Yeni bir salı, yine bir Sitem gününden herkese merhaba :)
Bölümü yetiştirebilmek için nasıl bir çaba harcadım görmeniz lazım. Bir yandan bugün gerçekleşen ödev teslimimi hazırlamak, diğer yandan başımda ilham perileri uçuşurken bölüm yazamamak çok zordu ama ben dersimi hızla bitirip, bölümü de yetiştirebildim :)
Hepiniz Alaz'a neler olduğunu merak ediyor biliyorum ama kendisiyle en azından bir bölüm daha karşılaşamayacağınız için çok üzgünüm :(
Okuyacağınız bölüm nasıl desem.... Biraz farklı, evet, sanırım aradığım kelime bu :) Ben çok ama çok hevesle yazdım. Bulduğum her arada kendimi yazmaya verdim. Şimdi sizi bu bölümle baş başa bırakıyorum. Keyifle okumanızı dilerim *-*
Şık bir ofisin önünde duran arabadan inmeye pek de hevesli değildi Sinan. Ancak yanında oturan ve kendisine hevesle bakan Zeynep için yapması gerekirse dünyayı bile karşısına alırdı. Değil geçmişte kalbini paramparça edip bıraktığı Burcu'yla bir kere daha karşılaşmak, bütün kadınları bir kenara koyabilirdi.
Derin bir nefes alıp gülümsedi.
"Hadi inelim."
Zeynep de Sinan'ın güven dolu gülümsemesine karşılık verip kapısını açtı. Arka koltukta oturan oğlunu almak için kapıya uzanacakken Sinan "Ateş'i ben alırım," diyerek genç kadına engel oldu.
Ateş'i de arabadan çıkardıktan sonra kapıları kapatıp otomatik anahtarla kilitleyen Sinan, Zeynep'e başıyla önden ilerlemesini işaret etti. Tek katlı, bahçeli ofisin bahçe kapısından geçerek zili çaldılar ve kapının önünde beklemeye başladılar.
Ofis olamayacak kadar güzel olan binanın ahşap oymalı kapısı kısa süre sonra açıldı. Genç ve bakımlı bir kız gülümseyerek "Buyurun?" dedi. Zeynep ne diyeceğini bilemediğinden Sinan'a baktı. Sinan Zeynep'in yardım dilenen bakışları karşısında kendinden emin bir şekilde "Burcu Hanımla görüşecektik?" dedi.
Kız kapıyı araladı ve geçmeleri için içeriyi gösterdi. Arkalarından kapıyı kapattıktan sonra adımlarını hızlandırıp önlerine geçti.
"Randevunuz var mıydı efendim?" diye sordu. Bir yandan da Burcu'nun takvimini aklından geçirip bu saatlerde bir görüşmesinin olup olmadığını düşünüyordu.
Sinan bu randevu olayını önceden düşünmediği için bir anlık tereddüde düştü. "Hayır, yoktu."
Genç kızın olumsuz ifadesini gördüğünde aceleyle ekledi. "Ancak kendisi bizi görmek isteyecektir." Kız kaşını kaldırdığında "Siz kendisine Sinan Çelik'in geldiğini söyleyin yeter," diye devam etti.
Bu tarz girişimlere hazırlıklı olan kız başını sallayıp kendilerine bekleme salonuna geçmelerini, Burcu Hanım'ın görüşmeyi kabul etmesi durumunda onları çağıracağını söyleyerek oradan ayrıldı. Kızın gidişinin ardından Zeynep Sinan'a döndü.
"Randevusuz geldiğimiz için bir sorun olur mu acaba?"
Sinan başını iki yana salladı. Ancak kendisi de pek emin değildi. Burcu'nun onları buradan kovması halinde sesini çıkaramazdı. Kadının haklı olduğunu biliyordu. Kim geçmişte kalbini defalarca kıran, sonuna kan revan içinde kırıklarıyla bir başına bırakan birini görmek isterdi ki sonuçta? Hem Sinan şehirde başka avukat yokmuş gibi neden Burcu'ya gelmek istemişti ki?
Burcu'nun sekreteri genç kadının kapısını çalarken, Burcu içeride oturmuş yeni aldığı bir davanın protokolünü hazırlıyordu. Kapının çalınmasıyla işine ara verip başını kaldırdı. Kapıda bekleyen sekreterine gülümseyip "Gel Leyla," dedi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİTEM
RomanceBir kadın, Hayatı zor yoldan tecrübe eden, zor bir karar vermeye itilen, dimdik ayakta kalan... Bir adam, Sevmeyi bilmeyen, henüz yeterince büyümeyen... Bir yabancı, Kadının her anında yardımcı... Ve bir çocuk, Geleceği masumiyetle yıkanmış, geçmişi...