15. Bölümden Bir Alıntı :)

31.2K 980 143
                                    

Sizler merakla yarını beklerken, ben de size sabrınızı sınayan, merakınızı arttıran bir alıntı yollamak istedim :) Bölümü görüp, Alaz'a sövmelere başlamadan önce azıcık da onun büyümeye adım adım hallerine tanıklık edelim mi? ^-^ Çatlatma insanı dediğinizi duyar gibiyim. O zaman ben hiç vakit kaybetmeden ufak bir alıntı bırakıyorum ve yazmaya dönüyorum. Uzuuun bir bölüm yazma telaşı beni bekliyor çünkü. Yarın görüşmek üzere <3

Alaz cebindeki o fotoğrafı çıkarıp bir kerecik bakmazsa işlerine devam edemeyeceğini sonunda anladığında, çekine çekine elini ceketinin iç cebine attı. Alnı terliyor, gözleri sık sık ya kapı açılırsa korkusuyla kapıya kayıyordu. Yasal olmayan bir şey yapıyormuş gibi tedbirli davranması yersizdi ama kendisine engel de olamıyordu.

Sonunda parmakları fotoğrafla buluştuğunda parmak uçlarında garip bir akım hissetti. Sanki o küçücük fotoğrafa dokunmak bile oğluyla bugüne kadar kuramadığı bağların ilk adımlarını atmış gibiydi. Fotoğrafı ağır ağır dışarıya çıkarıp masanın üzerine bıraktığında bir anlığına gözlerini kapattı. Açmadan önce derin derin soluklandı ve yine ağırdan alarak göz kapaklarını araladı.

Ateş'in ön üst dişleriyle objektife gülümsediği hali karşısında, kendisine bakıyordu. Ayaklarını havaya dikmiş ve elleriyle onları tutmaya çalışıyordu. Alaz istemsizce gülümsedi. Öyle masum, öyle güzel bir fotoğraftı ki Alaz bugüne kadar kendi oğluna nasıl olup da kayıtsız kalabildiğini anlamlandıramadı. Fotoğrafı masadan alıp yüzüne yaklaştırdı. Ateş'in gülen yüzünü dikkatle incelemeye başladı.

Oğlu kendisine benziyordu. Gözlerinin iri şeklini annesinden almış; geri kalanıyla babasının minik, kusursuz bir kopyası olmuştu. Ve Alaz bu minik kopyaya bugüne kadar bir kere bile olsun sevgiyle kucak açmamıştı.

"Nasıl adi bir adamsın sen?" diye kendi kendine söylendi. Sonra yaptığı yanlışı fark etti. Annesinin de dediği gibi adam olabilmiş miydi de bu kelimeyi kullanma hakkını kendisinde buluyordu!

Fotoğrafı masaya bırakıp başını elleri arasına aldı. Düşünmekten ya kafayı yiyecekti ya da hasta olacaktı. Burnundan alayla bir ses çıkardı.

"Sen bunların hepsini hak ettin," diyerek kendisine kızdı. Bundan sonra ne yapacağını bilmiyordu. Nasıl olacaktı? Yoluna nasıl devam edecekti? Bu şehrin bir tarafında kendi canından, kendi kanından bir insan nefes alırken, Alaz o hiç yokmuş ya da hiç olmamış gibi nasıl yaşayacaktı? Belki de mahkemenin kendisine verdiği yasal hakkı kullanıp oğluyla görüşmek isteyebilirdi? Peki ya buna Zeynep'in tepkisi ne olurdu ki?

Alaz elleri arasındaki başını iki yana salladı.

"Kendi düzenini kurmuş bir kadını bencil karakterimle bir kere daha rahatsız edemem," dedi. Derin bir iç çekti ve gözlerini kapatıp zihnini boşaltmaya çalıştı. Bu böyle olmayacaktı. Belki de başka bir çocuğu daha olursa Alaz tüm sevgisini ona vererek günah çıkarabilirdi? Belki de damarlarında bir anda kabaran bu babalık heyecanını o çocukla bastırabilirdi?

SİTEMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin