≈ 2. Bölüm: Kara Kan - Safir Tüy ≈

8.9K 405 51
                                    

Uyandığımda kuru yaprakların üstünde olduğumu fark ettim. Yapraklardan biri yanağıma yapışmış, bir diğeri de saçıma takılmıştı. Onları çıkarttım. Etrafıma baktım. Yine ormandaydım ama ağaçlar daha sıktı ve acımasız görünüyordu. Bu sefer koşmadım etrafıma bakındım ne bir melek ne de bir ses vardı. Daha sonra kalın bir ağaca dayandım ve etrafı dinlemeye başladım. Kendi hızlı nefes alış verişlerimden başka bir ses yoktu. Gözlerimi kapattım. Birkaç dakika sonra arkamda bir çatırtı, bir hareket duydum. Birden ağaçtan uzaklaşıp arkamı döndüm. Yaslandığım ağacın bir dalı beni yakalamak istermiş gibi yaklaşıyordu. Geriye doğru dönüp hızlıca oradan uzaklaşarak, geri geri yürüdüm. Bu sefer başka bir dal birden önüme çıkınca yerimden sıçradım. Dalı kırdım. Fakat başka ağaçlar da çıkıp dallarıyla beni hapsetmeye başlamıştı. Dalları kırdıkça çoğalıyor, daha sonra gelen dallarda kalınlaşıyor, kırılmayacak hale geliyordu. Alanım gittikçe daralıyordu. Bir açıklık buldum yerde bir dalın hemen arkasındaydı. Hızlı davranarak dalı kırdım ve emekleyerek dalların arasından çıktım. Nefesimi tam düzenleyecekken dallar peşimden geldiğini fark ettim. Koşmaya başladım. Yine koşuyor, bir şeylerden kaçıyordum. Koştum. Koştum. Bacaklarım zonklayıncaya kadar koştum. Önümde bir açıklık belirince koşmayı bırakıp durdum. Nefes almaya çalıştım. Sanki koşarken nefes almayı unutmuş gibiydim. Dayanamayıp yere yıkıldım. Neden koşmaya devam ettim ki diye düşündüm. Dallardan kurtulmuştum. Ama sanırım yine duyduğum tıslama sesinden kaçıyordum. Yerde biraz daha durdum. Nefesim düzene girdiğinde kalktım ve etrafıma bakındım.

Birden onu gördüm.

Sağımdaydı. Bu sefer parlayan safir mavisi gözlerini görüyordum. Kanatları yoktu ama gözleriyle aynı renk ışıltısı ve silueti onu ele veriyordu. Gözleri karanlıkta iki mavi lamba gibi parlıyordu.

"Kimsen çık dışarı!" diye bağırım gözlere doğru. Hiçbir ses gelmedi. Bekledim. Ses gelmeyince "Korkak!" diye tekrar bağırdım. Ayağa kalkmak için ellerimle yerden destek aldım.

"Korkan sensin Elizya. Benden korkuyorsun. Bugün başına gelenlerden delireceğinden, bir daha eskisi gibi olamayacağından korkuyorsun. Kendinden bile korkuyorsun sen. Sence bu durumda korkak kim oluyor." O tanıdık ses tonu beni gerçekten korkutuyordu.

"Sen sadece saçma bir rüyada olan bir figürsün. Neden senden korkayım ki ?" dedim.

"Bu sorunun cevabını biliyorsun. Bilinmeyen her zaman korkutucudur. Bu yüzden senden korkanlar var. Bu sebeple benden korkuyorsun." tam ağzımı açıp karşı çıkacaktım ki "Sakın kendini savunmaya kalkma. Korkunun kokusunu alabiliyorum. Karanlık... Yanık bir ağaç... Ve... Kömür gibi kokar. Bu koku şu anda burada bulunuyor. Bana güven."

"Tamam, felsefe yapmayı bırakır mısın?" bunu anlamasından rahatsız olmuştum. "Sadece iki şey bilmek istiyorum; bir, kimsin sen? İki, benden ne istiyorsun?"

"Senin gerçeklere karşı gözlerini ve kanatlarını açmanı istiyorum. İçindeki cesareti ve meleği görmeni istiyorum. Ama senin şimdilik yardıma ihtiyacın var. Bende sana yardımcı olmak için görevlendirildim."

"Neden bahsediyorsun sen? Ne kanadı, ne meleği ya? Dalga mı geçiyorsun sen benle?" Böyle fantastik şeylere asla inanmamıştım. Tamam, fantastik okumayı severdim ama gerçek olmayacaklarını çok iyi bilirdim. Vampirler, melekler, büyücüler, kurt adamlar, ejderhâlâr, sihirler, cadılar, İnsan ve hayvanlardan başka türler -orklar, elfler ve daha bir sürü yaratıklar.

"Senin böyle şeylere inanmadığını iyi biliyorum Elizya, ama... Biz gerçeğiz. Ve seni korumayla, sana kendini göstermeyle görevlendirildim." dedi. Sesi içten ve güven vericiydi. Ama teslim olmadım. Ben bayağı inatçıydım.

Alevdeki Melek (Yasaklı Kanat Serisi-1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin