Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellemin oğlu ibrahim can çekişiyordu. Onu o hâlde görünce gözleri yaşardı.
"Ey Allah'ın Resûlü! Sende mi?" diye soran sahabîye şöyle buyurdu:
"Bu bir merhamet eseridir. Göz yaşarır kalb hüzünlenir fakat biz yine de Rabbimizin hoşnut olacağı şeyi söyleriz" diye cevap verdi.
Hoca efendi, cami avlusunda bekleyen kederli kalabalığa hitaben bu hadis-i şerifi paylaştıktan sonra devam etti...
_Geride kalanlar için ölümün acısını atlatmanın tek yolu efendimizin izinden yürümek, isyandan uzak durmaktır..Cesur kardeşimiz için dua edelim ve onun için Allah'tan merhamet dileyelim...
Leyla on yedi yaşında kendinden çok büyük bir aşkla bağlandığı kocasına veda etmeye hazır değildi..Temmuz ayının sıcağı, yüreğindeki buzu çözmeye yetmedi..Kollarından tutan Doğan ve Kerim onun düşmesine izin vermiyorlardı ama Leyla çoktan düşmüştü......Öleceği tarihi bilmiyordu ama mezar taşına rahatlıkla bu günün tarihini kazıya bilirlerdi.. 1982 yılının Temmuz ayında Leyla yirmi sekiz yaşındayken, ölümü severek kucaklardı..
Kocasının toprağa konuluşunu görmemek için gözlerini kapattı...Cesur bunu nasıl yapabildi? Verdiği onca sözü tutmadan, çocuklarının büyüdüğünü, karısının saçlarının ağardığını görmeden, iki ucuz kurşuna nasıl teslim oldu? Leyla boğazına kadar gelen çığlığı bastırdı ama beyni susmuyordu "Neden savaşmadın Cesur? zaten hep sabırsızdın, toprak altına girmek için bile acele ettin öyle değil mi? otuz üç yaşındasın, biraz daha kalamaz mıydın? Ben çocuklarına ne diyeceğim, nasıl hesap vereceğim?
Gözleri kapalı olsa da, kürek seslerini duydu..Cesur'un üzerine toprak atılıyordu....Leyla'nın bakmaya doyamadığı gözlerine, kokusunda kaybolduğu tenine, çocuklarının hepsini sığdırdığı kollarına.....
_HAYIR!!!!
Çığlığını duyanlar şaşkınlıktan kurtulana kadar derin bir sessizlik oldu..Ardından iç çekmeler hıçkırıklar, mırıl mırıl edilen boş teselli sözcükleri duyuldu.. Sabır dileyenlere düşmanlıkla baktı, kolaysa onlar sabretsin...Hiç hareket etmedi ama nasıl olduysa bir arabanın arka koltuğunda eve doğru yola çıkmıştı. Önemsemedi..Bundan böyle nerede olduğunun, nasıl olduğunun önemi var mıydı? Kocası yoktu..Işık, aşk, kavga, hayat yoktu.....
_Leyla zor biliyorum ama kendini toplaman gerek...Ailenin reisi sensin bundan böyle, çocuklarının sana çok ihtiyacı var..Biz yanındayız, onlara kol kanat gereceğiz elbet ama senin yerini tutamayız...Melek anne yataktan kalkamıyor, kadıncağız perişan, yalvarıyorum kendini bırakma...
Kerim baldızının kendini kaybetmeye ne kadar yakın olduğunun farkındaydı. Acısını anlıyor, saygı duyuyordu ama ya çocuklar ne olacaktı? Bundan böyle asıl kıyamete hazır olmaları gerekiyordu. Bursa'da olayı duymayan, Can'ın annesinin kim olduğunu öğrenmeyen kalmamıştı. Can'ın duyması an meselesiyken, baldızının bir de bunu kaldıramayacağından endişeleniyordu. Acıyı yaşamak için bile, başkalarının merhametine muhtaç olmak adamı deli ediyordu...
_Beni bıraktı gördün mü? Söz vermişti, "ömür boyu benden kurtuluşun yok" derdi...Kaçtı enişte, beni yarım bıraktı gitti.......
Kerim ağlarken Leyla'nın ellerini tuttu...Ona güç vermek istiyordu ama kendinde de yoktu ki...O da yaşananlara isyan ediyor, gencecik bacanağının böyle ölmesini kabul edemiyordu..
_Böyle olmasını ister miydi? Bir arada kalmanız için savaşıyordu.. çocukları için, senin için aileniz için...Ömrü bu kadarmış... emir büyük yerden kardeşim, sabretmekten başka çare yok...Onun anısını yaşatıp görevlerini devralacaksın... göreyim seni Leyla, çocuklarını kurda kuşa yem etme...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AĞLA(ma)YACAĞIM
Roman d'amourBu bildiğiniz aşk hikayelerinden değil... Peri masalı mı istiyorsunuz? SİNDRELLA'YI OKUYUN! Bu hikaye size göre değil...