Cesur, öğlene kadar işlerini bitirmek için insan üstü bir gayretle çalıştı...Normalde işine odaklandı mı, dünyayı gözü görmez konsantrasyonunu kimse bozamazdı..Ama bu gün gözü saatte, aklı bir karış havadaydı...
Son telefon görüşmesini de yapıp, rahat koltuğunun sırtına yaslanarak, ileri geri yaylanmasına neden oldu..Hareketsizlikten tutulan bedenini esnetti.Yeterli olmayınca yerinden kalkıp, fabrikanın büyük bahçesine bakan pencerenin yanına gitti..Bahçede, kamyonlara kumaş yükleyen işçileri seyretti..Doğan elinde tuğla gibi bir dosyayla, işçilerin yüklediği malları kontrol ediyordu.."Hasta bu adam" diye söylendi...Bu işi yapacak onlarca elemanı olmasına rağmen, güneşin altında dikilmiş, yola çıkacak şoförlere son talimatları veriyordu...
Çalışkanlar ticaret, artık Çalışkanlar dokuma fabrikasıydı...Türkiye'nin en ücra köylerinde bile tanınan, kalitesinden asla şüphe edilmeyen büyük bir marka olmuşlardı...
Leyla'nın arabayla bahçe kapısından girdiğini görünce, yüzüne yayılan sırıtmaya engel olamadı...Beklediği misafirleri gelmişti, her zamanki gibi tam vaktinde... Leyla sürücü koltuğundan inene kadar, arabada hiç bir hareket olmadı..Arka kapıyı açtığında, iki küçük beden zincirden boşanmış gibi kendilerini dışarı attılar..Tıpkı anneleri gibi gece saçlı, birbirinin kopyası kızlar annelerinin son talimatlarını dinlerken, diğer kapıdan abileri indi..Büyüdükçe babasına daha fazla benzeyen kardeşlerine göz kulak olmak için her an tetikte bekleyen Can...Annesinin biricik Can'ı...Ofisin kapısına doğru yürürken biraz önce yaktığı sigarayı küllüğe bastırdı..Kızlarından azar işitmek istemiyordu..Merdivenleri döven küçük adımlar, hayatının en güzel müziğini oluşturdu...
Kapıdan önce Deniz'in gireceğini biliyordu..Sabırsız kızı yavaş hareket etmek nedir bilmez, coşkusunu dizginlemekten nefret ederdi.. Cesur kollarını açarak, gözlerini kapadı..Bu aralarında oynamaktan bıkmadıkları bir oyundu..Gözleri kapalı olacak, kollarında ki kızını kokusundan tanıyacaktı..Deniz kollarında ki yerini alırken, nefes nefese ama sessiz kalmaya kararlı bir ciddiyet sergiledi...
_Hımmm..Cesur tazı gibi burnunu oynattı...Bu benim kızım değil, güneş gibi kokan yabancı biri..Benim kızım deniz kokar....
_Yaaa! baba yalancıktan yapıyorsun...Biliyorsun Deniz olduğumu...
Cesur gözlerini açarak, şaşırmış gibi kızına baktı...Eliyle, yerden biraz uzun bir mesafeyi işaret ederek konuştu..
_Benim kızım bu kadardı...Sen de kimsin?
Deniz konuşmaya fırsat bulamadan Doğa, kendini babasının üzerine fırlattı...
_Önce ben gelcektim...Oyunu bozdu baba...Bana "sen annemin yanından ayrılma" diyo, sonra en hızlı o geliyo...Ben hep ikinci oluyom...
Deniz kardeşinin elini tutup, karşısına dikildi..
_Bak yine yarım konuştun...Öğrettiklerimi neden aklında tutamıyorsun?
Deniz, Doğa'yla ağız dalaşına girdiğinde Cesur, karısının sımsıcak gözlerine kapılmış, kollarını bu kez ilk aşkına açmıştı..
_Hoş geldin..Çok özledim, çok..
Leyla ait olduğu sıcaklığa sığınırken, gözlerini kapadı..Kocasının tanıdık kokusu burnuna dolarken, kalbi heyecanla pır,pır etmeye başladı...
_Bende çok özledim..Senden ayrı kalmayı hiç sevmiyorum..
_Sanki ben bayılıyorum..Ama çocukların sıhhati için, yazı deniz kenarında geçirmeniz gerekli..Baksana nasıl da boy atmışlar..Can nerede?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AĞLA(ma)YACAĞIM
Любовные романыBu bildiğiniz aşk hikayelerinden değil... Peri masalı mı istiyorsunuz? SİNDRELLA'YI OKUYUN! Bu hikaye size göre değil...