Merhabalar efendim :) Sizleri beklettim, karşılığında da yine çok uzun olmayan bir bölümle geldim ama malum, durumu biliyorsunuz. Dersler falan filan... Bölümü öylece bırakıp yine kaçıyorum. Ancak gitmeden önce sormak istediğim birkaç soru, söylemek istediğim birkaç şey var.
Birincisi; Sitem için ve de diğer hikayelerim için bir İnstagram hesabı açmanın güzel olabileceğini düşündüm. Acaba sizler ne tepki verirdiniz? Alıntıları, gelecek bölüm haberlerini falan paylaşırım. Belki henüz yazmadığım hikayelerimden falan da sizlere ufak parçalar sunarım. Basılı bir eserim var biliyorsunuzdur belki. Onun alıntılarını, iki sene önce olsa da gelen bazı okur fotoğraflarını falan paylaşırım. Ne dersiniz? Bence güzel olabilir :)
İkinci olarak da, daha önceden açtığım bir Facebook sayfam vardı. Bunu uzun süredir kullanmıyorum ancak artık aktifleştirmek gerektiğini düşünüyorum. Acaba diyorum, onu da şuraya bıraksam, bir bakar mıydınız? Belki de Sitem'i burada paylaşırken oraya da eklerim. Olabilir yani :) Şöyle aşağıya bir linkini bırakayım.
https://www.facebook.com/Lisa-Turner-938814686136434/
Son olarak da sizlere keyifli okumalar dileyip, kaçayım. Kızmayın bana. Bu son Hale-Alaz bölümüydü. Valla da sonraki bölümde Zeynep'çiğimizi, Sinan'cığımızı, en önemlisi de Ateş paşamızı göreceğiz. Valla diyorum, söz diyorum. Hem bu geçiş bölümleri olmasa kurgu yerine oturamazdı. O yüzden bunlara ihtiyacımız vardı. Çok konuştum yine, hadi kaçtım :)
İlk görüşmesinden çıkarken Hale sinirliydi. Aptal kadın sanki göreviymiş gibi Hale'yi bir güzel azarlamış, daha sonra da ofisten kapı dışarı etmişti.
"Seni dava etsem yeri de, hadi neyse..." diye mırıldandı sert adımlarla ilerlerken. Yürüdüğü sırada arkasını dönüp dönüp bir taksi görmeye çalışıyordu. İhtiyacı olmadığı zamanlarda vızır vızır geçen taksilerin o anda geçmeyesi tutmuştu sanki. En nihayetinde bir taksinin ileride durduğunu gördüğünde koşar adım ilerlemeye başladı. Ancak kendisiyle beraber bir başkasının da taksiye ilerlediğini gördüğünde dişlerini sıkıp adımlarına daha da hız kattı.
Taksiye binmek üzere arka kapının kulpuna elini uzattığında, başka bir elin kendisinden önce ön kapıyı açtığını fark etti.
"Pardon," dedi. "Dikkatinizden kaçtığını sanıyorum ancak bu benim taksim!"
Öne yerleşmeye hazırlanan adam kendisine seslenen kadının sesiyle durup bakışlarını ona çevirdi.
"Kusura bakmayın. Bu taksiyi siz mi çağırmıştınız?"
Hale yalan söylemekten utanmayacak olsa da adamın karşısında bir anda dili dolaşıverdi.
"Hayır, ama benim aceleyle bir yere yetişmem gerekiyor," dedi.
Adam tek kaşını kaldırıp alayla gülümsedi.
"Ha, yani sizin aceleniz var diye dünyanın geri kalanı bütün işlerini durdurmak zorunda. Bunu mu demek istiyorsunuz?"
Hale adamın ukalalığı karşısında dişlerini sıkıp ellerini yumruk yaptı.
"Ben öyle bir şey demedim," diyerek kendisini savunmaya çalıştı.
Adam az öncekinden daha ciddi bir tavırla, ancak yine de alaya alarak "Sözlerinizden tam da bunlar anlaşılıyor ama," dedi.
"Sözlerimden kime ne! Bakın, gerçekten de bir yere yetişmek zorundayım. Eminim sizin işiniz de aceledir fakat geç kalmak üzere olduğum görüşme belki de benim evlilik hayatımı kurtaracak. O yüzden izin verirseniz size gelecek bir sonraki taksinin ücretini vereyim, ben de yoluma devam edeyim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİTEM
RomanceBir kadın, Hayatı zor yoldan tecrübe eden, zor bir karar vermeye itilen, dimdik ayakta kalan... Bir adam, Sevmeyi bilmeyen, henüz yeterince büyümeyen... Bir yabancı, Kadının her anında yardımcı... Ve bir çocuk, Geleceği masumiyetle yıkanmış, geçmişi...