BÖLÜM 10

49K 2.4K 644
                                    

Geç kaldım değil mi? Ama suçlu ben değilim, elektrikler :( Saat beşten beri şehir şebekesiyle ilgili bir kesinti olduğunu düşünerek elektriklerin gelmesini bekliyoruz. En sonunda eniştem bu kadar uzun bir elektrik kesintisi olamayacağını düşünerek sigortaları denedi ve saatlerdir sebepsiz yere karanlıkta kaldığımızı gördük :( 

Güzel bir bölüm olduğunu düşünüyorum. Umarım sizler de beğenirsiniz. Haftaya gecikince bana yeni bölüm nerede demeyesiniz diye, Final Haftam olduğunu bir kere daha hatırlatıyorum. Salıdan sonraki bir gün bölüm gelecektir. Her hafta elimden geldiğince en erken sürede yetiştirmeye dikkat ediyorum. Şimdi de bölümle sizi baş başa bırakıyorum, sevgiyle kalın :)


Dava günü gelmişti. Burcu'nun yoğun çabaları sayesinde bir hafta içinde gün alınabilmiş, Alaz ve avukatı bu konuda bilgilendirilmişti. Zeynep ve Alaz davada bulunmak zorundalardı. Tıpkı evlilik beyanını nikâh memuru karşısında onayladıklarındaki gibi, boşanma isteklerini bir kere de hâkim karşısında dile getireceklerdi.

Zeynep davadan önceki gece neredeyse hiç uyuyamamıştı. Bölük pörçük uykularının arasında geçmiş rahat vermemişti. Nasıl bu duruma gelebilmişlerdi? Nasıl bir perde inmişti de Zeynep'in gözüne, genç kadın yengesinin bütün uyarılarına rağmen Alaz'a kapılıp gitmişti?

İlk karşılaşmalarından sonra Alaz pusuya yatan bir yırtıcı gibi Zeynep'i olur olmadık yerlerde yakalamıştı. Zeynep'in tepkisi ise hep aynı olmuştu. Alaz'ı gördüğü an elinde ne varsa bırakmış, odasına kaçmıştı. Her bir kaçışa Alaz'ın karşılığı kovalama olmuştu. Genç adam zafere giden yolda çektiği bu çileyi eğlenceli bile bulmuştu.

Sonunda bir gün kuzu kurdun kafesine girmişti. Genç adamın ilk planlı uygulaması buydu. Anne ve babası şehre inmiş, kendisi de onlarla gidecekken yolda inip geri dönmüştü. Zeynep'in kendisi yokken rahat rahat ortalarda dolanacağını düşünmüş, bu konuda da yanılmadığını eve gidip de mutfağa baktığında görmüştü.

Genç kız arkası kapıya dönük olacak şekilde durmuş, bir yandan şarkı mırıldanırken diğer yandan elindeki sebzeleri doğruyordu. Alaz kızı gördüğünde dudaklarını sinsi bir gülümseme yoklamıştı.

"Şimdi avuçlarımdasın işte köylü kızı," diye mırıldanmıştı. "Kaç bakalım kaçabilirsen..."

Mutfağa girmiş, ardından kapıyı ses çıkarmamaya büyük özen göstererek kapatmış ve kapı kilidindeki anahtarla arkasından kilitleyip, aynı sessizlikle Zeynep'e arkadan yaklaşmıştı. Kulağına eğilip "Hala adını söylemedin ama?" diye fısıldamıştı.

Kulağına değen nefes ve duyduğu sesle Zeynep korkudan yerinde sıçramıştı. Elindeki bıçak parmağına değmeden önce Alaz telaşla atılmış, bıçağı Zeynep'in elinden kapmıştı.

"Hop," diyerek Zeynep'e çattığı kaşlarının altında bakmıştı. "Yavaş be kızım. Daha adını bile öğrenemeden kendini öldürmeni istemem."

Zeynep Alaz'dan olabildiğince uzaklaşmıştı. Kapıya doğru kaçarken arkasına bile dönmemişti. Ancak kapı kolunu indirdiği halde kapı açılmayınca panik halinde Alaz'a bakmıştı. Birkaç defa daha denemiş, her seferinde sonuçsuz kalınca gözlerindeki korkuyla Alaz'ın gözlerinin içine bakmıştı.

İri ela gözleri Alaz'ı yakmıştı. O gözlerdeki korku, o korkunun altındaki derin manalar genç adamın yüreğini kor gibi kavurmuştu.

"Ya-yal-yalvarırım a-aç şu kapıyı."

Alaz başını iki yana sallamıştı.

"Bana adını söylemeden olmaz."

"Z-Zeynep. Adım Zeynep. Ha-hadi artık aç kapıyı."

SİTEMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin