-38-

5.7K 261 37
                                    

Hey merhaba! Uzun zamandan sonra yine buradayım yeni bölümlü karşınızdayım. Meleğin Fısıltısını sevdiğinize çok sevindim. 87 BİN ! Vay canına!!!! Hepinize çok teşekkür ederiiiim. 
BÖLÜME YORUM YAPAN KALBİMİN MELEKLERİ;
ezgigencerstyles-BeyzanurKilic-girldirectioner23-muzo38710-buse_696-lamiya1907-SinemDokel-Candan1D-idemMelisa-kader1907-harryninbukleleri-ezgi4575-ODmervepolat-milkshakeee-AhsenEkinci-harrylovess1-selensharry-demmree

AYRICA UZUN YORUMLARIYLA 3 KİŞİ DİKKATİMİ ÇEKTİ;
*
mdnemzlm
*melekdemirstyles
*darkfeels

Teşekkür ederim yorumlar için devamını bekliyoruuuum :Dd Yorumuna cevap veremediklerimden özür diliyorum beni affedin lütfen :( 

İYİ OKUMALAR

Uyuyordum. Zihnim yavaşça açılıyordu. Her şey zihnime akın ediyordu. Sırtıma batan küçük şeyler vardı. Ne olduğunu bilmiyordum ama rahatsız ediyorlardı ve can sıkıcılardı. Uzandığımı biliyordum ama rahat bir yatakta değildi. Daha çok zemini andırıyordu bana… Toprak kokusu burnuma doldu. Zihnim “Yağmur! Yağmur!” diye bağırdı.

Uyanmanın ve gerçek dünyaya dönmenin zamanı gelmişti. Gözlerimi araladım. Görüşüm ilk bulanıktı. Nerede olduğumu bilmiyordum. En son hatırladığım Harry’nin kendini bir boşluğa atmasıydı.
Başıma sancı girdi. İnledim. Artık bu yorgun halimden bıkmıştım. Ellerimi yere koydum böylelikle destek alıp doğrulabilecektim. Ellerimin altındaki o küçük taşları hissettim. Neredeydim böyle? Harry neredeydi? Ne olmuştu?

Başımdaki acı geçerken ellerimin altındaki taşları ittirip doğrulmak için hazırlandım. Sonunda dirseklerimde güç bulup doğruldum. Dağılmış saçlarım önüme geldi. Onları yana attığımda etrafı izleme şansına erişebildim.

Her yerde taş vardı, tahmin ettiğim gibi yine bir mağaradaydık zaten bir oteldeyiz diye düşünmemiştim. Yine kaçıyorduk ama en azından yaşadığımıza emindim. Benden biraz uzakta küçük otlar yanıyordu. Oradan gelen sıcaklığı daha yeni fark etmiştim. Toprak kokusu çok yoğundu. Bu bana bir tür terapi gibi geliyordu. Mağaranın çıkışından fazla uzak değildim ama yürüyebileceğimden de emin değildim. Harry’le kaçmadan önceki halimden daha kötüydüm.

Üstümdeki mavi gömlek dikkatimi çekti. Gömleğin eteklerini ellerimin arasına sıkıştırdım ve inceledim. Masmaviydi arada lacivert çizgiler vardı ve bana ultra büyüktü.
“Günaydın uykucu!” dedi tanıdık ses “Mavi senin rengin.”
Bakışlarımı mavi gömlekten ona çevirdim. Nefesim kesilecek kadar yakışıklı gözüküyordu. Üstündeki beyaz tişört bana geçmişi hatırlatıyordu. Porsche halini. Kot pantolonu ve başına taktığı beyzbol şapkası –ki bu şapkayı hiç sevmezdim- bile beni etkiliyordu.

Elindeki poşetleri yanıma koyup yanaklarıma sulu birer öpücük bıraktı. Geri çekilirken tişörtünden onu yakaladım. Bu hareketimle gülümsedi ve dudakları boynumu buldu.
Dudaklarını hissedebiliyordum demek ki bu bir rüya değildi. Kollarımı boynuna doladım ve onun o nefis kokusunu içime çektim. Yanan gözlerim ve akmaya yüz tutmuş burnumu çektim.

Elleri saçlarımı okşadı bir süre…

“Bu şey seni her zamankinden daha duygusal yapıyor.Hamile kadınlar gibisin.”
Bu dediğine güldüm ve abarttığımı düşünüp çekildim. Yanıma yerleşti.
“Atladığın bişey var ben hamile kalamam.”
Omuz silkti ve beni kendine çekti.
“Denemekten zarar gelmez.” Dedi yaramaz gülümsemesini yüzüne yerleştirirken. Başımı göğsüne yasladım ve bir süre ölümsüz kalplerimizin sesini dinledim. Beynim çok yoğundu. Bir süre şey düşünüyordum ama ne düşündüğüme karar veremiyordum.

Dudakları saçlarıma değdi. “Nasıl hissediyorsun?” Onun sıcaklığını hissetmek… Onu hissetmek… Dudaklarını hissetmek… Her şey çok iyiydi.
“Ölecek gibi.” Dedim gülerek.
“Alay etme!” diye uyardı beni omuz silktim.

Kendimle dalga geçmek bana hiçbir zaman zevk vermezdi. İlkokulda saçlarım çok fazla düz olduğu için pırasa diye dalga geçtiklerinde günlerce ağlamıştım ama sonra lisedeyken bir kesim şekli saçlarımı dalgalı hale getirmişti üstelik kabarıyordu. Tanrı’ya her gece teşekkür etmiştim. Hatırladığım küçük anıyla gülümsedim.

“Sana bişeyler hazırlamalıyım. Gittikçe insanlaşıyorsun.” Dedi ardından doğruldu ve beni duvara yaslayarak ayağı kalktı.
“Çok aptalsın.” Dedim ayağı kalkmış poşetleri karıştırıyordu.
“Sadece seni düşündüğüm için böyle söylüyorsun.”
“Bencilsin.” Dedim vücudumda dolaşan ağrıyla biraz daha doğruldum.
“Aptalım ve bencilim. Kabullenmelisin ki ben buyum ve değişmeyeceğim.”
“Aptal ve bencil olduğun sürece kaybedersin.”

Poşetten çıkardığı hazır sandviçin ambalajını çıkardıktan sonra poşetten birde meyve suyu çıkardı. Başımı da duvara yasladım ve keşke Mike’da burada olsaydı diye düşündüm. Filmlerdeki gibi olmasını diledim. Ben onu düşünecektim ve o kapıdan içeri girip boynuma sarılacaktı. Sonra her şeyin bittiğini hepimizin-bencilin bile- mutlu olacağını söylemesiydi. Belki Akathi’de gelirdi ve biz 2 çift olarak yaşardık.

Önümdeki sandviçle rüya aleminden uyandım. “Ye.” Dedi elime aldım ve bir süre sadece baktım. Canım istemiyordu.
“Onlar iyiler. Yani en son öylelerdi.”
“Neler oldu?”
Saçlarını arkaya attı ve yanıma oturdu “Yersen anlatırım.”

*******
HARRY

Tavan her zamankinden daha güzel ya da dikkat çekici değildi. Sadece gözlerimi o pürüzsüz beyaz duvarda gezdirip aklıma gelen o karışık duyguları ayırmaya çalışıyordum. Hiçbir şey Diana öncesi gibi değildi. Artık duygularım daha çok gün ışığına çıkmıştı ve ben onları bu işten uzak tutmaya çalışıyordum. Diana ve plana duyguları katmamaya çalışıyordum ama Diana’ya o kadar çok koruma duygusu ile sarılmıştım ki duygular beni terk etmiyordu.

Yarını düşünüyordum. Ölecektim. Yani en azından idam edileceğim varsalıyordu ve herkes buna inanıyordu. Ben hariç. Beni ölmem saçma olurdu. Zaten pek canlı sayılmazdım ama yok olamazdım. Olmamalıydım. Olmayacaktım.

Kapı açıldığında topuklu ayakkabı sesleri odayı doldurdu. İŞTE FAHİŞE SAHNEDE!

“Hey yakışıklı!”

Ona cevap vermek çok saçmaydı. Onla konuşacağıma saatlerce duvarlarla konuşabilirdim. Not; duvarlar konuşamaz.

“Peki bende sen yok olmadan önce sana birkaç sürprizim olduğunu söyleyecektim.”

Sessiz kaldım ve içten içe onu öldürdüğümü düşündüm.

Çevik bir hareketle ayağı kalkıyorum. Katerina her zamanki gibi yarı çıplak ayakta dikilip o çok saçma gülüşüyle bana bakıyor. Öleceğime o kadar emin ki bana birkaç laf söylemekten çekinmiyor. Gözlerim masanın üzerindeki o sivri uçlu bıçağa takılıyor. Yürüyorum. O fark etmiyor ve cama doğru adımlıyor. Fark ettirmemeye özen göstererek masanın üstündeki bıçağa odaklanıyorum ve elime alıyorum. O an Katerina ile göz göze geliyorum.

Meleğin Fısıltısı (Harry Styles Fanfic)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin