Herkese bir kere daha merhaba. Bir haftayı biraz aştım ama sonunda fırsatını bulup bir şeyler yazabildim. Şimdi de bölümü ekleyip, haftaya olacak jüriye hazırlanmaya başlayacağım. Pek çoğunuzun okulumla ilgili verdiği desteği gördüm ve buna çok ama çok mutlu oldum. Sizleri bekletiyor olmak, yazma fırsatı bulamamak beni çok üzüyor. Ama bu dönemleri de atlattığımda kendimi yazmaya verebileceğimi bilmenin verdiği huzura odaklanmaya çalışıyorum. Sınava hazırlanan arkadaşlar varsa aranızda, mimarlık yazmadan önce iki kere düşünmenizi, alabildiğiniz kadar bilgi almanızı tavsiye ediyorum. Meslek seçimi çok önemliymiş. Seçtiğiniz meslekle boşanma imkanı olmayan bir evlilik yapıyorsunuz çünkü. Bu evlilik sizi vezir de edebilir, rezil de edebilir. Bu kadar hayat görüşü yeter sanırım, hadi ben sizi bölümle baş başa bırakayım. Cidden gözden geçirme imkanım olmadı. Bu yüzden varsa hatalarım, affedin. Hepinize sevgiler :)
Oğluyla konuşmayalı o kadar uzun zaman olmuştu ki, Lale Hanım onun telefonu açmasını beklerken işaret parmağının tırnağını dişliyordu. Kocası da, o da Alaz'a kızgındı. Karısını ve oğlunu yarı yolda bırakması kabul edilemezdi. Ancak onun bugün olduğu kişi haline gelmesinde kendi hataları olduğu için bir şey söyleyemiyorlardı.
Telefon son ana kadar açılmadı. Lale Hanım tam vazgeçip kapatacakken karşıdan Alaz'ın "Alo," diyen sesi duyuldu.
"Oğlum?"
"Anne, nasılsın?" diye cevap verdi Alaz Lale Hanım'a. Sesi yorgun geliyordu.
"İyiyim, hayırsız evladım benim. Asıl sen nasılsın?"
Alaz annesinin sitemine istemese bile güldü. "Ben de iyiyim. Bakıyorum yine formundasın?"
Lale Hanım oğlunun utanmadan bunu söylemesine o görmeyecek olsa bile kaşlarını çattı. Hem suçlu, hem güçlü diye buna denilirdi işte. Geçmişte, Alaz küçük bir çocukken bu yaptıkları gözüne şirin görünüyor olsa da o artık kocaman bir adamdı. Yaptıkları şirin görünmek bir yana, annesini de babasını da çok rahatsız ediyordu.
"İnsan hiç mi merak etmez anne babasını Alaz," diyerek sitem etti Lale Hanım. "Öldük mü, kaldık mı ben aramasam senin haberin olmayacak."
"Kötü bir şey olsaydı haberini mutlaka alırdım anne. Telefonda seninle konuştuğuma göre hala hayattasın. Sen de benimle böyle rahatça konuşabildiğine göre babam da hayatta. Bir sorununuzun olduğunu da sanmıyorum."
Oğlunun bu sorumsuz davranışı içerisinde bulunduğu çıkarıma iç çekmeden edemedi Lale Hanım.
"Kime çektin bilmiyorum Alaz," diyerek ucu açık bir cümle sundu Alaz'a.
"Bunu tartışmayalım istersen," dedi Alaz. "İkimiz de kime çektiğimi çok iyi biliyoruz."
"Dilerim sonunda baban gibi akıllanırsın ve bunun için çok geç kalmamış olursun o zaman," diyerek lafı gediğine oturttu Lale Hanım. Bu sırada içeriye giren Yavuz Bey'e de sevgiyle gülümsedi. Karısının son cümlesini duyan Yavuz Bey ise konunun yine dönüp dolaşıp kendisine gelmesine buruk bir şekilde güldü. Karısının oturduğu koltuğun diğer köşesine geçip oturdu, umursamazlık maskesini takınıp karısı ile oğlu arasında geçen konuşmayı dinlemeye başladı.
"Ee, neler yapıyorsun bakalım? Torunum nasıl?"
Ateş'in bahsinin geçmesiyle Alaz, yakında gerçekleşecek olan mahkemeyi düşünüp garip bir heyecana kapıldı. Ailesi son gelişmelerden tamamen habersiz olduğu için ne söyleyeceğini bilemedi. En sonunda dürüst olmaya karar verip "Yakında onun velayetini üzerime alabilirim," dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİTEM
RomanceBir kadın, Hayatı zor yoldan tecrübe eden, zor bir karar vermeye itilen, dimdik ayakta kalan... Bir adam, Sevmeyi bilmeyen, henüz yeterince büyümeyen... Bir yabancı, Kadının her anında yardımcı... Ve bir çocuk, Geleceği masumiyetle yıkanmış, geçmişi...