22. Bölüm: Ateş Ve Su

2K 150 3
                                    

Keyifli okumalar...

  Uyandığımda kenar duvarları kırık olan pencereden loş ışık geliyordu. Etraf aydınlanmış fakat güneş doğmamıştı. Arkamdaki Kıraç'ın eli belime dolanmıştı. Elini ittim ve ayağa kalktım. Semih'i göremedim. Ama ceketi ve Kıraç'ın ceketi ileriki penceresi olmayan odadaki Serhat'ın üzerindeydi. Yüzü ve diğer hiçbir yeri görünmüyordu. Güneş diye düşündüm. Penceresiz odanın yarısı kırılmış kapısını, büyük bir gıcırtıyla Serhat'ın üzerine kapattım. Kapının önüne çıktığımda Semih'i kurumuş sarı otları yolarken yakaladım.

  Yanına oturup bağdaş kurana kadar beni fark etmedi.

  "Sen bu saatte ne yapıyorsun?" dedi.

  "Hep erken uyanırım. Alışkanlık. Nöbete mi diktiler seni?"

  "Evet. Sadece iki saat önce geldim. Serhat'ın durumunu biliyorsun zaten." dedi. Hâlâ otları yolmaya devam ediyordu. Başımı salladım. Ve uzun süredir üçümüzün de aklını kurcalayan soruyu bir çırpıda soruverdim.

  "Nasıl kurtuldun? Yani dönüşümün olurken neredeydin ki seni kimse bulamadı?" Biraz afalladıysa da belli etmemekte ısrarcı gibiydi. Ona bakmaya devam ettim. Gözlerinin maviliği küçük siyah noktanın etrafında dönüyordu. Şaşırdım. Gözleri sanki sudan yaratılmış siyah ince bir çizginin içine hapsedilen bir okyanus parçası olmuştu bir anda! Su girdabı gibiydi. Gözlerimi girdaba diktim, neler olduğunu öğrenebilecekmiş gibi diktim gözlerimi. Ama nafile! Tahmin yürütmekte zorluk yaşıyordum. Onun gözleri de pek bir şey açıklar gibi durmuyordu açıkçası.

  Gözlerimin içine bakarak, "Çok soğuk bir yerde açtım gözlerimi. Çok soğuk. O kadar soğuktu ki, sanki saç tellerimin buz tuttuğunu hissediyordum. Beyaz bir tavan vardı üzerimde. Korkutucuydu. İliklerime kadar titremeye başladım. Önce cehennemdeyim sandım. Ama buzdan bahsediyoruz. Belki de ben ölürken Kıyamet kopmuştur diye düşündüm. İnsan orada duramazdı. Direk ayaklandım. Mavi bir odadaydım. Etrafıma baktığımda beyaz yataklardaki insanları gördüm. Hepsi benim gibiydi. Üzerimdeki beyaz örtüyü üzerime sardım ve odadan çıkmak istedim. Etrafı beyaz bir sis kaplamıştı. Tir tir titriyordum. Kapı varsa bile göremiyordum. Daha sonra anladım: Orası bir morgdu." dedi ve uzaklara bakmaya başladı. "Ardından kapıyı gördüm. Kapıdan çıkmak istesem de kilitliydi. Küçükken abimden kilit açmayı öğrenmiştim. Öğretti çünkü bir kere kilidi bozulduğu için evin içinde kalmıştım. Kapıyı bir şekilde açtım. Kameralar otomatik olarak dönen kameralardan olduğu için hemen çıkmayı başarmıştım. Sonrası daha zordu; giyecek bir şeyler bulana kadar kimseye görünmeden yürümek zorunda kalmıştım. Fakat şansım yaver gitti ve çok geçmeden bir kuru temizlemecinin kapısını açıp içeri girdim ve gördüğün kıyafetleri aldım." üzerindeki siyah İngilizce yazıları olan beyaz bir tişört ve altındaki kot pantolonu gösterdi, "sonra da geceye kadar dolaşıp durdum. Gece de bir sokak bulup orada karanlıkta oturdum. Karanlıkta otururken sesler duydum ve yandaki çöp kutusunun arkasına saklanıp onları bekledim. Geldiklerinde kim olduklarını bilmiyordum ama onları takip ettikçe benim gibi birini aradıklarını anladım. Onların peşinden gitmeye devam ettim, sonrasını biliyorsun zaten." dedi ve tekrar otları yolmaya başladı.

  "Neden bu kadar şüpheci olduğumuzu biliyor musun?"

  "Çünkü benim hakkımda pek fazla şey bilmiyorsunuz." dedi bana bakmadan. Evet Semih ve bilinmeyen korkutucudur.

  "Evet, o da var tabi. Ama senin onları nasıl takip ettiğin Kıraç'ın da Serhat'ın da aklını almıyor; asıl sebep bu." diye açıklamada bulundum. Derin bir iç çekerek, "Ne istiyorlar bizden Elizya?" diye bana yakınmaya başladı. Sanki cevapları bendeymiş gibi bakıyordu bana. "Biz onlara ne yaptık ki? Ya da daha önceki türlerimiz ne yaptı da bizi öldürmek istiyorlar?" O kadar hüzünlü bir sesi vardı ki sesi şeffaf oldu. Ses dalgaları gittikçe koyu maviye dönüyordu. Türlerimiz kelimesi beni ürpertti. Zira ben artık farklı biriydim. Ben artık insan bile değildim. Sorusuna gelince, bunun cevabını bende bilmiyordum. Bildiğim tek şey; bize gerçek nefreti kustuklarıydı. Ve bu nefrete verecek bir cevabım da yoktu. Ben cevaplara soru olan bir baş belası gibiydim. Sorulara cevap olmak babam gibi asıl meleklerin işiydi. Şimdi ise kaçmamamız gerekiyordu ama bunun sonsuza kadar sürmeyeceğini biliyordum. Kaçmak kurtulmak değildi. Lider'den paçayı yırtsak bile, Kara Kanatlar sürekli peşimizde olacaktı. Ta ki bizi öldürene kadar...

Alevdeki Melek (Yasaklı Kanat Serisi-1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin