Yüzüm ve yaralı bölgelerim bir iki saat kadar sargıda durduktan sonra sargıları çıkarttılar. Uzattıkları aynada kendime bakınca eskisinden daha güzel olduğumu fark ettim. Sanki boncuk mavi gözlerim 'ben buradayım, bana bakın!!' der gibiydi.
Bana uzattıkları küçük hediye kutularına benzer karton rengi kutuyu elime aldım. "Bu nedir?" dedim gözlerimi bir saniye bile karşımda ki 30'lu yaşlarında ki kadından ayırmadan. "Bunlar cildiniz için seçilmiş markalardan seçilmiş bakım kremleri. Bunları kullanırsanız cildiniz olduğundan daha parlak ve yumuşak olacaktır." "Teşekkürler." dedim kutuda ki kremleri gözlerimle incelerken.
"Olası ters bir etki görüldüğünde bize başvurabilirsin canım." dedi başka bir kız, yetişkin, kadın, ya da herneyse işte..
***
Hastaneden ayrılırken bir kaç imza attıktan sonra sonunda eve gelebilmiştik. Emir'le ağlaması hakkında dalga geçmeyeceğim, hassas noktası olabilir.
Aysun Abla, Zehra abla ve Elçin yoğun olduklarını belli ederesine koşuşturuyordu. Geldiler mi acaba? Emre'ye döndü yüzüm. Oda ben gibi onları izliyordu. "Gelmişler midir?" dedim elimle çenesinden kavrayıp kendime çevirirken. "Sanmıyorum, annem herşeyi kusursuz istiyordur gene." dedi. Yormuştum onu. 4 saat başımı bekledi orada. Haklıydı, annem her zaman herşeyi kusursuz isterdi, ki biz kusursuz olan şeylerin maalesef ki çoğu zaman üstünü çizerdik. Yani mâfederdik. "Hadi beklemeyelim. Gidip üzerimizi değiştirelim, hastane gibi kokuyorum." diyerek Emre'nin merdivenlerde beni kucaklamasına izin verdim.
Odaya kadar sustuk, konuşmadık. "Ben duş alacağım. Üzerini giyinmeye başlasan iyi edersin." diyerek banyoya ilerledi Emre.
Gözlerimi devirip, ne giyinsem diye dolabıma ilerledim. Kolsuz üzerinde kahve rengi şerit halinde 'aın't no wıfey' yazan beyaz t-shirtümü ve popomun hemen altında biten, cepleri paçalarından sarkan kot şortumu alıp üzerimdekinlerden kurtuldum. Dolaptan aldıklarımı üzerime geçirip t-shirtü şortumun içine kattım. Çekmeceden siyah bilekten çorap çıkarttım ve ayağıma geçirdim. Deriye benzer kahverengi oduncu botlarımı da ayakkabı dolabından alıp ayağıma geçirdim ve makyaj aynama doğru ilerledim.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Yüzüm pürüzsüzleşmişti. Eskisinden kat kat daha güzeldim şuan. Güzelliğimi bozmamak adına ince bir likit çekip dudak balmımı sürdüm ve saçıma baktım. Yemek yiyebilirdik ve ben yemek yerken salınık olan saçlardan nefret ederim. Hemen saçımı balık kılçığı örüp Emre'nin dolabına ilerledim. Beyaz logos t-shirtü ile kahverengi kot pantolununu çıkardım. Bir de bugster çıkartıp yatağa ilerledim. Oturur oturmaz Emre'nin sesi dolu kulaklarıma. "Iç çamaşımı verir misin?" Sesini ilk defa bu kadar erkeksi duyduğum için çok kısa bir süre gülümsedim. Yani normalde de erkeksi sesi ama şimdi karısının çenesinden bıkmış adamlar gibi çıkmışti sesi. Bu beni daha da gülümsetirken çoktan Emre'ye iç çamaşını vermiştim bile.