26. Bölüm

9 2 0
                                    

Ya ben hamileylen birisi beni öldürseydi? O zaman etrafımda ki insanlar daha çok üzülmezler miydi? O bebek yüzünden vicdan azabı çekmezler miydi? Bu gece Aslı hiç uyanmadı, doğmak üzere olan güneşin loş ışıkları karanlık havayı azda olsa aydınlatıyordu.

Kaç saattir, karlı havaha rağmen bu terasta oturuyordum bilmiyorum.
İs'in hamile olduğunu öğrenince gülümseyip klasik laflar söylemiştim. Ama eve geldiğimizde kan beynime sıçramıştı.

Ben İs'i öldürmem, öldüremem! Yani öldürebilirim tabii ki ama o..hamile. Hamile bir insanım canına kıyamazdım ki..

*

Uyanan Aslı'nın mamasını yedirip, altını aldıktan sonra odasına götürüp ona oyun yapmaya başladım. Sakince dörtde kadar sayıp beş dediğimde bağırıyordum.
"1,2,3,4..5!!!"

Minik kahkahaları odayı doldururken kapı açılıp içeriye Kaan girdi. Ona da kızgındım. Haberi vardı ve bilmiyormuş numarası yaptı.

Anlayamıyorum, elinde sonunda öğrenecektim. Neden sakladılar ki?

Çünkü görevden dönmeyeceğini bilen insanlar var etrafında. Seni kandırdılar , umursama. Bundan sonrasını da öyle.

İç sesim gene haklıydı, son zamanlarda olduğu gibi..
Kaan'a bakmadan oyuna devam ettim, ettim, ettim ve ettim.
Telefonuma gelen o mesaj sesi beni kendime getirdi..

Bu gece şuan olduğun evin arkasına gel.

Kim olduğuna dair bir fikrim yoktu. Ama gidecektim. Belki de beni bu görevi yapmaktan kurtarırdı..

***

Kalın peluş sweatimin şapkasını salınık saçlarımın üzerinden geçirip kulaklarımın üşümesini engelledim. Kar botlarımı ayağıma geçirip, siyah kalın taytımı düzelttim.

Saat gece yarısını geçmişti ve ben Kaan'ın uyumasını beklemiştim. Sessizce mutfak kapısının kilidini açıp ağır adımlarla kendimi dışarıya attım. Buradan evin arkasına çıkılıyordu.

Bahçe çitlerinden atlayıp evin arkasına geldim ama kimse yoktu. Sabrım sayesinde biraz bekledikten sonra karda yürüdüğünü belli eden ayak sesleri duymaya başladığımda arkama, önüme ve soluma baktım. Sağıma baktığımda hiç görmek istemediğim bir suratla karşılaştım.

Birkaç tutam saç alnına düşmüştü beresinin ardından. Gözleri buz mavisinin en soğuk tonuydu sanki, yani karanlıkta öyle görebilmiştim. Dudakları biraz koyu bir renk almıştı ve burunun ucu soğuktan biraz kızarmıştı.

Ellerinde parmaklarını açık bırakan siyah eldivenler vardı. Sıkı sıkıya giyinmişti. Hasta olmaktan korkuyor gibiydi.

Yamuk bir gülümseme gönderdi bana, "Beni özledin, değil mi?"

***

Acıdan zevk alamıyorum. Bu..bu biraz fazla gibiydi. Boynum, bacaklarım, gövdem, kollarım.. Her biri ayrı ayrı ağrıyordu.
Bedenim güçsüz kalmış, buradan kaçıcak delik arıyordu. Sadece iç çamaşırlarımla, içinde ben ve sadece bir sandalye bulunan bir odada kurtarılmak için bekliyordum.

Beni kesmiş, doğramış ve kızartmıştı.

***

Hayal dünyama küfür savurup sinsice gülümsedim.

"Yha, ne demezsin..çook özledim seni." Gözleri gözlerimi bulduğunda bakışları sertleşti.
"Geleceğini düşünmemiştim, benden korkuyorsun." Dedi gülerek. Sesli bir kahkaha atmıştı, komşular duyabilir ve rahatsız olabilirdi. Ama onun, bunun dışında herşeyi düşünebildiğini tahmin edebiliyordum.
"Senden korkmak? Bu oyun bitmeden önce benden korkmaya başlasan iyi edersin, ben katilim. Senin benden korkman gerek. Ben niye senden korkayım ki?"
Kısık sesli bir kahkaha attım. Sahte bir kahkaha..

"Ben sayende..beni rahat bırakmayan ruhlar görüyorum. Ama biliyor musun? Şizofren olmak güzel. Hayal ettiğini görüyorsun ve ben hep senin uysal halini hayal ediyorum. Senin korkuların,benim hayallerim oldu cici. Bundan korkuyorsun değil mi? Sürtük olmaktan, or-"

Etin ete çarpma sesi karların bile yerinden oynamasına sebebiyet olmuştu. Kafası yana düştüğünde hızlı bir hareketle beni duvarla arasına aldı ve kulağıma doğru yaklaştı.

"Sen hayal ürünümsün, değil mi? O şuanda içeriye uyuyor. Beni kandırıyorsun!"

Kafamı iki yana salladım, hayal değildim. Kanlı canlı karşısındaydım.

"Ben gerçeğim, ben Miray Bartu! Gerçek olan!"

Her ne kadar istemesemde sesim sinirden yükseliyordu ve ben kontrolümü kaybediyordum. Histerik bir kahkaha atıp, "Aferin, en azından seni denememe izin verdin." Dedi.
Kafamı geri atıp hızla öne geldim ve dibimde olan başına kafa attım. Bu gerilemesini sağlarken. Hiç ummadığım bir şekilde, o sert sesi duydum.

"Bırak lan Miray'ı, orospu çocuğu!"

Kaan hızla gelirken önüne geçip ellerimi göğsüne koydum. Kaskatı kesildi ve bedenini sabitledi. Açık kahve gözleri gözlerimi esir alıp onlarca saniye birbirine kenetlendi. Ne vardı o gözlerde? Kızgınlık, kırkınlık? Hangisi daha ağır basıyordu? Hangisi bedenini yakıp kavuruyordu?

Ayak sesleri uzaklaştı, uzaklaştı ve uzaklaştı. Sesler kesildi, görüntüler yok oldu. Masum bir gülümseme gönderdi bana, oda zorla oldu tabii. Onu kandırmamdan haz edemedi, böyle şeyleri sevmezdi.

Elimi çekingence yanağına koyup hafif kirli sakallarının avuç içime batmasına izin vermiştim. Sıcak eli belimde ki yerini aldığında kalın sweatimden bile sıcaklığı deyiyor gibiydi tenime.

Öyle durduk, belki dakikalarca belki saatlerce. Uykum gelmeye başlamıştı bile, uzun süre gözlerimiz yumuk ayakta, neredeyse yapışık bir şekilde durduğumuzdan baldırlarım isyan bayraklarını çekmiş kendimi serbest bırakmamı bekliyordu.

Aslı. Belki de ağlıyordu, ya karnı acıktıysa diye düşünmeden edemedim. Elimi yanağından yavaşça çekip belimde ki eline koydum. Sıkı sıkıya tutmuştu beni, her an düşebilirmişim gibi.. Elini belimden yavaş hareketlerle değilde aniden çektiğimden tırsmış ve gözlerini açmıştı.

"Aslı," dedim mırıldanarak. Sersem gibi olmuştum.. Sesimse çok...iğrenç çıkmıştı. Ellerimi sweatimin cebine sokup hızlı adımlarla eve ilerledim. Ayak sesleri peşimden beni takip ediyordu, Göktuğ bizle savaşamamıştı.

Gülümseyip dudaklarımı birbirinine bastırdım. Çitlerden atlayıp bahçeye çıkan mutfak kapısından içeriye girdim. Evde ki sıcaklık soğuktan donmuş bedenimi esir alıp gevşememi sağlarken bunları kafama takmadan merdivenlerden yukarıya çıktım. Ağlama sesi yoktu ama gene de odasına girip beşiğe yaklaştım.

Sanki bugüne özel aralıksız uyumuştu, uyanmamıştı hiç.. Gülümsedim ve Aslı'nın odasından ayrıldım.

Yatak odasının kapısının kapanma sesi kulaklarımı doldururken eş zamanlı olarak kafamı o tarafa çevirdim. Gülümseyerek bakıyordu gözlerime, gülümsemesem de gözlerimde ki o parıltıyı görmüştü ve bundan tatmin olmuştu. Bunu biliyordum. Birazcık da olsa beni tanıyordu. Bende onu..

Yavaş adımlarla yanıma yaklaştı, doğrudan gözlerini gözlerime dikti..

"Kendini, fazla kaptırma güzelim. Ben sadece şimdilik yanındayım."

Ne demek istiyorsun?

****

Selaam..... YB geldi. Umarım beğenirsiniz. De......
Sizce sevgili olmalılar mı?
Yoksa arkadaş olarak mı kalsınlar?
Hikayemin gelişme süreciyle ilgili düşünceleriniz ne?
Hikayemden beklentileriniz ne?
Sizce Final artık gelsin mi?
Birden, ikinci hikayemin taslaklarına başladım. Neyle ilgili olduğu süpriz ama kapak tasarımı yapmak isteyen okuyucularım yorum yapabilirler veya özelden mesaj atabilirler.

Bu arada facebook hesabım; C'ansu Yldrm
Eklemek isteyenler istek gönderebilir, zaten kabul ederim, oradan hikayem ile ilgili soru sorabilir veya eleştiride (olumlu-olumsuz) bulunabilir.

Sizi seviyorumm.....

Papatya'MHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin