Ayşe, yaralı ve umutsuzken kendine kucak açan şehre, son bir kez uzaktan baktı..Bir vapur güvertesinde, geldiği zaman ki gibi yalnız, geldiği zaman ki gibi kaybolmuş geri dönüyordu..
"beni kim olduğum gibi sevdi ki, sen seveceksin İstanbul"? derken, göz yaşları rüzgarın verdiği serinlikle yanaklarını ıslattı..Yiğit'i özleyeceğini biliyordu. Kısa sürmüş olsa da ilk zamanlar onu ne kadar sevdiğini hatırlayınca içini çekti..Gözlerine baktığında kendini görür, ondan sadece verebileceği kadarını istediği için minnet duyardı.. Ama Yiğit de diğerleri gibiydi...Bir süre sonra kendisinin Ayşe'den daha iyi olduğunu düşünenlerden..Oysa gerçek öyle değildi, hem de hiç..Ayşe hepsinden daha iyiydi..Daha güçlü, daha gerçekçi...
Onun gibi soğuk havaya rağmen güverteden İstanbul'un gittikçe uzaklaşan siluetini izleyen bir kaç kişi daha vardı. Diğer kadınlar içerinin sıcağını tercih ettiğinden, dışarıdaki tek kadın oydu..O herkes gibi değildi işte! ellerini kirletmekten, soğukta kalmaktan, taş kalplilikle ahlaksızlıkla suçlanmaktan çekinmez, ayakta kalmanın bir yolunu bulurdu...
Adamlardan bir kaçı beğeni dolu bakışlarını saklamadan gözlerini ona dikmişti..Kendini yenilmez hissetti....Madem yeni bir hayata başlıyordu bu kez kuralları kendisi koyacaktı.Bundan sonra hiç bir erkek, aşk yüzünden hayatına girmeyecekti. Güç olabilirdi, ama aşk defteri kapanmıştı...
************************************************
Leyla ve Cesur ? Onlar hayatın içinde yoğrulmaya devam ediyorlardı...Büyük bir aileleri, çocukları, işleri.....Bu kalabalık ve yoğunluk kendilerine ayırabildikleri kısa zamanları paha biçilmez kılıyordu. Bazen yeni aşıklar gibi, oradan buradan çaldıkları zamanları birbirlerine koşarak değerlendiriyorlardı. Bu zamanları yaratma ustası genellikle Cesur oluyor, karısının aklını çelmek için döktüğü diller ona muhteşem anlar olarak geri dönüyordu. Olanlar unutuldu mu? Tabii ki hayır...Leyla dile getirmese de, kocasına yeniden güvenmenin bir yolunu bulmaya çalışıyordu. Zira sürekli mızmızlanarak yaşayan biri olmamıştı, ve bunu yaparak çekilmez biri olmaktan korkuyordu..Ama bazı anlarda güvensizliği su yüzüne çıkıveriyordu..Mesela kocası haber vermeden geç kalırsa, veya biraz dalgın ilgisiz olursa..İşte o zaman Leyla'nın gözlerinde beliren ifade, Cesur'u kahretmeye yetiyordu...
Leyla'nın Ayşe'ye verdiği Can'ı görebilme sözünden Cesur'un haberi yoktu.. Ta ki pastahaneye yaptığı zamansız bir ziyarete kadar...
Bir gün pastahanede Leyla ve Ayşe'yi çocuklarla birlikte aynı masada otururken görünce şaşkınlıktan sersemledi... Bir anda kafasından onlarca korkunç ihtimal geçti. Ayşe Leyla'yı Can konusunda tehdit mi ediyordu? Eğer öyleyse Cesur daha önce yarım bıraktığını tamamlayıp, bu kadını elleriyle boğacaktı..Kimse görmeden çekip gitmek le, Ayşe'nin burada ne aradığını öğrenmek arasında gidip geldi..Korkaklık ettiğini farkında olsa da, karısıyla tekrar o soğuk savaşa girmektense, alnına korkak yazıp gezmeyi tercih ediyordu..
Başını gök yüzüne kaldırıp, otokontrolünü sağlamaya çalıştı. Karısının ve çocuklarının önünde Ayşe'yi saçından sürükleyemezdi ya! Oysa hayali bile ne kadar zevk veriyordu ....
Biraz tedirgin, ama göründüğünden daha sakin bir ifadeyle masaya yürüdü..Kızlar onu görünce birlikte konuşmama kuralını hiçe sayarak bir ağızdan bağırdılar..
_Babaaaaa...Babam geldi....Anneeee babam geldi...
_Ben ve bütün Bursa öğrendi kızlar...Sessiz olabilir misiniz? Müşteriler rahatsız olacak...
Leyla bu garip durumda kalmaktan elbette nefret etti. Kocası ve onun bir zamanlar metresi olan kadınla çay içiyordu..Kim bunu hasarsız atlatabilirdi ki? Leyla'da normal bir kadındı, kıskançlık ve öfke damarlarında gezinirken, çareyi oğlunun masum yüzüne bakmakta buldu..Onu kimselere veremezdi, gerçekleri öğrenmesine asla razı olamazdı..O yüzden Ayşe'ye katlanıyordu, her gördüğünde midesi bulanarak...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AĞLA(ma)YACAĞIM
RomanceBu bildiğiniz aşk hikayelerinden değil... Peri masalı mı istiyorsunuz? SİNDRELLA'YI OKUYUN! Bu hikaye size göre değil...