Zor geçiyordu zaman. Hele de Alaz için katlanması imkânsızdı adeta. Bir yanda işleri, diğer yanda Hale, gizli bir yanı da vicdan muhasebeleriyle Alaz'ı gün be gün tüketiyordu.
Sorsalar bir gün karını ve oğlunu arar mı gözlerin diye, muhtemelen güler geçerdi. Ama şimdi varlıklarına bile ne kadar alıştığını fark ediyordu. Bir ay olmuştu ve evdeki değişikliğe Alaz hala alışamıyordu. Her sabah gözlerini araladığında ilk olarak mutfakta oğlunun karnını doyuran Zeynep'le karşılaşacağını düşünüyor, birkaç saniye sonra ise yanında hissettiği hareketlenmeyle gerçeklerin ayırdına varıyordu. Belki de kaderin kendisiyle dalga geçme şekliydi bu. Alışmış olması için yeterli bir süre geçtiği halde unutamamasının başka bir açıklaması olabilir miydi değilse?
En zoru da anne ve babasına bunu açıklamak olmuştu. Yılın çoğunu yurt dışında geçiren ebeveynleri sürpriz yaparak ülkeye döndüklerinde ilk işleri Alaz'ın evine gelmek olmuştu. Ancak açılan kapının arkasındaki kişinin Zeynep olmaması karşısında bir hayli şaşkınlığa uğramışlardı. Birbirlerine dönen gözlerinde yanlış mı geldik acaba sorusu okunuyordu.
Yavuz Bey kapıda sıkılmış bir şekilde dikilen Hale'ye kaşlarını kaldırmış, "Biz yanlış mı geldik acaba evladım?" diye sormuştu.
Hale üflemişti.
"Kime geldiğinizi bilmeden buna nasıl bir cevap verebilirim bey amca?" diyerek adamı terslemişti.
Yavuz Bey eşi Lale Hanım'a bakmıştı tekrar. Bunun üzerine Lale Hanım müdahale etmişti duruma.
"Alaz ve Zeynep Baysal çiftini arıyorduk biz ama?"
Hale Alaz'ın adının yanında Zeynep'inkini duyunca kızsa da gelenlerin kimliğini merak ettiği için daha sakin bir şekilde "Burası Alaz'ın evi," demişti.
Lale Hanım gülümsemişti.
"O zaman Zeynep nerede evladım?" diye sormuştu.
Hale gelenlerin kim olduğunu hala anlamadığı için kollarını göğsünde bağlayıp, tek bacağına ağırlığını vererek duruşunu dikleştirmişti.
"Pardon ama siz kimsiniz?" derken bir Yavuz Bey'e bir Lale Hanıma bakmıştı.
"Biz Alaz'ın anne ve babasıyız kızım da, asıl sen kimsin?"
Hale duyduğu cevap karşısında bir anda elini ayağını nereye koyacağını şaşırmıştı. Kollarını çözmüş, kapıya tutunarak dengesini korumuştu.
"Be-be-ben..." diye kekelemişti. "B-ben Alaz'ın kız arkadaşıyım. Alaz size olanları haber vermedi mi?"
Yavuz Bey de Lale Hanım da duydukları karşısında büyük bir şok geçirmişlerdi. Lale Hanım baygınlık geçirecek gibi hissetmişti. Yavuz Bey daha sakindi.
Lale Hanım "Neyi haber vermedi mi evladım?" dedikten sonra Hale'yi ittirerek içeriye girmiş, geçerken de "Çekil şuradan bakayım," diyerek genç kadına iğrenç bir böcek muamelesi yapmıştı. Hayatının son dönemlerinde hep saygıyla karşılanan birisi için Lale Hanım'ın bu tavrı oldukça aşağılayıcı olmuştu.
Kadının arkasından şaşkın gözlerle bakan Hale'ye aldırmadan Yavuz Bey de içeriye dalmıştı. Hale ise birkaç saniye kapıda bocalamış, ardından bunun belki de ayağına gelen bir fırsat olduğuna karar vererek kapıyı kapatıp içeriye geçmişti.
Lale Hanım, Hale'nin seçtiği yeni koltuk takımlarının berjerlerinden birine kurulmuş, kraliçe edasıyla etrafı inceliyordu. Yavuz Bey de diğer berjerdeki yerini almış, Hale'den gelecek açıklamaları bekliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİTEM
RomantikBir kadın, Hayatı zor yoldan tecrübe eden, zor bir karar vermeye itilen, dimdik ayakta kalan... Bir adam, Sevmeyi bilmeyen, henüz yeterince büyümeyen... Bir yabancı, Kadının her anında yardımcı... Ve bir çocuk, Geleceği masumiyetle yıkanmış, geçmişi...