. Arabanın durduğunu anladığımda kendime gelmek için gerindim. Harry’nin bana endişeli bir gülümseme verdiğini gördüm. İşaret parmağını yanağımda dolaştırdı. Saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdı ve öylece yüzündeki gülümsemeyle beni izledi. Bende gülümsedim.

“İyi misin?”
“Biraz.” Dedim ama şimdi sırtıma yeni giren ağrıyla başa çıkmaya çalışıyordum.
“Yağmur çok hızlandı durmayacaktım ama bir sincabı ezince durmak zorunda kaldım.”

Gözlerimi kırpıştırdım. Yağmur gerçekten çok fazla yağıyordu. Harry sinyalleri açıp arabayı kenara park etmişti. Sincaba üzüldüm.

“Yarım saatlik yol kaldı.”

Anlayışla başımı salladım. Ne zamandır yoldaydık bilmiyordum ama artık vaktimin az kaldığını hissediyordum. Doğruldum ve önümdeki teyibin üst tarafında duran kanlı mendillere baktım. Harry nereye baktığımı anlamış olacak ki “Birkaç kez burnun kanadı.” Dedi sesi sona doğru kaymıştı.

Bişey dememe izin vermeden “Lanet yağmur!” diye bağırdı. Direksiyona öyle hızlı vurdu ki kırılacağını sandım.
Sustum. Sırtımdaki ağrı geçmeye başlamıştı. Büyük ihtimal ciğerlerim artık kanamaya başlıyordu. Sıra sıra dolanan vücudumu yiyip bitiren bir virüs gibiydi.

Yağmur daha çok hızlanırken gök gürüldedi.  “Ya her şey için geç kaldıysak?”
“Kes sesini!”
“Ciğerlerime ulaştı. Sırtıma ağrı yapıyor.” Gülümsedim “İtiraf etmeliyim Porsche. İlk kez kaybettin.”

Güldü. Yağmur hala aynı hızın yağıyordu. Gözlerim yanmaya başladı. Acı sırtımı tamamen kapladığında inledim. Onun yumruk halindeki elini tuttum. Toprak kokusu arabayı sarmıştı. Gözlerimi kapattım. Gergin eli hala avucumun içindeydi.

“Bana bişey-“
“Sana susmanı söyledim. Sana bişey olacağı yok! Hala vaktimiz var!” Sinirle homurdandı elini elimden hızla çekti.
“Ben asla kaybetmem bebeğim. Tüm sincapların canı cehenneme!” Araba aniden çalıştı.

***

Küçük bir kiliseydi. Kesinlikle ihtişam yoktu. Aynı küçük bir kulübeyi anımsatıyordu. Kapısının önünde renk renk menekşeler vardı. Kilisenin yanında upuzun bir ağaç vardı. Çok yaşlı olduğu belliydi. Buraya hiç yağmur yağmamış gibiydi. Yerler kuruydu. Harry’nin yağmurda 200 km hızla gelmesi için kaybettin demem yetiyordu. Aslında hala geç kaldığımızı düşünüyordum çünkü artık yürüyecek  halim bile yoktu. Acılar gittikçe vücuduma uyum sağlamıştı.

Arabayı durdurdu.”Ben gidip bakacağım. Burada kal.”

Onu kiliseye girene kadar izledim.


HARRY

Kilisenin kapısı açıktı. Girmeden önce arabaya baktım. Diananın meraklı bakışlarına karşılık başımı salladım. İçerisi tahminimden daha büyüktü ama fazla kalabalık değildi. Herkes siyah giymenin haricinde üstüne resmi bişey giymemişti. Geçen sefer ki gibi korkutucu gözükmüyordu. Daha başlamadığını düşündüm. Karşı duvarda isa ve Meryem ana tablosu vardı. Birkaç kişi karşısına geçmiş dua  ediyorlardı. Bir kadının kendini parçalarcasına ağlıyordu ama kimse ona hiçbir şey demiyordu. O yokmuş gibi davranıyorlardı. İçerisi nemliydi ve bu beni huzursuz etti. İlgilenecek bir papaz bulmak için etrafa bakındım.

“Evlat?”

Arkamdan gelen pürüzlü sese döndüm. Bana seslenildiğin anlamam birkaç saniye sürmüştü.
“Rahibe seni çağırıyor.”
“N-ne?”

Adam siyah takım elbise giyinmişti. Yaşlıydı ve insandı. Ne demek istediğini anlamamıştım. Rahibe beni niye çağırsın ki?

“Louisa.” Diye mırıldandı. İsmi duyar duymaz çarpıldım. “Nerede?” Diye sordum.


Küçük bir odadan içeri girdiğimde onun bir masada oturduğunu gördüm. Saçları daha beyazlaşmış. Burnunun üzerinde bir gözlüğü vardı. Rahibelerin giydiği o kıyafeti giymişti. Ona kahkahalarla gülmek istedim.
“Savaşma, seviş.” Dedim kapı arkadan kapanmıştı ve adam dışarı çıkmıştı.
“O-o burada mı?” Hala ondan korkuyor olamazdı değil mi?
“Yüzyıllar geçti Louisa.” Dedim karşısına otururken.
“O burada mı?”
“Hayır.”

Katerina kovulmuş meleklere savaş açtığı zaman Louisa ona destek çıkmıştı ve o saçma planlarını ikisi yapmıştı ama Louisa  Katerinadan daha akıllı çıktı ve işin ciddiyetini anlayıp kaçtı. Katerinanın planlarının bozulmasında bununda etkisi vardı tabi.

“Ne arıyorsun burada?” dedi hala sesi gergin geliyordu. Ona geldiğimi falan sanmış olmalıydı. Sonra kaşları olanaksız bişey aklına gelmiş gibi havaya kalktı “Duyduklarım doğru muydu?”
“Birine burada olduğum söylersen seni öldürürüm.”
“Araba da mı o?”
“Evet ama fazla zamanı kalmadı.”
“Görmek istiyorum.”

Ayağı kalktık ve yavaşça arabaya doğru yürümeye başladık.

Arabanın kapısını açtığım da yarı açık gözlerle bize bakıyordu. “Di” Dedim sonra duymayacakmış gibi “Diana” diye tekrarladım. Duyduğunu belli edercesine başını salladı. “Bu Louisa eski bir arkadaşım.”

Louisa “Merhaba!” dedi fazla sevecendi ama Diana hiçbir şey diyemedi. Arabanın içine eğildiğimde kan kokusu burnuma ulaştı. Diana elini boynuma kaldırdı. Göz bebekleri kıpkırmızı olmuştu.

“Louisa bize yardım etmelisin.”
“Onu içeri taşı.” Dedi Louisa ve koşarken bağırdı “Rupert! Ayini hemen başlat!”

DİANA

Louisa adlı kadın bağırdı “ÖLÜLERİN KURUMAMIŞ KANI!”
İçerideki siyah giyinmiş insanlar tekrarladı “Ölülerin kurumamış kanı.”
Diğerinden daha az ürkütücüydü. Bir pelerin giymiyordum ve Harry hemen yanımda bir kolunu belime sarmıştı. Diğer peçeteyle ağzımdan akan kanı silmeye çalışıyordu. Bu işe yarar mıydı bilmiyordum ama buna o kadar umut bağlamıştık ki olacağına o kadar emindik ki … Bu eski kilisenin tam ortasında durmuş Louisa adlı rahibenin bu ayini bitirmesini zar zor bekliyordum.
“EY UNUTULMAZ ÖLÜLER, KANLARINIZ İÇİN SİZE MİNNETTARIZ.”
“Ey unutulmaz ölüler, kanlarınız için size minnettarız.”

Sarı bur kadehe konulan  kanı bana doğru getirdi adam. Fazla yaşlı değildi ama mutsuz bir yüz yapısı vardı ve kırışıklıkları bu yüzden daha çok belirginleşmişti. Harry peçeteyi dudaklarımdan çekti ve yaşlı adamın bana içirmesine izin verdi. Kan kokuyordu. Öğürdüm. Harry peçeteyi yere attı ve burnumu nefes alamam için kapattı. Ağzım otomatikman açılırken sıvıyı zorla ağzıma döktüler ve ben içmek zorunda kaldım. Kadehi içtikten sonra kendimi iyice Harry’nin kollarına bıraktığım ve birkez daha öğürdüm. Az önce kan içmiştim ve iğrenç bir tadı vardı.

“Sanırım-vampir-oldum.”


HARRY


Dediği şeye gülmek isterdim ama dedikten üç saniye sonra bayılınca onu yakalamakla meşguldüm. Rupert elinde kadehi yere bırakıp Diana’yı kucaklamam için yardım etti. Louisa aceleyle “Evim çok yakın onu evime götürelim.” Dedi. Kilise tamamen boşalmıştı. Louisanın evi kiliseye çok yakındı. Evi büyüktü. Bir sürü odası olan bu ev beni şaşırttı. Ondan bunu beklemezdim. Bize bir oda verdiğinde Dianayı yatağa yatırdım. İçimi yiyip bitiren endişe yine su yüzeyine çıkmıştı. Ya onu hiç kurtaramazsam ne olacaktı? Ya bu işe yaramazsa?

Ya ben kaybettiysem? Onun dediği gibi ya ilk kez kaybettiysem. Ama Dianayı kaybedemezdim ki ben! Saçmalıktı! Ellerini tuttum. O sıcaklığı yok olup gitmiş gibiydi. Parmak uçlarını öptüm. Dudaklarımı dudaklarına bastırdım. Karnı inip kalkmasa bir ölüden farksızdı. Bu beni ürpertti.

Kapı çaldı ve Louisa girdi. “Ona temiz kıyafetler getirdim. Minnetle başımı salladım.
O eski aptal dostun ileride birgün bana yardım edeceğini asla düşünemezdim ama şimdi bir şekilde bana yardım ediyordu. Ona güvenmiyordum ama şimdilik yardımlarına hayır diyemezdim. Arkadaki koltuğa oturdu. Üstündeki kıyafet bana gülünç geliyordu.
“Rahibelikte nereden çıktı?” dedim Dianaya bakarken.
“Bu bir taklit değil. Ben gerçek bir rahibeyim.” Dedi gücenmiş gibi.
Gülmekle yetindim. Hala endişeleniyordum. Diananın solmuş cildi beni ölesiye korkutuyordu. Ben daha önce hiç korkmazdım ki ne olmuştu bana bu kız nasıl olmuştu da beni altüst etmişti.

“Ya işe yaramaza?” dedim
“Genelde yarıyor.”
“Ne?” dedim anlamamıştım. Louisaya döndüm.
Louisa yüzümü inceledi ve kahkaha attı “Onun tek olduğunu düşünecek kadar gerizekalı değildiniz değil mi?”

HEY MERHABA SİZE BİR HABER GETİRDİM. MELEĞİN FISILTISI 2 GELİYOOOOOOR! YANİ BU KİTABIN DEVAMI GELECEEEK! KARAR VERDİİİM =)

Meleğin Fısıltısı (Harry Styles Fanfic)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin