Görev günü..
Üzerime şirin bir çan etek ve uzun, kalın kazağımı giymiştim ama bunun çocuksu olduğunu söyleyip daha kadınsı şeyler giymemi sağladılar. Bordo, omuzları açık ama boğazlığı olan kalın örme kazağımı ve beyaz yüksek bel jeanımı giyinmiş sırt çantası yerine, beyaz bebek çantasını omzuma takmış birazdan koluma terk edilecek bebeği bekliyordum. Hastaneden bebek ödünç alacaktık, tamam belki kaçırıp sonra yerine geri koya da biliriz.
Biraz sonra minübüse getirelecek bebek sandığımdan daha kısa sürede Merve tarafından getirilmişti. Tek eliyle uyuyan bebeği tutarken tek eliyle çirkin yüz maskesini çıkartıp bir kenara fırlattı. Minibüs hareketlenince Merve ayakta olduğu için dengesini kaybedip ayakta durma çabalarına girerken hızla ayağa kalkıp bebeği düşme ihtimaline karşın kucağından aldım. Düşse felaket olrurdu. Düşünsenize minik bir bebek ellerinizden kayıp gidiyor..
Vazgeçtim düşünmeyin..
Hafta sonu gelmişti ve hem hafta sonumu ve neredeyse bir haftamı Kaan ile geçirmiş olucaktım hemde görevimi yapacaktım.
Onlardan önce oraya taşınmıştık, onlar bizim yan komşumuz olacaklardı ve bizde komşu ayağına evlerine girip kendimize güvendirdikten sonra onlarda kalacaktık ve o gece katil olup o evden çıkacaktık bebeği ise görev bittikten bir gün sonra hastane önüne koyup kaçacaktık. Buydu planımız. Ama işlemesi için onlara sevgimizi (!) gösterip güvenlerini kazanmamaız gerekti..
Bebeğe eğilip daha dikkatli baktığımda minicik burnunun ve burun kenarları hafiften pembeleşiğini gördüm. Merve neresine sakladığını bilmediğim bebeğin doğum belgesini ve genel sağlık belgesini bana uzattığında kafamı kaldırıp ona baktım. Gülümsüyordu.
Merve diye söylemiyorum ama aramızda ki en cesur kız oydu..Belgelere bakmadan yan tarafıma koydum ve bebeğe bakmaya devam ettim. Minicik birşeydi, üzerinde ise pembeli kazak ve altı vardı, onu sıcak tutmak içinse pembe polar bir battaniye vardı..
Onu daha sonra incelemeye alıcağımı aklıma kazıyıp minibüsü süren Kaan'a baktım, ecel terleri döküyordu resmen. Baba lafını duyunca yarım saat boyunca şok geçirmiş, gözlerini kırpmamış ve hiç konuşmamıştı. Samet barmenden bir kova su isteyince olaylar değişmişti tabii.
Kaan baba olmaktan korkuyordu ama altına aldığı kızları düşünürsek korunmasız olduğu bir zamanda yanlış yapabilir ve kadını hamile bırakabilirdi. Herhâlde intihar felan ederdi baba olucağını duyunca. Oysa ne güzel baba olmak, işten gelince onunla doyasıya oynamak, birde küçük kızın varsa tadına doyum olmazdı. Yanlış anlamayın sakın; oğlan bebekleri de severim ama oğlanlar biraz durgun oluyor kızlae ise biraz daha neşeli ve espiriye açık..
*
Araba, geçici evimizin önünde durduğunda Merve arka kapakları açarak ve bebek çantası ile belgeleri alarak benim inmemi koylaştırmıştı. Soğuk havaya karşın uyuyan bebeği kendime biraz daha bastırıp yüzünü polar ile örttüm. Hızla eve doğru gittim fakat anahtar bende olmadığı için Kaan'ı bekleyecektik. Daha Merve'yi Serkanlara bırakacaktı.
Kaan minibüsü evin önüme uygun bir yere park edince elinde ki valizlerle koşarak kapıya doğru geldi ve anahtarı cebinden çıkartarak kapının kilitlerini açtı. Ilk önce ben girdiğimde tek elimi duvarda sürterek ışığı aradım. Bulunca ters tarafına doğru iktirip ışıkların yanmasını sağladım. Tahmin ettiğim gibi Murat herşeyi en ince ayrıntısına kadar düşünmüş başka gelin ve damatın fotoğraflarına bizim yüzlerimizi photoshop yapmıştı. Ama belli bile olmuyordu. Daha fazla kapı önünde beklemeyip içeriye girdim. Tek kelimeyle muhteşem bir evdi genellik gold ve mor tonları vardı. Moru bej seviyorsam demek ki goldu Kaan seviyordu. Ama evin düzeni benim sevmediğim şekildeydi. Bir tane be papatya yoktu mesela ya da L koltuk kullanılmıştı. Kafamı iki yana sallayıp koltuklara ilerledim ve oturdum. Ev sıcacıktı, bebeğin üzerine örtülü olan pembe poları onu uyandırmamaya özen göstererek aldım ve koltuğun baş kısmına koydum. Benim üzerimde zaten bir ceket yoktu.Kaan şöminenin başına giderken Merve yüzünde ki salak gülümsemeyle yanıma oturdu.
"Saçları senin saçların gibi." dedi. Hiç dikkat etmemiştim zaten o minibüsün loş ışığında fark edememiştim.
Gözlerim bebeğin saçlarına kaydığında saçlarım ile aynı renk olduğunu fark ettim. Merve'nin eli bebeğin saçlarına kaydığında 'yumuşacık' gibi şeyler mırıldanıyordu. Ben ise gözlerimi Kaan'ın gözleriyle buluşturmuştum. Korku vardı gözlerinde, salak.
Tamam, bende bebeğe zarar gelmesinden korkuyor olabilirdim ama bu konuyu göreve katmayacaktım. Eğer konuyu göreve katarsam herşey yerle bir olabilirdi. En kötüsü ise birazcık kalan aklımı yiyebilirdim. Çünkü bu yaptığımız en haince plandı ve başarısız olursam kendimi affetmezdim.."Merve, seni Serkanlara bırakayım mı? Kalıcak mısın?"
Merve ayaklanıp bana gülümsedi, bende ona karşı gülümsedim.
"Şey, o çok tatlı ona iyi bak ve ımm.. sanırım çantada yeterli mama ve gece maması yok. Acıkırsa ve çok ağlarsa ımm süt içir. Inek sütüne alerjisi var ve keçi sütü bulmak biraz zor olabilir. Seni seviyorum iyi geceler."Daha cevap bile veremeden gitti. Anlamıyorum ortada duygusal birşey mi var? Ben niye göremiyorum?
"Birazdan gelirim." Diyip Kaan'da gitti. Bende bebek çantasını, polarını ve belgelerini alıp hızlı adımlarla merdivenlerden çıkıp üst kata ulaştım. Bu eve geçen gün gelmiştik ve bebek odasının nerede olduğunu biliyordum. Bebek odasının kapı kolunu dirseğim yardımıyla açıp içeriye girdim. Burası daha sıcaktı, hem kalorifer vardı hemde minik bir şömine. Sanki bir ömür burada kalacakmışız gibi..
Bebeğin camdan, kalorifer ve şömineden uzak beşiğine ilerleyip bebeği narince yatırdım. Dizlerimin üzerine çöküp bebek çantasının fermuarını açtım. Çantayı Cerem ve Nazlı hazırlamışlardı. Bir sürü kıyafet, bir sürü minik minik çorap, bir sürü mama tozu ve bebe bisküvisi, birde bebek telsizi vardı. Çantanın ön tarafının fermuarını açtığımda minik çakılarımın ve iki tane silahın olduğunu gördüm. Bebek bu napıcağı belli olmaz diyerek fermuarı kapattım. Biberonlar yan tarafta ki suluk bölümündeydi. Biberonların ikisinide alıp çantayla birlikte aşağıya indim. Mutfağa giriş yapıp çantayı masanın üzerine biberonları ise mutfak tezgahına koyup çantaya ilerledim. Fermuarı açıp bebe mamalarını, tozlarını ve bisküvilerini yani, çıkartıp elime aldım ve tezgahın üzerine koydum. Toz mamanın ambalajında ki yapılış biçimini koyduktan sonra su kaynatıcısına su koyup kaynamasını bekledim.
*
Biberonu elimde sallayarak yukarıya çıkarken kapının kilit sesini duydum ve merdivende durup Kaan'ın yanıma gelmesini bekledim. Kapıyı kitleyerek daha biraz önce parkelere koyduğu valizleri eline alarak yanıma geldi.
"Çok yoruldum." Dedi fısıltıyla bebeğin uyanmaması için böyle yapıyordu galiba.
Biberonu elimde hızla sallamaya devam ederek, "Bende." Dedim sıkıldığımı belli edercesine."Onu sen mi içireceksin?"
Kaşlarım çatık, bebeğin odasına girerken Kaan'a ters bir bakış attım. Yere koyduğum bebeğin eşyalarını teker teker odada ki yerlerini koydum. Telsizin birini bebeğin baş ucuna koydum diğerini ise elime alıp bebek mamasını komidinin üzerine koydum ve gece lambasını yakıp odadan çıktım. Yatak odasına girdom ve kendimi üzerimi bile değiştirmeden yatağa fırlattım.
***
Telsizden gelen çığlıklara, "Lanet olsun." Diyerek cevap verdim ve yataktan kalkarak bebeğin odasına girdim. Işığı yakarsam uykusunun kaçıcağını düşünüp direk beşiğin kenarına gittim ve bebeği kucaklayarak başını omzuma koydum bir elimle poposundan tutarken diğer elimle sırtına avuç içimle minik minik daireler çiziyordum.
"Minik bebek, uyusun, büyüsün, yürüsün." Diye şarkı mırıldanarak bebeği mayıştırıyordum. Yüzü boynuma gömülü olduğundan verdiği her nefes huylanmamı sağlıyordu.*
Yaklaşık yarım saat böyle yaptıktan sonra bebeğin uyuduğuna kânaat getirip beşiğe geri yatırdım ve hızla ama sessizce odadan çıkıp yatağıma geri döndüm. Tabii ki Kaan yanımda yatıyordu sırtından dolayı yani..
Kendimi yatağın bana ait olan kısmına bırakıp gözlerimi tekrar yumdum.***
Yaaa! Bu ikilinin sevgili olmasını isteyenler oy kullanabilirler veya yorum yapabilirler. Özelden de mesaj atabilirler.
Sizi seviyorumm!!.
