28. Bölüm

9 2 0
                                    


Emre ve Emir ne yapıyordu acaba şimdi? İfadelerimde ne söyleyecektim, bilmiyordum.

Gerçeği söyle, dedi bundan 2 ay önce kapanıp bundan yaklaşık 10 gün önce açılan bilinç altım. Gerçeği söyle, cezanı çek ve kurtul.

"Soruma cevap ver! Neden öldürdün?"
Polis memurunun sorusuyla kendime geldim..
"Eğer ben öldürmeseydim, ünlü bir iş adamını öldüreceklerdi." Dedim kesin bir ses tonuyla.

"Nereden biliyorsun, bunu sana kim söyledi?"

"Ağabeyim söyledi ama ona da bizi yönlendiren kişi, yani Murat Soykul söylemiş olmalı."

Boğazını temizleyip devam etti; "Murat Soykul kim? Nereden tanıyorsun? Onunla ne alakan var?"

"Çok soru soruyorsun, avukatım gelene kadar konuşmayacağım." Dedim gene kesin ama yapmacık bir dille.
Elini masaya sertçe vurup bana doğru yaklaştı, 30'lu yaşlarının ortalarında olduğunu belli eden polis.
"Soru sormazsam olay aydınlanmaz! Şimdi sorularıma tek tek cevap ver!"

"Avukatım ne zaman gelir, o zaman sen olayı aydınlatırsın!"

"Miray Bartu! Beni daha fazla sinirlendirme ve sorularıma cevap v-"
Daha cümlesini bitirmeden içeriye 20 yaşlarında kumral, üniformalı bir kız girdi.
"Müdür, 'avukatı gelince konuşur' dedi. Rahat bırakacakmışsın Ali Abi."

Adının Ali olduğunu öğrendiğim polis oturduğu sandalyeden kalktı ve sinirle yere iktirdi. Gözüm yere düşen metal sandalyaye takılı kaldı bir süre..

Metal kapının sesi sessiz odayı ve kulaklarımı patlatıp, yıkmak istercesine büyük bir ses çıkardı. Babam dışarıda bizi bekliyordu muhtemelen sinirden köpürüyordu.. Annem hastanede yatıyordu, nöbetler geçirmiş. Onu görmeme bile izin vermediler.

Açılan kapıya bakmadım, kimin geldiği umrumda değildi.

Kafamın üzerinden kelepçe uzatan gençe baktım. Koyu kahve gözleri vardı, yeni çıkmaya başlayan kirli sakalları, şekilli vücudu, dağınık kestane rengi saçları vardı. Gülümsedi, pek içten değildi; "Hadi bakalım, uzat ellerini." Dedi. Itiraz etmeden sandalyeden kalktım ve uzattım ellerimi. Biraz baktıktan sonra kelepçeyi elime taktı ve omzumdan nazikçe iktirdi. 
"Avukatım ne zaman gelicek?"

"Avukatın benim tatlım." Dedi sinsice sırıtarak. Kaşlarım çatıldı, ne demek 'ben senin avukatınım'?

"Hatırladığıma göre avukatım genç değil, şekilli vücudu da yok, o balkonlu yaşlı adamlardan. Şaka mı yapıyorsun?" Dedim gülerek. Avukatım kel ve balkonlu yaşlı bir adamdı. Daha bugün sabah konuşmuştuk.

"Bak güzelim, hatırlamıyor olabilirsin ama Kaan'ın arkadaşlarındanım ve uslu bir kız olursan seni bu cehennemden kurtarıcağım."

Ciddiydi! Beni kurtarmaya mı gelmişti? Emre ve Emir? Kaan? Onlar nasıl kurtulacaklardı?

"Diğerleri? Onlar nasıl kurtulacak?" Dedim merakımı ön plana sererek.
Sırıtarak, "Onlar birazcık burada kalacaklar. Birkaç gün sonra da gelip onları alacağız." Dedi. Çoğul ek kullanmıştı. Başkaları da mı vardı yani?

"Olayı bana en başından anlatırsan kafamda ki soru işretleri yok olacak."

"Bekle biraz, bahçede konuşmak için izin alıp geleceğim." Dedi. İzin vereceklerini sanmıyordum ama..öyle olmadı. Adını bilmediğim çocuk sırıtarak 5 dakika sonra yanıma geldi.

"İzin vereceklerini sanmamıştım," dedim doğruyu söyleyerek. Sonuçta ben bir katildim. Dosyam kabarıktı..
"Ama  verdiler, beni tanıyorlar. Ne yapacağımı da iyi biliyorlar." Dedi hâlâ sırıtırken. Gözlerimi devirmekle yetindim. Kendini birşey sanan tiplerden olduğu belliydi zaten.

Papatya'MHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin