Bir gün bunları yaşayacağını söyleseler inanamazdı Zeynep. Ancak çalışmaya başlıyordu işte. Gerçekten de kendi ayakları üzerinde durmak üzere ilk adımını bugün atıyordu.
Bu heyecanını sekteye uğratan tek şey Ateş'i evde bırakacak olmasıydı. Ancak oğlunu iş yerine yanında bir çanta gibi taşıyamayacağına göre bu ayrılıklara da alışmak zorundaydı. Burcu'nun artık çalışmaya başlaması gerektiğine dair yaptığı aramadan sonra Ateş'i emanet edebilecekleri bir bakıcı arayışına girmişlerdi. Sinan'ın önerisi üzerine gündüzleri evin işlerini yapmak üzere gelen Rana Hanım'ın Ateş'e bakıcılık edip edemeyeceğini sormaya karar vermişlerdi. Sinan kadına sonuna kadar güvenebileceklerini söylediğinde Zeynep'in de bir tereddüdü kalmamıştı. Neyse ki Rana Hanım da kendilerini uğraştırmamış, bir başka bakıcı arama derdinden kurtarmıştı. Gelip gittiği süre içinde tanıdığı Zeynep ve Ateş'i benimsemişti. Bu yüzden Sinan'ın ricasına olumlu yanıt vermişti.
Çalışma sabahına hazırlanmak Zeynep için çok kolay olmamıştı. İş yerinde giyebileceği kıyafetlere sahip değildi ve doğrusu nasıl giyinmesi gerektiğini de pek bilmiyordu. Eğer Burcu'nun sekreteri Lale'yi düşünecek olursa umutsuzluğa kapılıp yatağına geri dönebilirdi ancak daha en başından pes etmeye niyeti yoktu. Gerekirse ilk maaşını alana kadar bir şekilde idare eder, sonra iyi bir alışverişe çıkardı. Şimdilik elindeki en iyi seçenek olan çiçekli elbisesini bir kere daha giyecekti.
Genç kadın üzerini giyinmeden önce duş aldı. Saçlarının ıslaklığı elbisesine damlamasın diye havluyla sıkıca sardı ve ardından elbisesini giyindi. Banyonun buharlanmış aynasını eliyle silip temiz yüzeyde kendisine baktı. Gözleri aynadaki yansımasının her bir miliminde gezdikten sonra gözlerinde takılıp kaldı. İri ela gözleri azimle, kararlılıkla parlıyordu. Kendisine biraz daha cesaret vermek için gülümsedi.
"Zor bir yola çıkıyorsun," diye mırıldandı. "Ancak bu yolda pes etmeden yürümeye devam etmek zorundasın. Düşersen seninle birlikte Ateş de düşer. Pes edersen oğlun da pes eder. Ona iyi bir gelecek sunabilecek bir sen varsın. Bu yüzden yılma, olur mu?"
Gözleri kendisini onaylarmışçasına biraz daha parlarken saçındaki havluyu çıkardı ve omuzlarına serdi. Saç fırçasıyla uzun saçlarını taradıktan sonra kurutma makinesini fişe takarak ıslak tutamları kuruttu. İşi bitip de banyodan çıktığında koridorda Sinan ile karşılaştı.
Sinan da heyecanlıydı. Sanki kendisinin ilk iş günüymüşçesine bir telaş vardı üzerinde tanımlayamadığı. Yataktan da bu telaşla kalkmış, hazırlanırken de heyecanı sanki biraz daha artmıştı. Bir hediyesi vardı Zeynep'e. Artık çalışan biri olacağı için telefona ihtiyaç duyacaktı Zeynep. Geride bıraktığı telefonunun yerine yenisini almıştı o da. Zeynep'in bunu kabul etmekte sorun yaratacağını biliyordu. Bunu da ödünç veriyorum diyerek çözecekti.
Aşağı katın banyosunun önünden geçecekken Zeynep'le karşılaştılar. Genç kadının yeni yıkanıp kurutulduğu belli olan saçlarından sonra ışıl ışıl parlayan gözlerine baktı Sinan. Kocaman gülümsedi.
"Günaydın."
Zeynep de kocaman gülümsüyordu. "Günaydın."
"Ee, heyecanlı mısın bakalım?"
Zeynep titrer gibi yapıp ellerini kollarına sardı. "Heyecandan titriyorum," dedi.
Sinan Zeynep'in doğal tavırlarına kahkaha atarken bir kolunu omzuna atıp onu mutfağa doğru yönlendirdi.
"O zaman ben sana güzel bir kahvaltı hazırlarım, sen bütün heyecanını unutur parmaklarını yersin," diyerek Zeynep'i sandalyeye oturtmaya çalıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİTEM
RomanceBir kadın, Hayatı zor yoldan tecrübe eden, zor bir karar vermeye itilen, dimdik ayakta kalan... Bir adam, Sevmeyi bilmeyen, henüz yeterince büyümeyen... Bir yabancı, Kadının her anında yardımcı... Ve bir çocuk, Geleceği masumiyetle yıkanmış, geçmişi...