Bekâr ve özgür bir anne olarak güne başlamak her şeye rağmen çok garipti. Yıllarca sürdürdüğü hayatın dışında bir durum olmasa da resmiyette boşanmış olduğu için kendini garip hissediyordu Zeynep.
Güne her zamanki gibi oğluyla başlamış, Sinan'ın küçük mutfağında hep birlikte neşeli bir kahvaltı yapmışlardı. Daha sonra Sinan işleri uzun süredir ihmal ettiğini söyleyerek evden ayrılmıştı. O andan sonra evde tek başına kalan Zeynep sıkıntıdan boğulacağını hissetmişti. Alaz'ın evinde de günleri yalnız geçiyordu ancak belki de orayı kendi evi gibi gördüğü için böylesine huzursuzluk duymuyordu. Ya da Sinan'a öylesine alışmıştı ki, onun olmadığı şu kısacık sürede bile kendisini tuhaf hissediyordu. Evet, evet... Öyle olmalıydı. Sinan öylesine iyi bir insandı ki, Zeynep'e ona alışmakta başka bir seçenek bırakmamıştı.
Genç kadın kahvaltının ardından bir süre oğluyla oynamış, Ateş'in uyku vakti geldiğinde onu yatırdıktan sonra kendisiyle baş başa kalmıştı. Televizyonla arası olmadığı için açıp izlemeye çalışmamıştı. Hem açmak istese bile muhtemelen doğru kumandayı, doğru tuşu bulamazdı. En iyisi kendisine bir kahve yapmaktı. Hem belki de oturup bir hayat planı oluşturması için bu iyi bir fırsattı.
Sinan'ın evinde daha fazla kalamazlardı. Yakında Burcu'nun ortağı Sevgi Hanım'ın sekreteri olarak çalışmaya başlayacaktı. İlk maaşıyla belki de Ateş ve kendisine yetecek küçük bir daire tutabilirdi.
Alaz'ın aldığı telefonu o evden ayrılırken bıraktığı için yeni bir telefona da ihtiyacı vardı. Çalışma hayatına uyum sağlayamayacak kıyafetlere sahip olduğunun da farkındaydı. Ayrıca Ateş'in bakım masrafları, oyuncakları, ilaçları, kıyafetleri...
Masraflar düşündükçe çoğalırdı ama en önemlisi eğitimine devam etme kararıydı. Zeynep'in önünde büyük bir engel oluşturan bu sorunu bir an önce çözümlendirmesi gerekiyordu. Nisan ayındalardı ve Zeynep açık öğretim için kayıtların aşağı yukarı beş ay sonra yapılacağını düşünüyordu. Beş aylık süreç içinde kayıt için gerekli parayı kazanabilir, belki biraz da birikim yapabilirdi.
Öğleden sonra Ateş'in de uyanmasıyla vakit daha çabuk geçti. Ateş mutfakta uslu uslu oturup, annesini seyrederken Zeynep yemeği yaptı. Sinan gelene kadar birlikte oyun oynadılar.
Şirketindeki işlerini eve biran önce gitmek için erkenden bitirmeye uğraşırken Sinan çok heyecanlıydı. Evinde yıllardır eksik olan bir şeyler sonunda tamamlanmıştı sanki. Kendi çapında büyük olan evinin içinde bir ses vardı, hareket vardı. Zeynep gibi bir kadının dokunuşları mutfağını süslemiş, Ateş'in neşesi duvarlarda hapsolmuştu.
Hız limitlerini zorlayarak evine ulaşmıştı. Kapıyı sessiz olmaya dikkat ederek açmış, içeriyi saran yemek kokularını gözlerini kapatarak içine çekmişti ve yüzüne yayılan gülümsemeyle kapıyı kapatıp parmak uçlarında içeriye süzülmüştü.
Zeynep ve Ateş oturma odasında yerde emekleyerek ellerindeki arabaları yarıştırıyorlardı. Ateş'in hırsla attığı çığlıklar Zeynep'in kahkahalarına karışıyordu ve genç anne oğlunun kazanabilmesi için olabildiğince yavaş sürmeye dikkat ediyordu. Seyrine doyulamayacak bir manzara sunduklarından habersizlerdi.
Kapıda dikilmeye dayanamayan genç adam elindeki poşeti olduğu yerde bırakıp içeriye girdi.
"Bensiz bensiz oyun mu oynuyorsunuz siz?" diyerek ikilinin arabalarının önüne dikildi.
Önce Zeynep'in başı yukarı kalktı. Sonra da Ateş önünde bir dağ misali dikilerek arabasının geçişini engelleyen şeyi görmek için kafasını kaldırdı. Sinan'ı gördüğünde kaşlarını çatıp dudaklarını büzdü. Sinan abisini seviyor olsa bile şimdi annesiyle önemli bir yarışın tam ortasındalardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİTEM
Roman d'amourBir kadın, Hayatı zor yoldan tecrübe eden, zor bir karar vermeye itilen, dimdik ayakta kalan... Bir adam, Sevmeyi bilmeyen, henüz yeterince büyümeyen... Bir yabancı, Kadının her anında yardımcı... Ve bir çocuk, Geleceği masumiyetle yıkanmış, geçmişi...