Ne hareketli bir gün..Gerçi bu günlerde, Leyla kendini bir hız trenine binmiş gibi hissediyordu. Her anı bir başkasına uydurarak yaşamak ne zor işmiş...Çocukların karşısında "hiç bir sorunumuz yok" tavrı, ailesiyle konuşurken "beni düşünmeyin başımın çaresine bakıyorum" tavrı, kocasının ailesiyle birlikteyken de" yıkılmadım ayaktayım" tavrı..Bazen yalnız kaldığında ne düşüneceğini, ne yapacağını şaşırıyordu..Gerçek Leyla epey derinlere saklanmış, hayata küsmüştü...
Cesur'la birlikte karakoldan çıktığında, kendini bir anda arabada onunla yalnız yolculuk ederken buldu. Hoş ne yapacaktı? Karakolun bahçesinde "binmem" diye olay çıkartmaya bile gücü yoktu ki...Yan camdan dışarıyı seyrederken, eskiden kocasıyla yolculuk yapmayı ne kadar çok sevdiği aklına düştü. İçinde o kanayan yer, yine cız etti.
_Üşüyor musun?
Cesur'un sesiyle kendine acıma kuyusundan çıktı. Bu duygudan da bıkmıştı...
_Hayır..
_İstersen ısıyı biraz daha arttırabilirim...
_Fark etmez...
Cesur sesli bir nefes aldı..Gözünü yoldan ayırmadan, boşta kalan eliyle kaloriferin düğmesini yokladı...
_Ne demek fark etmez? İstiyor musun, istemiyor musun?
_Fark etmez demek; çevremde gelişen olayları umursamıyorum, benim için bir önemi yok demek.. Açıklayıcı oldu mu?
Cesur hafifçe gülümsedi..
_Oldu..Genel olarak mı fark etmez, yoksa arabanın ısısı mı fark etmez?
_Cehennemin dibi fark etmez...Konuşmayı kesersen, biraz kafamı dinlemek istiyorum..
Cesur'un beti benzi attı. Leyla kocasına karşı her zaman çok saygılı davranırdı. Kelimelerini özenle seçer, hareketleriyle bunu herkese hissettirirdi..Bir zamanlar yani..
_Ne güzel...Sessizlik olunca kafanı dinlemen büyük lüks..Benimse sessizliğe hiç tahammülüm yok.. çünkü beynimin içindeki kaos, sessizlikte dayanılmaz oluyor...
Leyla umursamaz tavrını pekiştirircesine omuz silkti..Yol boyunca da konuşmayacağını belli ederek, vücudunu cama doğru döndürdü...Cesur aralarındaki duvarı nasıl aşacağını düşündü durdu..Oysa Leyla korkuyordu, Cesur bir kaç laf etse, içtenlikle özür dilese, zihninin ona ihanet edip unutacağından korkuyordu..Hele böyle çok yakınındayken, aklı onunla geçirdiği mükemmel anları hatırlatıp dururken...
_Bir yerde yemek yiyelim mi? Sabah kahvaltı bile etmeden çıkmışsındır, sonrada yiyecek vakit olmadı..Ben de seninle yemek yemeyi çok özledim, tabii döner kebabı yemeyi de..
Cesur'un kurduğu cümlelerin karışıklığı, gergin olduğunu gösteriyordu. Her zaman çok kolay iletişim kurabilen bir çift oldukları için, konuşmakta zorluk çekmeleri ikisine de yabancı bir duyguydu..
_İstemem.. Eve gitmek istiyorum, çocuklar merak eder...
_Niye merak etsinler Leyla? Benimle olduğunu söyledik ya!
Leyla dışarıya bakmaya devam ederek, soruyu yanıtsız bıraktı..Bütün vücudu yanıyordu..Bu da neyin nesiyse? Ne zaman gergin olsa ki, (şu aralar hep öyleydi) içinde bir yangın başlıyor, vücudunu halsiz koyana kadar yandıkça yanıyordu..Cesur konuyu değiştirerek yine diyalog kurmaya çalıştı..
_Söyleyecek fırsatım olmadı..Cemil babanın hastalığına çok üzüldüm, en kısa sürede ziyarete gitmeliyiz..
Leyla daha fazla dayanamadı. Cama dönük bedenini hızla kocasına çevirdi. Kara gözleri hayretten büyümüştü..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AĞLA(ma)YACAĞIM
RomansaBu bildiğiniz aşk hikayelerinden değil... Peri masalı mı istiyorsunuz? SİNDRELLA'YI OKUYUN! Bu hikaye size göre değil...