22.BÖLÜM (yağmur)

5.6K 372 16
                                    


Multimedyada videomuz var.(Ayrıca youtubeden de izleyebilirsiniz) Şarkıyla beraber okumanız tavsiye edilir. Yıldız tuşuna basmayı rica ederim unutmayınız:))

Arkamdan Cem'in seslenmesiyle irkilerek ona döndüm. Karşımdaki hertarafı sargı olan insan benim eserimdi. Gözlerim dolarken "Özür dilerim" dedim ve odadan hızlıca çıktım.

Arkamdan "Savaştan uzak dur demesini umursamadan"...

Hastanenin önünde taksi beklerken kulaklıklarımı takmış müzik dinliyordum. Beynimin içindeki sesler arttıkça bende müziğin sesini bir tık daha yükseltiyorum.

Boş boş etrafıma bakarken bu hastaneden bir an önce uzaklaşmak istiyordum. Sıkıntılı bir nefes vererek boğazımı ovaladım. Daralmıştım.

Hava bulutluydu. Umarım yağmur yağar.

Güne iğrenç başlamamdaki tek tesellim gerçekleri öğrenmemdi. Savaş'ın Cem'e zarar vermesini istemiyorsam Cem'den uzak duracaktım.

Taksinin geldiğini görünce daldığım düşüncelerden uzaklaşıp hemen yola atladım. Arabaya bindiğimde taksicide aceleme şaşırmıştı. Kulaklıklarımı çıkarıp müziği kapatırken mesaj bildiriminin olduğu dikkatimi çekti. Umarım saçma sapan reklam mesajı olmayacağını umarak mesajı açtım.

"Sera kafeye gel Ada"

Hira'nın beni neden çağırdığını merak etsem de aldırmadım. Eve gidip uyumak istiyorum. Taksici amcaya adresi veririken bildirim sesi lafımı yarıda kesti. Telefonu kıracak gibi sinirle mesajı açtığımda yine Hira'dan geldiğini gördüm.

"Lütfen:)"

Oflayarak taksiciye adresi verip arkama yaslandım. Sera kafe...

15 dakikalık yolculuğun sonunda taksiden inmek istemiyordum. Dışarısı çok soğuk ve her an yağmur yağabilir. Ağır ağır indiğimde giden taksiye acıklı bir bakış attım. Çok üşüyorum.

Kafeye girdiğimde yüzüme vuran sıcak havayla gülümsedim. Gözlerim etrafı tararken bana abartı bir şekilde el sallayan Hira'yı gördüm. Yüzümdeki gülümseme genişlerken cam kenarı bir masa seçtiği için içimden ona teşekkür ediyordum. Şimdiden yağmur yağmaya başlamıştı.

Hirayla sarılıp masamıza oturduk. Kabanımı ve şapkamı çıkarırken etrafa bakıyordum.
En son ki kafe maceramda Hasan dövülmüştü:(

O zamanları hatırlamam korkuyla titrememe yol açarken Hira "üşündün mü" diye sordu.

Gülümseyerek "biraz ama sorun değil canım" dedim. Hira gülümseyerek garsonu yanımıza çağırdı. O siparişleri verirken bende camdaki yağmur damlalarının yok olup diğer sulara karışmasını izliyordum. Garip ama bu bana huzur veriyor.

Taksideyken tek düşüncem eve gidip uyumaktı. Ama şu an iyiki buradayım diyorum. Sanırım Hira'ya bir teşekkür borçluyum.

Garson siparişleri getirmek için yanımızdan uzaklaşırken Hira'ya döndüm. Oda dışarıyı izliyordu. Yağmur damlalarına kaşları çatık bakıyordu. Benim kadar sevmezdi yağmurlu havaları o.
Güneşin, sıcağın kızıydı kendisi.

Masanın üzerindeki elini tuttuğumda gözleri bana döndü. Bunu beklemediği bariz ortadaydı.

"Beni buraya çağırdığın için teşekkür ederim" dedim. İçten bir şekilde bana bakarak elimi sıktı.

"Bu günler için varım. Böyle bir şeye ihtiyacın olduğunu düşündüm."

Siparişlerimiz geldiğinde hemen sıcak çikolatamdan bir yudum aldım. Buğulanmış cama elimle şekiller çiziyordum.

"Yağmurlu havalardan nefret ediyorum. Ama sırf senin huyunu bildiğim için cam kenarı bir yer seçtim" dedi huysuz bir şekilde kaşlarını çatarak.

Onun surat ifadesine kahkahalarla gülerken, gülmeyi özlediğimi fark ettim.
Savaş'ın "Gülümserken daha az çirkin oluyorsun" sesi kulağıma fısıltı olarak geldiğinde gülümsemem yavaş yavaş azaldı. Etrafıma baktığımda herkesin kendi işinde olduğunu gördüm. Ama ben izleniyormuş gibi hissediyordum.

***

Hira'nın espirilerine bilmem kaç kere gülerken ikimizde saatin farkında değildik. Eski çocukluk anılarımızı konuşmuştuk. Uzun zamandır bu kadar gülmemiştim.

Akşam olurken yağmur tekrar bastırmıştı. Günüm berbat başlasa da sonu en azından güzel bitiyordu. Hala sohbet ederken kalkmaya ikimizin de niyeti yoktu.

Zaman geçtikçe hesabı ödeyip kalkmak için hazırlandık. Kabanımı giyerken Hira "Savaş bizi alamaz mı, çok yağmur yağıyor taksi zor gelir" dedi.

Şapkamı takarken umursamaz görünmeye çalışıyordum. "Savaş bizi alamaz" dedim.

Yanıma yaklaşıp, şapkamın yüzünden elektriklenen saçlarımın kabarıklığını elleriyle düzeltti.
"Neden?"

"Çünkü ayrıldık" dedim. Bu cümleyi söylerken bile içim bi tuhaf olmuştu. Daha önce sevgilisi olmayan biri için bu cümle oldukça uzaktı.

Hira yere bakarken "üzüldüm" dedi. Üzüntüsü samimi duruyordu. Ona sarıldığımda oda kollarını belime doladı. Hafif gülümseyerek üzülme dedim. Şu an bu manzarayı dışarıdan görsem alayla gülerdim. Ayrılan benim, teselli eden de benim. Şu an gerçekten garip bir durumdayız.

Normalde benim değilde, onun beni teselli etmesi gerekir ama hayatımda çoğu şey normal olmadığı için sorun yok.

Kafenin girişinde taksi beklerken Hira içeride beklemek için yalvarıyordu. Çoktan sırılsıklam olmuştuk. Halimden gayet memnun gökyüzüne baktım. Damlalar yüzünden gözlerimi kapattım ve derin bir nefes aldım.

Telefonuma gelen mesaj sesi akşamın sessizliğini bozarken bakmadım. Hemen ardından bir mesaj sesi daha geldiğinde gözlerimi açtım. Hira bana merak dolu gözlerle bakınca masumca tanıtım mesajları diye geveledim.

O sırada Hira kafenin içine doğru yürürken bana işaret yaptı. Telefon görüşmesi yapacağını anlamıştım. Kim aradıysa pek bi sevinçle içeri girdi. Hadi yine iyi telefonu çalmasaydı onu içeri girdirmezdim.

Onun bu halin gülümserken aklıma mesaj geldi. Telefonu çıkarıp baktığımda Savaş'tan olduğunu gördüm. Kalp atışlarım normal olmayan bir seviyede hızlanırken mesajı açmaya çalışıyordum.

Offfff

Ellerim ıslak olduğu için telefon algılamıyor. Ellerimi aceleyle kabanıma silip tekrar denedim.

Savaş: " Ayrıldığımızdan benim niye haberim yok?"

Savaş:"?"

Mesajını silmeye çalışırken yine mi beni takip ettirmiş diye saydırıyordum. Ondan ayrıldığımı bugün bir tek Hira'ya söyledim. Etrafıma şüpheyle baktığımda görünürde kimse yoktu.
O adamı bi elime geçirirsem varya....
neyse sakinim.

Taksi geldiğinde sırılsıklam olmuştuk. Ben halimden gayet mutlu olsam da eve gidene kadar Hira'nın şikayetlerini dinlemek zorunda kalmıştım. Taksici abinin de sıkıntıyla iç çektiğini gördüğümde yanlışlıkla güldüm. Ortada, onlara göre gülünecek birşey yoktu. Gülmem taksici abiye garip gelirken Hira yalancı bir üzüntüyle başımı okşarayak "yağmur altında fazla kaldı" dedi.

Taksiciye müziğin sesini açtırdık. Sırılsıklam şarkı söylerken taksici abiye çok ayıp oldu.

Hirayla benim iğrenç sesimizi dinlemek zorunda kaldı. Her yiğit kaldıramaz bizim sesimizi :)

Ne diyim Allah sabır versin...

Arkadaşlar işte yeni bir bölüm daha. Elimden geldiğince zamanımdan çalıp yazmaya çalışıyorum. Umarım emeklerimin karşılığını oylarınızla verirsiniz çünkü buna ihtiyacım var. Sizleri seviyorum. Hoşçakalın...

Haa bu arada yeni bölümü soranlara söylüyorum. Oylar biraz daha arttığında gelecektir.

SİYAH MEŞALE Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin