Merhaba : ) Bölümü her zamanki günümüzde yayınlayabilmek için elimden geleni yaptım. İnanın bugün okuldayken bile bilgisayarımı açıp bölümü yazmaya çalıştım. Dilerim severek okuyacağınız bir bölüm olmuştur. Ben yine kontrol edemeden yüklemek durumunda kalıyorum. Daha fazla bekletmek istemediğim için, beni anlayışla karşılayacağınızı düşünüyorum :)
Bölümü benim canım, cancağzım bitaneciğim en tatlış yazarlardan Nurdan Keleş'e ithaf ediyorum. Kendisi Sitem'i yayınlamaya başlamamda önemli bir rol oynadı. Bu hikayeye ve bana güvenerek, sizlerle paylaşmama katkı sağladı. Sizi bölümle baş başa bırakıyor ve ben kaçıyorum. Sevgiyle kalın *-*
Alaz gitmişti gitmesine ama geride garip bir sessizlik bırakmıştı. Sinan olduğu yerde durmaya devam ediyor, Zeynep ise Ateş'e sarılarak ağlıyordu. Annesinin sessiz ağlamasına eşlik eden Ateş ise kısa bir süre önce hayatının en büyük ayrılığını yaşadığını bilmiyordu.
Evin içine çöreklenen kara bulutlar bir süre sonra dağıldı. Önce Zeynep'in gözyaşları dindi. Ateş yorgunlukla annesinin kollarında uyuyakalınca Sinan Zeynep'e hiçbir şey söylemeden, küçük çocuğu kucağına aldı ve Zeynep'le Ateş'in kalacağı odaya götürdü. Ateş'i yatırdıktan sonra gelip Zeynep'i oturduğu yerden kaldırdı.
Zeynep iplerini başkasına devreden bir kukla gibiydi. Sinan'ın kendisini yönlendirmesine izin veriyordu. Kulaklarında Alaz'ın sözleri yankılanıyor, gözlerinin önünde az önce gerçekleşenler geri saran bir film gibi tekrarlanıyordu. Alaz'ın paramparça etmediği bir parçası kalmış mıydı acaba? Bir insan daha ne kadar kırılabilir, ne kadar karanlığa terk edilebilirdi?
Zeynep kendisini dibe vurmuş hissediyordu. Yüzeye çıkabilmesi için belki de bu şarttı. Şimdi acılarının üzerine basıp destek alarak, ayaklanma vaktiydi. Gerçekten de bu son diye düşünerek yanaklarındaki ıslaklıkları elinin tersiyle sildi.
Sinan'ın da iyi durumda olmayabileceğini hatırladığında bakışlarını genç adamın yüzüne kaydırdı. Sinan da sessizce Zeynep'i inceliyordu. Genç adamın dudağının kenarındaki yaradan akan kan kurumuş, yüzünde koyu kırmızı bir leke bırakmıştı.
Zeynep dudakları titrerken "Yaralanmışsın," diye mırıldandı. Sinan bir şey söylemedi. Omuz silkmekle yetindi.
Sinan'ın sessizliği Zeynep'e daha ağır geliyordu. Genç kadın gözlerinin bir kere daha dolduğunu hissetti. Ama bu sefer gözyaşları Alaz için değildi. Bu sefer Sinan'ın kendisine yaptığı iyiliklerin karşılığında, genç adama hediye edilen yaralara ağlıyordu.
Hıçkırıklarının arasında "Özür dilerim," demeye çalıştı. Ancak heceleri yuttuğu için sözleri anlaşılamıyordu. Sinan buna rağmen genç kadının ne demek istediğini anlamıştı.
Zeynep'i kolları arasına alarak sırtını sıvazladı.
"Kendini suçlu hissetmeni istemiyorum," dedi.
Zeynep başını biraz uzaklaştırıp Sinan'ın yüzünü inceledi. Dudağındaki yaraya değen gözleri daha sonra sol yanağındaki kızarıklığa kaydı. Bir süre bu morluklarla dolaşacağı belliyken Sinan'ın bu kadar rahat olmasına anlam veremiyordu.
"Nasıl suçlamam? Benim yüzümden ne hale geldi yüzün biliyor musun?"
Sinan yamuk bir gülüş sundu Zeynep'e. Omuz silkti.
"Ne yapalım? Ben de birkaç gece çapkınlık turlarına çıkmayıveririm canım," dedi.
Sinan'ın işi alaya almasına kaşlarını çatan Zeynep "Dalga geçme," diye çıkıştı.
![](https://img.wattpad.com/cover/73280515-288-k708796.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİTEM
RomanceBir kadın, Hayatı zor yoldan tecrübe eden, zor bir karar vermeye itilen, dimdik ayakta kalan... Bir adam, Sevmeyi bilmeyen, henüz yeterince büyümeyen... Bir yabancı, Kadının her anında yardımcı... Ve bir çocuk, Geleceği masumiyetle yıkanmış, geçmişi...