35. Bölüm

5 1 0
                                    

Konuşmaları Türkçe yazacağım ama siz yabancılarla ingilizce konuşuyorlarmış gibi düşünün lütfen. Çeviri yapmam uzun sürer diye düşündüm, zaten çeviri yaparsam illa ki türkçe hâlini parantez içinde yazmam gerekiyordu onun yerine bende böyle yapmayı düşündüm. Umarım beğenirsiniz, daha fazla içine sıçmadan kaçtım ben sksnxhshdb
×××

"Lütfen eşyalarınızı unutmamaya özen gösteriniz!"

Mavi etekli, beyaz gömlekli, mavi yelekli ve mavi şapkalı sarışın hostese ters bir bakış atıp perdeler ile bölüm bölüm ayrılmış -bize ait bölümden- çıkarak merdivenlerden indim. Sebastian'ın sırıtışı bir an olsun yüzünden eksilmiyordu. Bu huyuna gıcık olmuştum. Sanki herşey anormal bir o normal.

Düşüncelerim sayesinde gözlerimi devirip Emre'nin getirdiği bavulumu çekiştirmeye başladım. Saat gece yarısını çoktan geçmişti ve bizim kalacak bir evimiz bile yoktu burada.

Kaan'ı bekleyip yanına giderken, "Emre nerede kalacağız biz?" Diye seslendim Emre'ye. Kaan tek kolunu omuzlarıma dayayıp boşta kalan eliyle makas aldı ve şakaklarıma derin bir öpücük kondurup önüne bakmaya devam etti, "Otelde kalacağız güzelim, yarın ev bakmaya gideriz erkek erkeğe. Sizle gidince 'o ev olmaz bu ev olmaz' diyip duruyorsunuz. Hem siz varken ben asla pazarlık yapamam." Dedi o sırada Emre. Piç herif! Ben hiç ağzımı bile açmamıştım ama ev bakmaya gittiğimizde!
"Pazarlık yapamazmış-mış," dedi Emir.
"Lan gerizekalı, adam pazarlık yapacak mı bakalım. Hem zaten satın almıycaz, kiralık alacağız. İşler düzelsin yeni ve daha konforlu bir ev alırız. Şimdi öğrenci evlerine bakacağız."

Kaan'ın derin bir nefes aldığını kalkan göğüsünden anlamıştım, "Biz, beş kişi  bir öğrenci evine sığıyacak mıyız?"

Haklıydı, sığıyamazdık ki. Gözlerimi yumduğumda derin nefes alarak kafamı Kaan'ın koluna biraz daha bastırdım. Yaraları acısın, umrumda değil.

Kaan durunca otomatik olarak bende durdum ve gözlerimi açtım. Koca hava alanını arkamızda bırakmış yol kenarında bekliyorduk. Muhtemelen Miami'ye giden bir otobüs bekliyorduk.

"Ya birşey sorucağım ben, siz üç erkeksiniz biz iki kızız. Ve hepiniz çok açsınız, Miray yemek yapmasını bilmiyor. Biz sizi nasıl doyuracağız acaba?" Sebastian tek nefeste söylediği cümlelerin hatalı olup olmadığını bir süre tartıktan sonra tek elini beline koyup rüzgardan dolayı uçuşan kısa saçlarını kulağının arkasına iktirdi ve gözlerini üç erkeğin üzerinde gezdirdi.

"Ben Nazlı'yı özledim lan göt herifler. Getirdiniz beni buraya.." diye sitem etti Emir elini saçlarına geçirerek. Emir'in doğum gününe az bir zaman kalmıştı ve Nazlı bir şekilde buraya gelirse o aldığı en büyül hediyeyi alırdı. Bu aşk dolu fikir beni gülümsetirken Kaan çenemi kavrayıp aniden başımı kaldırdı ve dudaklarımın kenarına minik bir buse kondurdu. Kaşlarım çatılırken omuza bir tane geçirip kollarımı göğsümde birleştirdim. Salak şey!

"Yapma ama ya hani sevgiliydik biz, gene mi küstün sen bana!" Diye ayağında ki postalları yere vuran Kaan'a çaktırmadan saliselik gülümseyip yüzümü başka tarafa çevirdim, "Öpme beni sulu sulu ya! Sevmiyorum ben!"

"Sulu sulu öpmedim ki asi kızım!"

Oflayıp yalanımı ortaya çıkardığı için omzuna bir tane daha geçirip Emre'ye ilerledim. Her ne kadar Kaan'ın homurdanmalarını duysam da kulak asmadım bey efendiye..

"Ya Emre, sevgilim olacak piç kurusuna birşey de!"

"Birşey," dedi Emre Kaan'a bakarken. Herkes gülerken, "dermişim..tabii ki demem. Öpme lan benim güzelimi sulu sulu!" Dedi Emre sahte bir sinirle. Gözlerimi devirip gelmekte olan Miami otobüsüne otostop çektim. Salaklar, bu otobüs giderse ananıza binide gidersiniz Miami'ye artık!

Papatya'MHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin