Bölüm 50(Cesur'suz)

2.8K 342 41
                                    

Cevdet karakolun kapısından içeri fırtına gibi girdiğinde, gece bastırmıştı. Karısının dırdırı sağ olsun, izin gününde şöyle ayaklarını uzatıp dinlenmek varken, dağ bayır gezmiş, alışık olmayan ciğerleri temiz hava yüzünden ağrımıştı... Neymiş efendim? Çocuklar bir hafta sonunu doğayla baş başa geçirmesin miymiş...Tam" çilem bitti, çayımı alıp televizyonun karşısına kurulacağım" derken, kapıda alı al moru mor olmuş Doğan bitiverince, Cevdet uğursuz bir haber geldiğini hemen anlamıştı...Şimdi nezarethaneye inen merdivenlerin başında kara kara ne yapacağını düşünüyordu...

Karanlık koridorda ilerlerken, Ah ulan Cesur! gençliğinden çektik yetmedi tam durulur dedik başımıza açtığın işlere bak. Yaktın ulan kendini de, çoluğunu çocuğunu da, o zavallı kadını da..Ben şimdi kime ne dert anlatacağım? diye kendi, kendine konuşuyordu. Cesur'u koydukları bölümün önüne geldiğinde bir an içeridekinin arkadaşı olduğuna inanamadı. Öyle ki neredeyse önünden geçip gidecekti. Bu adam bir kaç saat içinde ne hale gelmişti böyle? Parmaklıklara yaklaşıp, Cesur onu görene kadar bekledi. Evet Cesur onu görmüştü görmesine de, hala çöktüğü duvar dibinde durmaya devam ediyordu.. Cevdet konuşmaya nereden başlayacağını bilemedi.

_Valla seni her görmek istediğimde nezarethaneye inmem yetiyor. Beni odamda da ziyaret edebilirsin, biliyorsun değil mi?

Cevdet kısaca edindiği bilgilerle bile, arkadaşının başına ciddi dertler açtığını anlamıştı. Onunla "adam yaralamak, cinayete teşebbüs" konusunda konuşmaya dili varmadığından konuyu sulandırmayı tercih ediyordu. Biraz da Cesur'u kızdırıp, canlandırabilmek için...

Ama umduğunu bulamadı. Cesur söylenenleri duymamış gibi çöktüğü yerde durmaya devam etti. Cevdet bundan sonra ne söyleyeceğini, çocukluk arkadaşına kanunların elverdiği ölçüde nasıl yardım edeceğini düşünürken, Cesur'dan inlemeyle fısıldama arası bir ses geldi..

_Leyla nasıl? Onu gördün mü?

_Hayır...Haberi alır almaz senin yanına koştum..Önce seninle konuşalım, sonra Leyla'dan haber alırız...

_Onun nasıl olduğunu öğren Cevdet, benim için uğraşmana gerek yok..

Cevdet arkadaşının yüz ifadesini göremediğinden, ne halde olduğunu anlayamıyordu..

_O ne demek?

_Bitti.....Her şey bitti...Anladın mı? Leyla, çocuklarım, evim yok artık.. Hiç bir şeyim yok...

_Cesur kendine gel oğlum...Önce başındaki şu beladan kurtul, sonra her şeyi düzene koyarsın..Sen ne zaman savaşmadan teslim oldun ki, şimdi olacaksın?

Cevap Cesur'un hıçkırıkları olunca, Cevdet boğazına oturan koca yumruyu yutmakta oldukça zorlandı...Çocukluk arkadaşının bir çok halini bilirdi. Üzüldüğünde, öfkelendiğinde, inadı tuttuğunda nasıl olduğunu bilirdi. Ama onu yıkılmış ve çaresiz görmek; işte bu ilk kez oluyordu ve yardım edememek Cevdet'e çok ağır geldi...

_Cesur .....Boğazı tıkanınca konuşmaya ara verdi...Boğazını hızlıca temizleyip, omuzlarını dikleştirdi. Olağan üstü haller onun uzmanlık alanı değil miydi?

Cesur...Şimdi bana kısaca ne olduğunu anlat..Sizin fabrikanın  avukatı birini bulmuş, adam bu tür davalarda uzmanmış. Doğan onu almaya Ankara'ya gitti.. O gelene kadar bizde elimiz boş durmayalım. Neler oldu anlat haydi...

********************************************

Cesur sabaha karşı daldığı uykudan annesinin çığlıklarını duyarak uyandı. Hala yüksek ateşin etkisinde, kabusları devam ediyordu herhalde...Daha düşüncelerini toparlayamadan, Emine paldır küldür yattığı odaya daldı..Cesur yorganı çıplak vücuduna çekerek, kendini sakladı...

AĞLA(ma)YACAĞIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin