≈ 3. Bölüm: Sürpriz Zera ≈

5.1K 361 13
                                    

Multimedya: Linkin Park - What I've Done

Kerim eline, sabahtan beri incelediği ve bir şey bulamadığı mavi dosyayı tekrar aldı. Yeniden hayatı buna bağlıymış gibi inceledi. Ki hayatı bu dosyaya bağlıydı. Fakat hiçbir şey bulamadı. Tekrar bilgisayara döndü. Saat 9 da ofise gelmiş yeni bir ipucu bulmayı umut etmişti. Ama umutları altı aydır olduğu gibi yine suya düşmüştü.

Masasının çekmecesinden notları olan siyah bir ajanda aldı. Ardından belki bir şeyi gözden kaçırmışımdır diye kalemini de almak için uzandı. Kalem yüzünden eli yanana kadar güneşin varlığından habersizdi. Güneşin ışığı masasının neredeyse yarısını kapladığı halde. Bilgisayarda o haberi birisi okumuş mu diye baktı. Okunmamasını umut etti. Haber 2 ay önce bir şekilde basına sızdırılmış ve Türkiye'yi haberdar etmek için haber sayfalarından birine yüklenmişti. Kerim bunu duyup ilk kez habere baktığında, bunu kimin veya kimlerin sızdırdığını bulunmasını istemişti. Bulunmuş ve işten attırıldıkları gibi onların icabına bakılmıştı. Kerim öyle umuyordu. Habere baktığında inanamadı.

Okunmuştu.

Hemen sekreteri Nuray'ı çağırdı. Telefonu kapatana kadar gözünü okuyan kişinin hesabından ayırmadı. Kapı çalındı.

"Gir." dedi yüksek gür sesiyle.

"Efendim beni çağırmıştınız." Dedi ince çekingen sesiyle Nuray.

"Gel Nuray gel. Çok iyi haberlerim var. İyi mi kötü mü tam olarak emin değilim ama Çok kötü de olamaz." Nuray masanın güneş vuran, sağ tarafına gelip ne olduğunu tahmin etmeye çalıştı.

"Yoksa bulundu mu efendim?" dedi umutla. Nuray işe girdiğinde, basit bir sekreterlik diye düşünmüştü. Böyle karman çorman, tehlikeli bir işe bulaştığını bilmiyordu. Nuray hep korkmuştu ama işini yapıp her şeye burnunu sokmamak işe yaramış, onu yaşatmaya yetmişti. Nuray yirmi üç yaşında olan normal bir kızdı sadece. Bu kişinin bulunmasını her şeyden çok istiyordu. Çok sıkılmış, bıkmış ve yorulmuştu.

"Bilmiyorum. Ama bir bağlantısı var sanırım. Yani illa o olacak diye bir şey yok en azından ona bir adım daha yaklaştık. Değil mi Nuray?" Kerim beklentiyle Nuray'a bakıyordu. Delirmiş gibiydi Kerim. Aylardır işe yarar küçük bir şey bulamadığı için şimdi bulduğuna inanmıyordu. İşe o kadar çok bağlanmıştı ki çok nadir tıraş olmaya başlamış, gözlerinin altı da yorgunluktan morarmıştı. Yüzü de eskisinden daha solgundu kanı çekilmiş gibiydi. Bir şey bulduğunu algılamakta zorlanıyordu Kerim. Nuray onun yüzüne dayanamayıp, onu üzmemek için, "Elbette efendim. Neden onu bulmayalım ki? Dönüşüp bizi yok etmediğine göre hala insan olmalı. Ama dönüşmeye başlamış. Bunu araştırdığına göre sadece birkaç haftamız kalmış olmalı." Diye tahmin yürüttü. Kerim tedirgin olup bu sefer cep telefonunu eline aldı. Kız konuşmanın sadece Kerim Beyin tarafından duymuştu.

"Alo. Sanırım onu bulduk... Hayır ama... Evet, sayfaya bakmış ve 10 dakika boyunca haberi okumuş. Sanırım inanamayıp tekrar tekrar okudu... Hayır, başka bir bilgi yok... Tamam, merak etmeyin siz... Hayır, daha yapmadım... Pekâlâ, birkaç dakika sonra sizi tekrar ararım." Diyerek telefonu kapatıp masaya attırıverdi. Yüzündeki teri eline silip arkasına yaslandı. Masaya birkaç saniye baktıktan sonra "Nuray, bana bu e-posta adresinin kimin olduğunu bulmanı istiyorum. Ve nerede olduğunu. Kaç yaşında, okuyorsa hangi okul, annesi ve babası kim, yaşıyorlar mı? ... En çok okuduğu kitaba kadar her şeyi bilmek istiyorum. Hastane raporlarını da bulursan iyi olur." dedi kesin bir sesle.

Nuray onaylayıp odadan çıktı. Kendi masasındaki bilgisayara gidip o araştıran kişiyi aramaya başladı. Bu sırada Kerim odasında diğer dosyalara bakıp kaybolan kişilerin kayıtlarına baktı. Tam işine dalmıştı ki içeri iki adam girdi. Kerim neye uğradığını şaşırarak ayağa fırladı, o kadar hızlı fırladı ki dönen siyah koltuğu yere düştü. Kalbi o kadar hızlı çarpıyordu ki patlayacak sandı.

Alevdeki Melek (Yasaklı Kanat Serisi-1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin