HASAN??
Onu o kavgadan sonra bırakmışlardı ve ben birdaha onu görmemiştim.
Kolumu tutarak beni çekiştirdi. O an o kadar şaşkındım ki karşılık vermek aklıma bile gelmiyordu. Ayak uyduruyordum resmen.
En sonunda kolumu çekiştirince suratıma gelen sert bir darbeden sonrası karanlık...
Duyduğum en son şey Hasan'ın nefes nefese üzgünüm demesiydi...
İnsanın beyninden bazen parçalar silinir. Mesela bayıldığında hiçbirşey hissetmezsin. Zaman kavramı yoktur. Sen diye birşey yoktur.
Şu an da öyle. Nerede olduğumun farkında değilim. Sadece karanlıkta bekliyorum. Işık yok. Çıt yok.
Tek hissettiğim yüzüme batan soğuk taşlar. Kendimi zorlayarak kalkmaya çalıştığımda kollarımda o gücü bulamadım. Başımı serbest bıraktığımda yüzüme daha sert batan taşlara lanet ettim. Hissettiğim sıvıyla elimi yanağıma dokundurdum. Kendime zaman verip dinlenmem gerekiyordu. Elimi zorlukla başımın altına koydum. En azından taşlar artık fazla batmıyordu. Sessizlik beni ürkütse de en son neler olduğunu hatırlamaya çalıştım. Yürüyüş parkındaydım. Siyah kapşonlu çocuk. Yüzüme tokat...
Hasan?
Olamaz. Acıyla inlediğimde şimdi ne halt yiyecektim onu düşünüyordum. Yerden zorlukla kalktığımda karanlığa alışan gözlerimle etrafı inceledim. En azından çevreyi seçebiliyordum. Etrafı pis duvarla çevrili küçücük bir odadaydım. Kapı görünmüyordu. Nefesim daralmaya başlarken klostrofobim olduğunu unutmaya çalışıyordum. Burası çok dar. Şiddetli nefes alış seslerim odanın sessizliğini bozarken ben kapıyı bulmaya çalışıyordum. Ellerimle pis duvarlara dokunarak herhangi bir çıkıntı arıyordum.
Ağlamaklı sesimle çığlık attım. Nefes alamıyorum. Boğazımı tutarken bir yandan da tişörtümün yaka kısmını çekiştiriyordum.
-Yardım edin!!
Duvarlara vururken birden ayak sesleri gelmeye başladı. Yerler taş olduğu için yürüme sesi bariz bi şekilde belli oluyordu.
-İmdat. Lütfen çıkarın beni buradan!
İçeri aydınlık geldiğinde kısılan gözlerimle zar zor oraya baktım. Kapıda iki kişi bana bakıyordu. Kapının ağzından ikisini de itip dışarı çıktım. Derin bir nefen alırken yüzümdeki gözyaşlarımı siliyordum.
Kapıya baktığımda ikisini de beni izlediğini gördüm.
-Kapıyı açtığınız için teşekkür ederim.
Cevap vermeden bana bakıyolardı. Bu halleri garipsememe yol açarken bana hiç dostça bakmadıklarını fark ettim. Sağ taraftaki uzun boylu sarışın çocuk bana yaklaşırken yüzündeki pis gülümseme donmama sebep oldu. Yerden aldığım taşı tam ona atacakken elini bana uzattığını gördüm. Gözlerimi eline indirdiğimde küçük bir not olduğunu gördüm. Notu hızlıca elime aldım.
-Bu bir uyarıydı. Yanlış kişiye çattınız Savaş ve onun küçük sevgilisi...(H)
Sonundaki harf olmasaydı Hasan olduğuna inanmakta zorluk çekerdim. Çünkü o asla böyle oyunlarla uğraşmaz. Kısacası korkar. Ama Savaş gibi birine nasıl meydan okudu hala anlayamadım.
Beni koz olarak kullanması da zaten onun eski Hasan olmadığını kanıtlamış vaziyette.
Ahh kimi kandırıyorum? Beni kaçırması bile zaten başlı başına onun değiştiğini gösteriyordu.Sokağın başından ani bir fren sesi duyunca benimle birlikte o iki kişi de o tarafa baktı. Savaş arabayı aniden durdurunca yan tarafımda hareketlilik hissettim. Onları sokağın diğer tarafına doğru koşarken gördüm. Savaş hemen gelse de onu durdurdum. Zaten çoktan köşeyi dönmüşlerdi. Daha fazla burada yalnız kalmak istemiyordum. Savaş peşlerinden gitmemek konusunda kararsız kalsa da kollarını sımsıkı bana doladı. Derin bir nefes alırken güveni bir kez daha tadıyordum. Psikolojik olsa bile ne kadar önemli olduğunu anladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİYAH MEŞALE
ChickLitAilen.. Arkadaşların.. Akrabaların.. Güvendiğin.. Sevdiğin.. Hatta tanıdığın herkesi gözümü kırpmadan öldürebilirim. Sırf yakınımda durman için çevrendeki herkesi senden alırım ve yapayalnız kalırsın. Tabi bir kişi seni asla yalnız bırakmaz! "O KİŞİ...