Merhaba! Benim melekleriim! Sizi çokça seviyoruuuum. 96 bin read olduk! Vay canınaa. Son paylaştığım bölümden sonra tam 10 bin read daha artmış vay canına çok mutlu oldum! Biliyorum bölümler uzun zaman sonra geliyor ve bunu sevmiyorsunuz ama haftasonlarım daha dolu. Hasta olup okula gitmediğim için yb yazıp hemen paylaştım :D
Yorum atan aşklarııım;
ZeynepAkdoan-girldirectioner23-Candan1D-AhsenEkinci-muzo_38710-ezgigencerstyles-melekdemirstyles-badgirleminooo-ckaplanli-DilanRay-BeyzanurKilic-harrylovess1Uzun yorum atıp dikkatimi çeken aşklarıım;
*iHarrysgirl
*buse_695
*mdnemzlm
Teşekkür ederim ama bu bölüm sanki yorumlar azdı :( üzüldüm.
İYİ OKUMALAR!Yanağıma değen yumuşak teni hissettim. Uyanmak için dönmeye çalıştım ama sırtıma giren ağrıyla acı içinde inleyerek gözlerimi açtım. Harry beni kendine yasladı ve sakinleştirici birkaç şey söyledi. Mesela bunların hepsinin geçeceğini söylemişti ama bir türlü inanamamıştım. Bir yanım inanmıyordu. O yanım beynim oluyordu.
Alnımı uzun parmaklarıyla sildi. Acı insanı terletebiliyordu. Kendimden midem bulandı.
“Seni şu şeyden kurtarmamız lazım.” Dedi
“Ben duş al-ma-lı-yım.” Ne dediğimi anlamamıştı belki de sustu “Temiz ölmek için.” Dedim gülerken.
Beni sarsarak kendin çekerken “Bir daha öleceğinle alakalı tek-“
Sözünü kestim “Ama öleceğim. Tabi sen kıçımı kollamazsan.”
Sözüme sırıttı. “Sen iyileş o kıçını çok güzel kollayacağım.” Dedi onun bu sözüne güldüm.
Beni hala bu tiple arzuluyo olması iyiydi. Ben olsam beni bir çöp kutusuna bırakır kaçardım. Öldürmeye bile değmez bir tipleydim.
Alnıma dudaklarını bastırdığımda gülümsedim.
“Aşağıda bir nehir var, orada yıkanabiliriz. Kıyafetsiz. Kimse yok.” Diye fısıldadı.Nefesi bedenimi titretti. Kollarımı kaldırıp boynuna götürdüm. Onu arzuluyordum. Evet ama şimdi hiç sırası değildi.
“Ama.” Dedi “İlk önce yemek yemelisin.”
***Yemek yemeyi önceki yaşamımda severdim. Yani önceki yaşamımda demişken insanken o zaman sürekli yemek yemeye isteğim vardı. Ama şimdi Harry’nin elime tutuşturduğu sandviçi yiyemiyordum. Her ısırıktaki lokma ağzımda büyüyordu ve ben çiğnemekten yorulmuştum.
“Yutmalısın.” Dedi Harry elinde bir dergi vardı ama beni izleyebiliyordu. Onun bu hareketleri beni etkiliyordu. İtiraf etmek gerekirse. Sonunda yuttum ve gözlerimi onun parmaklarında gezdirdim. Sonra yüzünde sanki teni biraz daha beyazlamış gibiydi.
“Ne var o dergide?”
“Duş aldıktan sonra ayine gideceğiz ve bir araba kiralayacağım. Arabalara bakıyorum.”
Düşünmeden konuşma alışkanlığım geri geldi “Nerden buldun parayı?”
Bana çevirdi gözlerine ve dergiyi kenara bırakarak “Ye.” Dedi “Sonra bebeğim benim insanların aklını çelme numaralarımı unutmuş olamazsın.” Kahkaha attı. Kahkahasını özlemiştim. Ayağı kalktı ve alnıma bir öpücük bıraktı.” Çabuk ye. Senle duş almak için sabırsızlanıyorum.”
Arkasını dönüp ilerlerken İçimden Bende diye geçirdim ve onun bunu düşünmemle dönüp bana bakması ve göz kırpması bir oldu.
“Lanet olsun!” diye bağırdım “Düşüncelerime okuyabildiğini bilmiyordum.”
Bana döndü ve gözlerini devirdi “Evet okuyabiliyorum ama buna iyi bişey olarak bakamıyorum. Lanet sandviçi ye artık!” diye soğuk bir sesle konuştu. Ah lanet olsun! Cidden ölüyordum!
“Şöyle düşünmeyi kes!” dedi “Beni öldürüyorsun.”Sandviç nasıl bitti bilmiyorum ama hepsini bitirmeyi başarabildim. Kağıdı kenara koyarken küçükken çevreye iyi davran kuralı aklıma geldi. Küçükken çöpleri yere atmazdım ve atan görürsem uyarırdım bana gazla ukalalık ederse ayağını tekmelerdim. Bazen küçük tatlı kız imajından canavar kız imajına geçiyordum. Genelde canavar kızdım. Her neyse.
Harry elindeki havluyla bana doğru geldi ve o pislik sırıtmalarından birini bana yolladı.
“Seni çıplak görmeyi özlemiştim, bu duş alma fikri iyi oldu.”
Ona gözlerimi devirdim. Çok fazla ona ağrılarımdan bahsetmiyordum ama gerçekten artık kalıcı bir ağrı hissediyordum ve artık ağzımda hep hissettiğim demirimsi tat vardı. Rahatsız değildim, her zaman bir vampir olmak istemiştim ama bu tuhaftı çünkü sonu ölüm olarak gelecekti.
Beni kucaklayıp havluları üstüme bıraktıktan sonra mağaradan çıktık. İlk kez burayı görüyordum. Burası bir ormandı. İri gövdeleri olan, upuzun, yeni yeni yeşermeye başlayan ağaçlar olan bir ormandaydık. Gözlerim yanmaya başladığında bu duygusallığa bir son vermek istedim ama olmadı.
“İlkbahardayız.” Diye fısıldadım ve boynumdaki eliyle yakasını tuttum. Beni sarsmadan götürmeye dikkat ediyordu. Büyük ihtimal ben öldükçe o daha çok şey hissediyordu mesela acılarımı hissedebiliyordu. Lanet olsun! Ah! Bu çok kötüydü.
“Dere inanılmaz derece de sıcak ve akıntı yok. Sana iyi gelebilir.”
Başımı salladım.
Dere gerçekten çok duruydu ve bana huzur vermişti. Şimdiden rahatlamış hissediyordum. Harry beni yere oturttu ve üstümdeki tişörtü çıkarttı ve ben karnımın üstündeki morlukla şok oldum. Bu ne zaman olmuştu? Harry uzun parmaklarını morluğun üzerinde gezdirdi. Vücuduma bir elektriklenme yollarken şimdi olmaz dedim kendime.
“Dünyaya geçerken olmalı.” Dedi olabilirdi eminim ki farklı boyuta geçmek kolay bişey değildi.
Pantolonumu da bacaklarımdan çıkardı sonra ayağı kalktı. O soyunurken her detayını hafızama kazıdım. Karın kaslarını, kasıklarının üzerindeki kutsal “V” şeklini, Baksırının onu sıkı sıkı sarması ve üstündeki tüyleri.. Kollarında belli olan damarları… Ah! Ona deli oluyordum ve böyle güzellikteki meleği burada tek başına bırakıp gitmek haksızlıktı.
Kıyafetleri kenara koyarken ona utanmaz gülüşümü attım. “Baksırını çıkarırsın diye de bekliyordum.”
Güldü. “Sen iç çamaşırlarını çıkarırsan neden olmasın.”
Güldüm ama bişey demedim. Dereye doğru yürüdü ve ayağını dereye soktu. Işıl ışıl parlıyordu ve öğlen saatlerinde tepede olan güneş içimizi ısıtıyordu.
“Su iyi, hadi bakalım.”
Yanıma geldi ve derenin kenarını oturttu beni. Ardında sıkı bir atlayış yaptı ve benim üstüme şu sıçrattı. Çığlık attım ama gülerek karşılık verdi.
“Su çok sıcak bebeğim hadi.”
“Hemen giremem.” Dedim hala ağrılarım devam ediyordu. Umarım bu su biraz rahatlamamı sağlardı.
“O zaman ayaklarını sok.” diye bir öneride bulundu.
Ayaklarımı soktum. Gerçekten dere sıcacıktı. Gözlerime kapattım ve hissetmeye çalıştım. Sanki o kadar dertsizdim ki sadece dünyada o ve ben vardık. Sanki bizi öldürmeye çalışan insanlar yoktu. Her şey geçmiş gibiydi. Sanki dinlenmek için tatile çıkmış yeni evli çiftler gibiydik. Gülümsedim. Gülümseyişimi görüp görmediğini bilmiyordum ama gülümsedim. Bacağımda hissettiğim yumuşak dudaklarla daha çok gülümsedim ve gözlerimi açtım. Kıvırcık saçları ıslanıp düzleşmişti. Teni çok..yakıcı gözüküyordu. Ellerimi saçlarında gezdirdim ve onu bacaklarımın arasına aldım. Dudakları karnımın üstündeki morluğa da bir öpücük bıraktı. Gülümsedim ve dudaklarımı inlememek için ısırdım. Yaramaz dudağı karnımın biraz aşağısına indiğinde onun saçlarını çekiştirdim ve inledim.
“Yaramazlık yapma!”
“Ha? Yani yaramazlık yapmayayım? Bayan siz benim yaramaz halimi gördüğünüzden emin misiniz?” demesiyle kendimi sıcak su da buldum. Beni boğan kollar beni tekrar yüzeye çıkardığında derin bir nefes aldım sanki ciğerlerim uzun zamandan sonra oksijenle karşılaşmış gibiydi. Harry beni havaya kaldırdığında endişeyle bana baktı. “İyi misin?”
Ona baktım ve çığlık atıp gülerek “Süperim!” diye bağırdım. Harry gülümsedi. Aslında ona her dakika ağrımın daha çok arttığını anlatacaktım ama çok mutlu gözüküyordu. Beni bir kez daha fırlattı. Sonra tekrar beni yüzeye çıkardı. Beni bir daha atmasın diye dudaklarını öptüm sonra onun beni yavaşça yıkamasına izin verdim.
Saçlarımı sabundan arındırmak için bir kez daha beni fırlattı. Batıp çıktım. Su iyi gelmiş sayılmazdı hala aynıydım. Hatta daha çok yorulmuştum bile. Harry’nin bu oyunları beni yoruyordu. Çıktığımda derin bir nefes aldım. Yüzümden akan sıcak suyu elimle sildim ama bu sefer su olmadığını anladım. Harry dehşetle bana bakarken bana doğru yüzdü ve beni kolumun altından yakaladı ve beni kendine çekti.
“Yine her şeyi berbat ettim.” Diye fısıldadım o beni dereden çıkarırken.
***Kan bir süre sonra durdu. Derenin yanında durup kanamamın bitmesini bir süre bekledik. Bittikten sonra kan olan bedenlerimizi yıkadık. Ardında Harry beni havluya sardı aynı bir bebekmişim gibi mağaraya geri taşıdı. Sonra ben iç çamaşırlarımı değiştirirken o ateş yakmaya çalıştı. Yaktıktan sonra beni giydirdi, sonra kendi giyindi. Bana yine bir sandviç verirken “Derede ağrın var mıydı?” diye sordu. Cevap vermedim ve elinde sandviçi alıp yemeye başladım. Lokmalar ağzımda büyürken onun kızgın bakışlarını gördüm. “Bana söylemeliydin.” Dedi ama cevap vermedim. O araba kiralamak için mağaradan çıktı. Bir süre oturup kendi başıma düşündüm.
Sandviçi bitirmemiştim. Ağrılarım daha çok artmıştı. Hala acı çekiyordum. Hem manevi hem maddi acılar… Gözlerim durmadan doluyordu. Daha önce hatırlamadığım o küçüklük anılarını hatırlıyordum. Hepsinden nefret ediyordum. En çokta şimdikilerden yaşarsam bunların anı olmasını istemiyordum çünkü bunlar benim gibi birine fazla geliyordu. Ben güçlüyüm diye dolanan o kızdım ama şimdi yenilmiştim.
Yaklaşık bir saat sonra Harry geldi. Bitmemiş sandviçime hiçbir şey demedi. Aslında bana da demedi sadece beni kucakladı ve yeni Porsche’a bindirdi.
Arabada sessizlik içerisindeydi ama bu beni sıkıyordu. Ne olacağını biliyordum.
Kimseyle konuşmayacaktım.
Olayımı kimseye anlatmayacaktım.
Kan içecektim.
Midemin bulanmasıyla elimi ağzıma götürdüm bu düşünce beni yoruyordu.
“Kendini mideni bunları düşündürüp bulandırma.” Dedi gözlerini yoldan çekmeyerek.
Demek zihnimde dolaşıyordu. Güldüm.
“Bunu yapmaktan vazgeç.”
“Bunları düşünmekten vazgeç.” Diye karşılık verdi bana.
Ona gözlerimi kısarak baktım.
“Seni seviyorum.” Dedim neden dediğimi bilmiyordum ama birden ağzımdan çıktı. Sonradan ona dönüp gözlerimi devirdim.
Kahkaha atarak bana cevap verdi.
“Çok pisliksin! Zihnime girip bana duymak istediklerini söyletemezsin.”
Gülmeye devam etti. “Tamam tamam haklısın özür dilerim.”
Bende onun bu çocuksu oyununa güldüm.”Seni seviyorum.” Diye fısıldadım gülerek.
Bana gülümsedi ve elimi tutup dudaklarına götürdü. Onun eşsiz dudaklarının elimin üstünde durması o kadar güzeldi ki…
“Senin her zaman yanında olacağım.” Diye fısıldadı. “Her zaman.”
Gözlerimden yaşlar akarken derin nefes aldım. “Teşekkürler.” Dedim “Hayatımda kimse bana bu kadar değer vermemişti.”
Başını iki yana salladı “Bunu söylemekten nefret edeceğim ama büyükbaban seni çok fazla önemsiyordu.”
Gülümsedim. Gözyaşlarının arasından gülümsemek bu olsa gerekti.
“Daha bir saatimiz var. Uyumaya ne dersin?”
“Uyuyamam.” Dedim itiraz ederek ama soğuk bakışları gözlerime değdi.
“Seni uyutacağım.”
“İstemiyorum.”
“Diana, itirazın bir işe yaramayacak.”
“Lütfen.”
Uyumak istemiyordum onla zaman geçirmek istiyordum. Onun yakınında olmak istiyordum. Uyumak istemiyordum.
Gözlerim yavaşça küçüldü. “Ah!” diye inledim “Bana bu kadar hakim olmandan nefret ediyorum.”
Uykum gelmişti.
“Ben buna bayılıyorum.”
“Harry.” Diye mırıldandım duyacağını biliyordum “Her zaman yanımda olacağını söz ver.” Gözlerim kapandı zihnim açıktı son düşüncelerimle mırıldanmaya devam ettim “Beni sevdiğini söyle..”
Ve uykuya daldım.Hey yorum bekliyorum aksiyonlu bölümler bizi bekliyor :DD
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Meleğin Fısıltısı (Harry Styles Fanfic)
FanficKötüyü ve iyiyi oynayan bir melek. Geçmişinden habersiz bir kız. Onları bekleyen amansız maceralar sizlerle. Her şey bir araba yangınıyla başladı. Sonra ikisi de uzun zamandır aradıkları aşkı buldu ama önlerinde büyük bir engel var. Bu engel ne...