20. Bölüm: Farklı Değil

2K 161 4
                                    


   Arkadaşlar bu sıralar çok beğendiğim bir şarkıyı sizlerle paylaşmak istedim. Belki duymuşsunuzdur. 

  Keyifli okumalar....

  Multimedya: Rag'n'Bone Man - Human

--------------------------------------------------------------------------------------------------------

  "Sence bizi alır mı?" dedi Kıraç beyaz müstakil eve bakarak. Kuşkuluydu, olmakta haklıydı da. Cemre'nin annesi bir Leras'tı. Onlar vampirlerden pek haz etmezlerdi. Bu yüzden biraz endişeliydim. Belki de dönüşmüş Zeralar'dan da nefret ediyorlardı. Şimdiye kadar o kadar çok saçmalık olmuştu ki, Kara Kanatlar uzaylı çıksa şaşırmazdım. Müstakil evin pencereleri normalden uzundu, kapısı da azıcık da daha genişti. Mahallenin en göze çarpmayan evi gibi görünse de, dikkatli bakınca hepsinden farklı olduğunu anlardınız. Ev iki katlı gibi gözükürdü. Saçakları biraz daha kısaydı. Kapının üzerinde bilmediğim bir ottan oluşan, daire şeklinde bir kapı süsü vardı. Ama kapı süsünden çok, öylesine bağlanmış otlardan oluşuyordu. Kapıya asılmış bir ot yığınıydı sadece. Ancak bir amacı olduğu belliydi. İlk geldiğimde bu otlara çok takılmamıştım, tuhaf bulmuştum sadece. Fakat şimdi bütün bu tuhaf şeylerin bir şey ifade ettiğini anladım. Evin kapısının çok yakınında değildik, birkaç metre uzaklıktaydık. Ama tam o sırada kapı açıldı ve Cemre'nin annesi karşımızda bize kaşlarını çatmış bir şekilde belirdi. Ne düşündüğünü saklamayı beceren yüzü gözlerimin önünde belirdiğinde omurgamdan kanatlarıma kadar ürperti geldi. Kanatlarım ürpertiyi görünce tekrar açılmak için çırpındılar. Benden bağımsız olmak isteyen vahşi hayvanlar gibilerdi. Ruhları vardı. Ve onlar bana bağlıydı. Onlar çırpınırken akciğerlerimde bir kasılma hissettim. Kanatlarımın oraya bağlı olduğunu ve eğer onlar zarar görürse benim nefes alamayıp öleceğimi biliyordum. Gittikçe "ölüm" kelimesiyle yakın ilişkilerim olmaya başlamıştı. Tuhaf yanı; bu beni korkutmuyordu.

  Tepede bir karganın tepemizde dünüp durduğunu fark ettim. Safir tüyünü görebiliyordum. O safir tüyü bir güneş kadar parlak oluyordu.

  Karga sonunda gitti.

  Cemre'nin annesinin yüzü, çenesindeki sivrilmeyle bitiyordu. Uzun yüzünün neredeyse her yeri kemikliydi. Yaşına göre olgun görünen bir yüzü vardı. Büyülerden olsa gerekti. Cemre bana yolda anlatmıştı, büyüler insanı hem fazla yaşatır hem de olgun görünmesini sağlarmış. Siyah saçları dışında ikisinin birbirine benzediği tek bir yan yoktu. Ve kadının solgun yeşil gözleri karanlıkta göz kamaştırıcı bir şekilde parlıyorlardı. İkisi biraz bakıştılar. Cemre başını biraz eğdi ve dudaklarını kemirmeye başladı. Kıraç'la bakıştık. Serhat, Cemre'ye bakıyordu. Elimi Cemre'nin sırtına koydum, kulağına "İstersen gidebiliriz. Biz başka bir yer de buluruz." Onu zora sokmak istememiştim. Cümlemi daha bitirmeden başını ani bir şekilde kaldırdı. "Saçma sapan konuşma. Gidecek bir yeriniz yok. Ne yapacaksınız ağaçta mı uyuyacaksınız. Maymun değilsiniz. Bir yerde kalmanız lazım." yavaşça annesine bakarak "o beni anlar." dedi ve derin bir nefes alıp annesine doğru yürüdü. Bende iç çektim ve arkamdaki iki vampiri ve Semih'i de peşimden getirdim.

  Kapıya geldiğimizde aramızda bir gerginlik oldu. Cemre'nin annesi, geriye çekilip başıyla girmemizi işaret etti. Bizde girdik.

  İçeride değişik bir hava vardı. İçeri girdiğinizde tuhaf bir hisse kapılıyordunuz. Genellikle kahverengi ve krem hâkimdi. İçeri girdiğimizde üçlü, eskiden bordo olan kanepeye oturduk. Kıraç ve Cemre yanıma oturdu. Karşımızda da Serhat ve Semih vardı.

Alevdeki Melek (Yasaklı Kanat Serisi-1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin