İyi akşamlar arkadaşlar :) Final'in birinci kısmı ile buradayız. Severek okuyacağınız bir bölüm olmasını diliyorum. Tabi, bölüm sonundaki tepkilerinizi de çok merak ediyorum. Çok uzatmadan ben bölümü şuraya bırakayım ve sizlerden gelecek tepkileri gözlemlemek üzere kaçayım. Bölüm sonunda görüşürüz :) Keyifli okumalar.
Nasıl başardığını bilmese de bir an sonra toparlandı Zeynep. Ölmemişti. Lale Hanım öldü dememişti. Tamam, durumu ağırdı ama hala umut vardı. Öldü demedikleri müddetçe umudunu korumaya devam edecekti.
Düşen telefonunu aldı, Lale Hanım'a Alaz'ın hangi hastaneye götürüldüğünü sordu. Öğrendikten sonra telefonu kapatıp, Sinan'ı aradı. Ona Alaz'ın trafik kazası geçirdiğini ve durumunun ciddi olduğunu söyler söylemez, genç adam geleceğini söyleyip telefonu kapattı. Sinan gelene kadar toparlanmaya çalıştı.
Daha yarım saat olmamışken kapı çaldı. Zeynep, Ateş'e bir şey belli etmemek için oğluna gülümseyerek kapıyı açtı. Sinan ve Burcu, endişe ve şaşkınlık içinde kapıda dikiliyorlardı. Onları içeriye alıp, durumu bir kere daha anlattı. Hemen sonra hazırlandı. Ateş'i bir yere bırakamayacakları için onu da hazırladı. Hazırlanırken merak içinde nereye gideceklerini sorup duran Ateş'in ısrarı üzerine neredeyse ağlayacaktı.
"Bebeğim, baban ufak bir kaza geçirmiş. Hastaneye götürmüşler. Onun yanına gideceğiz şimdi biz de."
Küçücük olmasına rağmen durumun ciddiyetini algıladı Ateş. Annesinin cevabından sonra hiçbir şey söylemedi. Tek bir soru bile sormadı. Henüz varlığına yeni yeni alıştığı babasının başına bir şey geleceğini düşünmek istemedi. Evden çıkarlarken, babasının ona ilk buluşmalarında aldığı mavi pelüş balığını yanına aldı.
Hazır olduklarında hepsi birlikte, Sinan'ın arabasıyla hastaneye geçtiler. Acilden giriş yaptılar ve danışmadan Alaz'ın hangi serviste olduğunu ve o servisin kaçıncı katta yer aldığını öğrendikten sonra asansöre bindiler.
Ameliyathanenin önüne ulaştıklarında Lale Hanım'ı orada ağlarken buldular. Lale Hanım gelen eski gelinini ve bir zamanlar Alaz'ın en yakın arkadaşı olan Sinan'ı gördüğünde yerinden kalkıp onlara doğru yürümeye başladı.
Önden ilerleyen Zeynep de Lale Hanım'ın kendilerine doğru gelmeye başlaması üzerine adımlarını hızlandırdı. Karşı karşıya geldiklerinde ikisi de aynı anda birbirlerini kucakladı. Genç kadının akmak için komut bekleyen gözyaşları bentlerin açılması emrini almış gibi bir anda serbest kaldı. İki kadın birbirlerinin kollarında dakikalarca ağladılar.
Yürekleri yaralıydı. Birisi içeride yatan o adamı kıran, birisi de o adam tarafından kırılan iki kadındı onlar. Ama şimdi gözyaşları aynı adam için akıyordu. Onun zamansızca gitmesinden endişe ediyor, ama bütün korkularını umutlarının ışığı altında boğmaya gayret gösteriyorlardı.
Sonunda kendini biraz geri çeken Zeynep, kendi gözyaşlarını silip, Lale Hanım'ınkilere uzandı. Onları da kuruladıktan sonra "Toparlanın artık, Lale Anne," dedi. "Alaz'ın desteğe ihtiyacı var. Şimdi kendini bırakma zamanı değil."
Lale Hanım içi parçalansa da, yüreği kan ağlasa da başını sallayarak Zeynep'i onayladı ve gözlerinden akan yaşları silerek sırtını dikleştirdi. Zeynep'in arkasında bekleyen Sinan ve Burcu'ya başını sallayıp "Hoş geldiniz çocuklar," dedi. Sinan'ın kucağındaki Ateş'e kollarını açıp "Babaanneciğim, gel bir bakayım bana," diyerek kucağına çekti. Bir tanecik oğlunun bir tanecik mirasının kokusunu derin derin içine çekip, gözyaşlarını içinde boğdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİTEM
RomanceBir kadın, Hayatı zor yoldan tecrübe eden, zor bir karar vermeye itilen, dimdik ayakta kalan... Bir adam, Sevmeyi bilmeyen, henüz yeterince büyümeyen... Bir yabancı, Kadının her anında yardımcı... Ve bir çocuk, Geleceği masumiyetle yıkanmış, geçmişi...