25. Bölüm

16 2 2
                                    

Anlam veremediğim uyku düzenimin içine sıçmış bulunan Aslı, şimdi çook uslu bir bebek olmuştu. Demek ki geceleri huysuzlanıyordu, belki de kabus görüyordur.

Kucağımda henüz 5 aylık bir bebek ile Kaan'ın başına dikileli tam 1 saat olmuştu ama ne yaptıysam ne dediysem uyanmamıştı. Onun başında mal gibi dikiliyor oluşumsa kan ter içinde olmasıydı. Terini birkaç defa silmiştim ama boncuk boncuk terler diğerlerini aratmadan tekrar geliyorlardı.

Bebeğin aniden irkilmesiyle yumulu gözlerimi açıp bebeğe baktım. Elinde ki minik oyuncakla oynuyordu. Kaan ise kalkmıştı..

"Iyi misin?" Dedim merakla. İlk önce bana baktı. Sonra çok korkunç birşey görmüş gibi gözlerini yavaşça bebeğe indirdi.

Ağzından korkutuğuna dair inlemeler çıkarken yataktan yere düşmüştü. Bebek korkmasın diye minik kahkahalar atarken Kaan'da gülerek yerden kalkmış yatağa oturmuştu.

"Ne gördün?" Diye sordum. Kabusundan bahsediyordum. Anlamaması için mal olması lazım.

"Bebek."

Kaşlarım çatık yüzümde aptal bir gülümseme oluştu. Bebeklerden bu denli korktuğunu bilmiyordum.

Bebeği yataktan kaldırarak kucağıma aldım ve yatırır pozisyona geçtim.
Ayağa kalkıp yanımda durduğunda bir bana baktı bir Aslı'ya.
"Gözleri senin ki gibi, saçları da." Dedi fısıltı gibi. Gülümseyip bebeğe baktım. Ne diyecektim?

"Hadi sen bize güzel bir kahvaltı hazırla bende bebeğimize mama yapıyım."

Ben bebeğimiz mi dedim?

***

Aslı'yı mama sandalyesine oturtup kendi sandalyemi yanına çektikten sonra biberonu ağzına verdim. O mamasını içerken bende tek elime kahvaltı yapmaya çalışıyordum. Uzanamadığım sosislere lanet okuyup bir daha uzanmayı denedim ama yapamamıştım. Kaan gülerek sosisleri yaptığı tavayı biraz daha öne getirdi ve ona erişmemi sağladı. Sonunda alıp ağzıma attığımda keyfini çıkarta çıkarta kahvaltımı yapmaya başladım.

*

"Pekâla, taşımacı geldi." Diyerek Aslı'yı yatağına yatırdım. Uzun süredir kollarımda uyuyordu. Ve yağmur çileşiyordu bu şekilde nasıl taşıyacaklar eşyaları?

Telsizin düğmesine basıp sessizce odadan çıktım. Kaan Aslı için bez, ıslak mendil ve krem almaya gideli çok olmuştu. Birazdan geleceğini umarak yatak odasında ki telsizi ve telefonumu alıp çıktım.

Hızla merdivenlerden indikten sonra salondan Aslı'nın polarını alıp üzerime örttüm. Mutfaktan boş bir porselen bardak alıp terasa çıktım. Içinde sıcak çikolata olan (!) porselen bardağımı ağzıma götürüp bir yudum alıyormuş gibi yaptım. Bu arada gözlerim gelen taşımacılardaydı.
Siktir!
Korumacı, silahlı ve siyah kıyafetli taşımacı mı?

**

Çalan kapı ziliyle boş bardağı terasta ki masanın üzerine koyup hızlı adımlarla kapıya ilerledim.

Kapıyı açtığımda Kaan ve onlarca poşet vardı. Gözlerinin bizde olma ihtimaline karşın elimi yanağına koyup diğer yanağına sahte gülümseme ile minik bir buse kondurdum ve geri çekildim.

Poşetlerin bazılarını sırıtan Kaan'dan alıp içeriye ilerledim.
"Gerizekalı." Diye mırıldandım kendi kendime.
Poşetleri mutfağa koyduğumda Kaan'da hemen arkamdan gelip koyduğum yere koyup sandalyeye oturdu. Hâlâ sırıtıyordu.

Gözlerimi sinirle yukarıya dikip derin bir nefes aldım. Bir çocuk yapmadığımız kaldı yani..

Bu düşünce beni edepsiz yerlere çekince elimi havada sallayıp gözlerimi yumdum.
Açtığım da ise karşımda Kaan vardı. Yaklaşmış ve yüzümü inceliyordu. Kaşlarımı çattığımda kahverengi gibi olan gözleri gözlerimi buldu. Duygularını o kadar iyi saklıyordu ki göremiyordum o gözlerden geçen duyguları.
Gözlerini gözlerimden ayırmadan, "Ne düşündün?" Dedi. Ne diyecektim? 'Seninle çocuk yaptığımız dakikaları' mı diyecektim?

Papatya'MHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin