Multimedya: Closer To The Edge
"Sen onu nasıl aldın?" Serhat ağzı açık bir şekilde ona bakıyordu.
"Ben bir Leras'ım unuttun mu? Mal." diye çantayı suratına fırlattı. Ayağa kalktım. İşte o zaman kafam basmıştı. O güçsüzdü bana bir şey yapabilecek kabiliyette değildi. Ama yine de bizi kurtarmaya gelmişti. Gücünün az olmasına ve öldürülme ihtimalinin yüksek olmasına rağmen. Onunla bir şekilde barışmalı ve her ne kadar yeterli olmasa da, özür dileyip kendimi affettirmem gerektiğini fark ettim. Bana doğru yürümeye başladı. Bense utancımdan kızarmış haldeydim. Ben sanırım dünyadaki en kötü arkadaştım. Dayanamayıp ona sıkıca sarıldım.
"Elizya! Tamam özledin anladım da. Ah! Kemik kırmaca oynamıyorsan biraz daha az sık." dedi gülerek. Bende kollarımı gevşettim. Biraz öyle kaldık. Yüzümü mavi saçlarına gömdüm. Ağlamak üzereydim. Birden başımı kalırdım. O da başımı kaldırdığı an "Sonra hasret gideririz ama şimdi gitmeliyiz. Bir yer bilen var mı?" yüzünü ikisine çevirmişti. Birbirimizi en sonunda bıraktık.
"Ne yani bizi kurtardın ama gidecek yer bulamadın mı? Ayrıca senin burada ne işin var? Peşimizde yavaşlatan bir şeyden başka bir şey olmayacaksın. Bu yüzden defol git!" Cemre beni yalnız bırakmazdı. O istese bile kalmasını sağlardım. Onu yeni bulmuşken bırakamazdım. Cemre, "Hiçbir yere gitmiyorum bana ne yapacağımı söylemezsin seni iğrenç yaratık!" Serhat'ın gözleri şaşkınlıkla açıldı ama yine de küçümser bir yüz ifadesi vardı. "Öyle mi seni küçük, kendini bilmez cadı? İstersen hadi ne yapabileceğimi göstereyim. Ama sana son kez söylüyorum; gidiyor musun gitmiyor musun?" Cemre'nin inadını iyi bilirdim. Eğer ona bir şeyi diretirseniz, o daha inat ederdi. "Hayır! Hiçbir yere. Gitmiyorum!" dedi Cemre. Serhat'ta yavaşça bize yaklaşıyordu. Adımları kesin ve tehditkârdı. Cemre'yi korumak için öne doğru hafifçe bir adım attım. Resmen sinir küpüydü ve arkadaşımın kılına bile zarar getirirse onunla savaşmaktan hiç çekinmezdim. "Sakin olsan iyi olur Serhat." Birden ne olmuştu böyle? Niye kontrolünü kaybetmişti ki? Kız sadece yanımda kalmak istemişti.
"Ne yaparsın? Beni mi öldüreceksin. Arkanda bir iğrenç Leras'a ve şu yandaki aptal vampire mi güveniyorsun."
Sanırım ona sorma sırası şimdiydi. "Senin Cemre ve Kıraç'la derdin ne?" ağzını açıp bir cevap verecekken "Ya da şöyle mi desem; senin Leras'larla derdin ne?" dedim. Dediğim an taş kesilmişti. Gözleri gittikçe parlayan bir hale geliyordu. Hırlamaya başladı. Bir adım geriye attık ve Cemre'yi iyice arkama aldım. Bu sırada o da üstümüze geliyordu. Gözleri gittikçe kızıllaşmaya başladı. Gittikçe kan kırmızısına dönen, öfke dolu gözleriyle bize doğru koşmaya başladı.
İşte o sırada bütün her şey karman çorman oldu.
Kıraç ona doğru hamle yaptı. Onun üstüne atladığında "Cemre geri çekil!" diye bağırıp onu ittirdim. Tam ileri bir adım atmıştım ki, Kıraç'ı başka bir ağaca doğru uçarken görmem uzun süre almadı. İşte o sırada kanatlarımı açtım. Çok canım yanmıştı. Fakat umurumda bile değildi. Ona doğru koşmaya başladım. Kanatlarım kendiliğinden hareketlenmişti. Onu yere yapıştırıp yumruk atmaya çalıştım. Ellerimi yumruk yapmış yüzüne savuruyordum. Bunun da yetmeyeceğini anlayıp onunkafasını yere sert hareketlerle vurmaya başladım sonrada yukarı doğru sıçradım ve onu da yanımda götürdüm. Çok ağır olduğu için çok geçmeden yere attım onu. Sonra üstüne gelip tekrar kafasını yere vurmaya başladım. Onda durdurmaya kalkınca yumruk atmaya başladım. Birkaç tanesinde vurmuş olsam da beni havaya kaldırıp fırlattı. Geriye doğru uçarken çok korktum. Vücudumun eskisinden güçlü olduğumu unutmamıştım elbet fakat bir vampire karşı koymak için daha insan sayılırdım. Ağaca doğru uçtum ve birden kafamı çarptığımı hissettim. Başımda bir sıcaklık oluştu. Akışkan ve yanıyordu. Halsizlikle ve an bayılmaya yaklaşmayla, titrek elimi sıcaklığa götürdüm. Elime geri baktığımda siyah kanımı gördüm. Bir anlığına o rüyalara geri gittim. Keşke o zaman olan şeyler hâlâ olsaydı da bunları yaşamasaydım bu düşünce ve ağızımdan çıkan hafif bir "ah!" inlemesi bilincimin son yaptığı şeydi. Ardından başım yumuşak otlara düşerek bilincim yok oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Alevdeki Melek (Yasaklı Kanat Serisi-1)
FantasíaYasaklı Kanat Serisinin 1. Kitabıdır. Bir yarı Melek. Yani Zera. Kendinden nefret eden bir kızken, Kara Kanatlar'ın avı olan bir kızın hikâyesi. Vampir Tarikatından ayrılan asi bir Vampir. En yakın arkadaşından bile saklanmayı ba...