-41-

4.7K 249 32
                                    

Merhaba bölümlerin geç geldiğini biliyorum ama okuma sayısı istediğime ulaştığında yazmaya başlıyorum yani yine sorun sizde :DDd Her neyseeee öptüüüüm.
Yorum yapan melekleriiim
belic_tioner-asosyalkanarya-ZeynepAkdoan-muzo_38710-buse_695-AhsenEkinci-ezgigencerstyles-SellyStyles-harrylovess1-iHarrysgirl-ZeynepYelegen-girldirectioner23-hmdnrkl-melekdemirstyles

Uzun yorumları için;
mdnemzlm ve cikolatakalpben deye özel olarak teşekkür ederiiim.

Teşekkürler iyi kii varsınııız.

“Bana şaka yaptığını söyle!” dedim saçlarımın arasından parmaklarımı geçirdim. Salon bir lanet olası rahibeye göre fazla süslüydü. Ben daha çok her yerde haç işareti olmasını bekliyordum. Dianadan başka mistral olması demek daha fazla bela demekti. Ne olacağını bilmiyorduk. Lanet olası varlıklar kovulmuş meleklerden nefret edebilirlerdi.

“Seni duyduğumda şaşırdım. Yani sen böyle işlerle-“
“Konuya gel.” Dedim kendimi koltuğa bırakırken.
“Savaştan sonraydı. Buraya geldim. O zaman böyle bir olay vardı. Köyün en küçük kızına vahşi bir hayvan saldırmış ve ölmek üzereymiş, melek ona kanını verdi. Hiçbirimizin haberi yoktu, ölmesine göz yumamadı ve verdi. İlk iyileştiğini sandık ama tuhaf bişeyler vardı. Birbirlerini hissetmeye başladılar. Sonra birkaç kişi tekrar yapmalarını söylediler 2-3 kez tekrar kan verdiler sonunda kız acı çekmeye başladı. Diana gibi. Çok küçüktü dayanamadı sonra anladık 3 kanın birleşmesi gerekiyordu. Meleğin, insanın ve ölmüşlerin.”

Buna inanamıyordum. Nasıl olurda tek olduğumuzu düşünmüştük. Mike! Ah! Nasıl gözünden kaçmıştı? Daha dini bir yerlere gitmek nasıl aklımıza gelmemişti?

“Kaç kişiler?”
“71, arada minnettarlıklarını belli etmek için kiliseye geliyorlar.”
“Onlar gelene kadar buradayız.”

Başını salladı. “Diana iyileşecektir, ondan daha kötülerini gördüm.” İçeri doğru yürüdü ve beni sinir krizimle yalnız bıraktı.

***
DİANA

Koşuyordum. Durmadan. Hiç yorulmadan. Arkamdaki siyahlığın beni karanlığına çekmesine az kalmıştı. Bu siyahlıktan neden kaçtığımı bile bilmiyordum.  Ama siyah iyiye işaret değildi ve korkutucuydu. Sanırım ben böyle kalmak istiyordum. Kendi yeşil hayatımda bir siyahlık istemiyordum.

Koştum. Yorulmama ve nefes nefese kalmama hayret ediyordum. Uçuyormuş gibiydim. Bu bana ilahi bir gücü hatırlattı. Tanrı gibi… Tüm bunları başlatan bir Tanrı mıydı? Bunların hepsi Kiliseye gitmediğim için miydi? Beni siyahlığına çekmek mi istiyordu?

Ben şeytanlarla birlik olamazdım ki. Ben kötülüğü beceremeyen kötü bir kızdım. Kendim hakkımda hatırladığım az şey vardı. Sadece umursamazdım. Sık sık sakız çiğner ve lanet olası patronuma küfür ederdim. Ama sonra değişti. Sıkıcı dediğim hayatım aksiyonlardan geçilmez oldu ve şimdi son sahne oyununda siyahlıktan kaçmaya çalışıyordum. Siyahlık beni içine hapsedecekti şimdi ya da sonra ama nedensizce koşuyordum.

Ya önyargılı davranıyorsam? Ya Tanrı siyahı seviyorsa ve bana da inatla o siyahlıktaki cenneti göstermek istiyorsa?

Tanrım! Tanrım! Ah? Ne zamandır dua etmez ve şükranlarımı dile getirmez olmuştum.

Gözümün önünde eski bir sahne vardı. Şimdi daha çok anlıyordum.

Babam, annem, dedem ve ben klasik bir akşam yemeği yemek için özenle kurulmuş sofraya oturduk. Önümdeki içinde balıklar yüzen çorbaya baktım. Yüzümü buruşturmamla babamın kötü bakışlarına maruz kaldım. Üst dudağım aşağı düştü. Bunu nasıl içecektim ben? İğrençti! Ah! Mutfakta kaşık sesleri yankılanmaya başladı. Herkes çorbasını başlamıştı bense hala çorbanın içindeki balığa ve hemen üstündeki maydanoza bakıyordum. Bir kez daha yüzümü buruşturdum.

Meleğin Fısıltısı (Harry Styles Fanfic)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin