Alaz Gürallarla girecekleri tatil köyü projesine aklını veremiyordu. Aklı dün akşam evde çalışma odasında tesadüf eseri bulduğu Ateş'in fotoğrafına gidip duruyordu. Sabahleyin iş yerine gelirken ceketinin iç cebine koymuştu. Bunu neden yaptığını da bilmiyordu ama şimdi, ceketi göğsünün üzerinde büyük bir ağırlık yapıyor gibi hissediyordu. Belki de yüreğine ağırlık yapan kendi duygularıydı.
Altı ay olmuştu. Zeynep'ten de, oğlundan da haber alamadığı tam altı ay geçmişti. Hep düşündüğü o özgürlük hissi yoktu. Hale'yle alışkanlık gereği sürdürdükleri ilişkileri bütün özgürlüğünü sekteye uğratıyordu. Bu ilişkide düzgün giden tek unsur cinsel birliktelikleriydi. Fakat bu yetmiyordu.
Hale Alaz'ın gözüne battığını hissettiği için kendisini toparlamaya çalışmıştı. Ayrıca Lale Hanım ve Yavuz Bey ile olan karşılaşmasından sonra yıllardır hayalini kurduğu hayatın tehlikede olduğunu fark ettiği için kendisini geriye çekmişti.
Zeynep'le boşandıklarını ailesine anlattığı için Alaz'la aralarında ufak bir tartışma yaşanmış, Hale Lale Hanım'ın kendisini köşeye sıkıştırdığını, bu yüzden her şeyi anlatmak zorunda kaldığını söylemişti. Bu boşanma yüzünden Alaz'ı suçlamamaları için de bütün suçlu Zeynep'miş gibi konuyu çarpıttığını itiraf etmişti. Bunları Alaz'la konuşurken öyle doğaldı ki Alaz Hale'nin bir suçu olduğunu düşündüğüne pişman olmuştu.
Asıl bomba da bunun üzerine gelmişti. Hale Lale Hanım'a layık bir gelin adayı olabilmek için Alaz'ın evinde olabildiğince az vakit geçirmeye karar verdiğini söylemişti. Alaz'a taşıdığı eşyalarının çoğunu kendi evine geri götürmüş, ilişkilerinin doğası gereği bazı geceler onda kaldığında kullanabileceği kadarını ise orada bırakmıştı. Eğer bu ilişki evliliğe gidecekse yaşanmamış hiçbir şeyimiz kalmasın diyerek, Alaz'la yeni bir başlangıç yapmayı teklif etmişti.
Bu teklifi kabul etmek yine kolayına geldiği için Alaz hayır diyememişti. Zaten aklını çoğunlukla işlerine verdiğinden yeni bir başlangıcın ikisi için de bir zararının olmayacağını düşünmüştü. Gerçekten de şimdilik her şey yolunda ilerliyordu. Hale ile birlikte sinemaya gidiyorlar, dışarıda yemek yiyorlar, bazı akşamlar da Alaz'ın ya da Hale'nin evine gidip sevişiyorlardı. Ofiste, ikisi arasında çok önceden ihlal edilen sınırlar tekrar çizilmişti. Hale hala arada bir dengesini şaşırıp, kapıyı çalmadan Alaz'ın odasına dalsa da, çoğunlukla çalışan bir personel olduğunun bilinciyle davranıyordu. Genç kadın masraflarına da dikkat ediyor, Alaz'ın kuşkularını üzerine çekecek davranışlarda bulunmaktan ihtimamla kaçınıyordu.
Tek bir sorun vardı. O da Alaz'ın kalbindeki kapanmaya niyeti olmayan amansız boşluktu. Öyle umulmadık anlarda bir anı yakalıyordu ki Alaz'ın zihnini, Alaz'a acı çekmekten başka bir şans tanımıyordu. Kendisinin bile farkında olmadığı farkındalıklarının olduğunun ayırdına varıyordu.
Ateş'in sesini özlüyordu mesela. Onun yüzüne bir kerecik olsun dikkat etmemişken, sesinin kulaklarında yer edindiğini öğreniyordu. Hiç kimse Alaz'ın bildiğini bilmese bile, Alaz Ateş'in ilk sözcüğünün baba olduğunu biliyordu. Ateş bir yaşlarındayken, Alaz eve geldiğinde oğlunun sık sık 'baba' dediğini duyduğunu hatırlıyordu. O zamanlar bir şey anlam ifade etmeyen bu kelime, şimdi somut bir varlığa bürünerek karşısına dikiliyordu.
Özlemesine rağmen Zeynep'in karşısına geçip oğlunu görmek istediğini söylemeye çekiniyordu. Boşanırlarken her istediğini kabul etmesinin sebebiyle aynı sebepten ötürü, onu rahatsız etmek istemiyordu. O kadına öyle zararlar vermişti ki, bir daha yüzleşmeye gücünün yeteceğini sanmıyordu. Her şeyin onun istediği gibi olmasını kabul ederek hatalarının bedelini ödeyebileceğini düşünüyordu. Art niyet düşünmeksizin yaptığı bu hareketin avukatı Hilmi Bey tarafından dahi ayıplandığını biliyordu. Fakat kararından da geri dönmeye yanaşmıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİTEM
RomanceBir kadın, Hayatı zor yoldan tecrübe eden, zor bir karar vermeye itilen, dimdik ayakta kalan... Bir adam, Sevmeyi bilmeyen, henüz yeterince büyümeyen... Bir yabancı, Kadının her anında yardımcı... Ve bir çocuk, Geleceği masumiyetle yıkanmış, geçmişi...