2.BÖLÜM (Küçük kurtarıcı)

10.5K 516 22
                                    

     Ona "Neden fısıltıyla konuşuyorsun? Etrafta kimse yok" dediğimde gözleri kotkuyla arka tarafıma döndü. Bakışlarındaki saf korku beni daha da telaşlandırırken kıpırdamıyordum. Kalbim göğüs kafesimden her an çimenlerin üzerine düşecek gibiydi. Korkarak bakışlarını takip ettim.

Kısılan gözlerim hararetle konuşan iki kişinin üzerinde gezindi. Şaşırdığım noktaysa ikisinin de öğrenci oluşuydu. Onlara bakmayı kesip kalın halatları çözmeye başladım. İçimden bir ses çok aptalca bir şeye bulaştığımı söylüyordu. Gencin suratındaki izler bu düşünceme bir tekme savurdu. Bir insanın canı söz konusu. Suratındaki kan izlerine bakmamaya çalışarak ellerini çözdüm.

Akşam olduğu için etraf karanlıktı. Onların bizi görme olasılığı düşük olsa da panik yapmama mani olamıyordu. Ellerimdeki titremeyi azaltmak adına yumruklarımı birkaç kez sıkıp tekrar işime döndüm. Ayaklarındaki ipleri çözmeme az kala iki kişinin ne konuştuğuna kulak verdim.

"Nasıl onu bırakayım! O it benim kardeşimi öldürdü"

İşaret parmağıyla burayı gösteriyor ama suratı karşısındaki kişiye dönüktü. Ellerim donup kalırken şaşkınlıkla karşımdaki gence baktım.

Ben bir katile mi yardım ediyorum?

Bedenim kas katı kesilirken o az kalan ipleri de ayaklarından çözmüştü. Ayağa kalkışını izlerken kaşlarıyla ileriyi işaret etti. Suratım refleks olarak o tarafa döndüğünde bize doğru koşan iki genci gördüm. Kardeşi ölen adamın sinirden kulaklarından duman çıkıyordu. Umarım o duman beni boğmaz diyerek ayağa kalktım.

"Sana kolay gelsin fıstık"

Yanımdan koşarak uzaklaşan çocuğun arkasından bakakalmıştım. Hemen ardından diğer çocuk koşmaya başladığında buradan tüğmeye karar verdim. Arkamı döndüğümde ellerini arkaya bağlamış bana sinirle bakan genci fark etmemiştim. Ağzımdan küçük bir çığlık kaçtı. Kaçan gencin peşinden bu adamın gitmesini tercih ederdim. Sanırım koşma sırası bendeydi. Karşımdaki gencin gölgeli suratına bakarken ne kadar ürkütücü göründüğünü fark ettim. Çenesini sıkarken kasılan boğazına son kez bakıp koşmaya başladım. Geldiğim tarafta o beklediği için oradan koşmak aptallık olurdu. Ters yönden kaçmam umarım başıma kaybolmayla patlamaz.

Sahilin çimenleri sertçe ayağımın altında ezilirken nereye gideceğimi bilmiyordum. Peşimden gelmesi panik yapmama neden olsa da kendimi sakinleştirmem gerektiğinin farkındaydım. Lanet olsun ki etrafta kimse yoktu. Sokaklardan birine saptığımda daha önce buraya hiç gelmediğimi fark ettim.

Koşarken ara sıra arkama bakmayı ihmal etmiyordum. O çok hızlı koşuyor ve onun bir adımı benim iki adımıma bedeldi. Ama karanlık bu sefer benim avantajım. Karanlıktan hoşlanmayan ben şu an ona sığınmıştım. Kasvetli sokakta geldiğim yöne doğru bakarken kimsenin olmadığını gördüm. Rahat bir nefes verirken bir an önce burdan gitmek istiyordum. Adımlarımı yavaşlatıp sokakta ilerlemeye başladım. Yağmur çiselemeye başlamıştı. Ölü sokaktaki tek ses çatılara düşen minik damla sesleriydi. Suratımı kaldırıp gökyüzüne baktım. Damlalar gözlerimi açmama müsaade etmese de gülümsedim.

Kurtuldum!

Dünki yağmurdan kalma su birikintilerine basmadan ilerlerken birden izleniyormuş hissine kapıldım. Adımlarım yavaşlarken kendimi korkutmamam gerektiğini hatırladım. Sadece basit bir paranoya. İçimdeki negatif Ada kulağıma fısıldadı "polyanna olmayı bırak! Biri seni izliyor" kaşlarım çatılırken başımı sağa sola salladım.

İlerden tek yöne ayrılan sokağa boş boş baktım. İçimde kötü hisler cirit atsa da geri dönemezdim. Orada olabilir ve bunu göze alamayız.

Vücudum köşeyi dönerken bir kolun boğazıma yapışması aynı anda oldu. O şaşkınlıkla tepki veremezken beni sertçe duvara çarptı. Duvardaki çıkıntılı taşların sırtıma gömülmesiyle inledim. İki büklüm olurken sokağı tetik sesi doldurdu. Saçlarımı önümden çekip eğildiğim yerden kalktım. Silahın mermi çıkan deliğine bakarken bakışlarını üzerimde hissedebiliyordum.

"Kimin adamısın!"

Ağzımdan şaşkınlıkla aralanırken "ne?" dedim.

"Küçük kurtarıcımız, hangi köpek için çalışıyor?"

Dişlerinin arasından söylediği şey tüylerimin diken diken olmasına neden oldu. Silahın ustalıkla tutan elleri sıkılaştı. Tutuşunu ayarlarken tecrübeli olduğu her halinden belliydi. İçimdeki çocuk fısıldadı;

Barut kokusunu hisset...

Bana hiç yardımcı olmayan sesleri zihnimden attım.

-Kimse için çalışmıyorum.

İnanmadığını belirten bakışları tepkimi izlerken nemli gözlerim sürekli silaha kayıyordu. Gözlerimden sıcak yaşlar hızla akarken ellerimi saçlarımdan geçirdim.

-Yemin ederim tesadüftü. Yardıma ihtiyacı ol...

Cümlemi tamamlamama izin vermeyen hıçkırıklar sıralanırken silahı indirmişti. Acınası ağlama seslerime telefonunun melodisi eklendiğinde elini cebine attı. Delici bakışlarını üzerimden ayırmadan konuşmaya başladı. Telefonda karşıdaki kişiyi dinlerken ben de onu izliyordum. Benden büyük duruyordu. Beyaz gömleğinde bilmediğim bir okulun siyah meşale şeklinde amblemi vardı. Okul gömleği kaslarından dolayı gerilmişti. İri görünüyordu. Hayır, çok iri görünüyordu.

Telefonla konuşurken aynı zamanda bana baktığı için suratını inceleyemiyordum. "Yakaladınız mı?" sert sesiyle bakışlarım yosunlu kaldırıma kaydı.
Parmaklarıma işkence veriyordum. Ona ne yapacaklardı? Telefonu kapatıp cebine attı. Gözlerim ona bakmak istese de cesaret edemiyordum. Yavaşça başımı kaldırdığımda içimden keşke kaldırmasaydım dedim. Dimdirek gözlerime bakıyordu. Sanki bir şey arıyormuş gibi. Belkide masum olduğumu anlamıştır. İç seslerim alayla güldü ve hep bir ağızdan "biz mi masumuz" dedi. Evet masumduk en azından bu durumda.

"Seninle henüz işim bitmedi sincap"

Bedenim korkuyla kasılırken içimdeki Asa saçma sapan bir ayrıntıya takılmıştı. Bana hayvan mı dedi o?

-Onu yakaladılar mı?

"Ne o, sahibini mi düşünüyorsun"

-Kimse benim sahibim değil! Tanımıyorum bile. Sadece onu orada gördü...

"Sus"

Kolumu tuttuğunda bana inanmış gibi duruyordu. Sokakta beni çekiştirirken kolumu sertçe kurtardım. İri ellerinin arasından kolumu çekmek müthiş bir acı verse de belli etmedim. Tekrar parmaklarını koluma kenetlemesine fırsat vermeden iki elimle onu ittim. Pek etkilenmemiş olsa da geldiğim yönden koşmaya başladım.

Peşimden gelmediğini hissettiğimde korkuyla arkamı döndüm. İnip kalkan göğsüme elimle baskı yaptım. Orada öylece bana bakıyordu. Karanlık sokaktaki tek sokak lambası üzerine güneş gibi düştüğünde tablodan fırlamış gibiydi. Zar zor seçilen gölgeli yüzüne baktım.

İçimden "umarım bu yüzü son kez görüyorumdur" dedim ve rutubet kokan sokaktan koşarak uzaklaştım.

SİYAH MEŞALE Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin