Multimedya: Breaking Benjamin - Anthem Of The Angels
Gözlerim yanlış mı görüyordu? Yoksa Serhat bana inanmış ve onu getirmiş miydi? Arabayı gördüğüm anda bir sürü duyguyla doldum. Öfke, sevinç, rahatlama, sıkılma, üzüntü, özlem... Ve daha bir sürü duygu... O kadar duygu vardı ki bunlar karnımı ağrıtmıştı. Yavaş yavaş kapıya doğru yürüyordum. Yürüdüğüme şaşıyordum. Konuşamıyordum. Çünkü günlerdir hiç kan içmemiştim. Hiçbir yerde kan yoktu. Avlanabileceğim yakın bir yer de yoktu. Elizya'yı bırakacağıma kendimi Lider'e öldürtürdüm. Yine de bu beklemenin boşuna olduğunu düşünüyordum. Tuhaf kısımları da buradaydı ya. Normalde bir Zera'nın dönüşümü, en fazla beş gün sürer. Ancak o, on iki gündür ayağa kalkmadı. Yaralarının da izi kalmıştı. Geçmeleri gerekiyordu.
Bir Zera'nın dönüşümü bir vampirin dönüşümüne çok benzerdi. Görünüşümüz değişir, insanların gözünde cennetten düşmüş gibi görünürüz. Çoğu vampir bu durumu sever. Çünkü kurbanlarını bir sinek gibi avlarlar.
Gözlerimi zor açıyordum. Kapıya o kadar yavaş gidiyordum ki Serhat küfürler savurmaya başladı. Bekle lan diye bağırmak istesem de sesim bir fısıltı gibi çıkacağını biliyordum.
Kapıyı açıp dışarı çıktığımda Serhat önde kızgınlığını göstermekle meşguldü. Beni görünce yüzünün ifadesi hayrete dönüştü. Çok komikti.
"Seni bekliyorduk." diyerek ona baktım. Sesim boğazımda kırılan cam parçaların içinde süzülür gibi çıkıyordu. Cemre'ye döndüm, "Onu bulmuşsun kuzen. Teşekkür ederim." Bir yandan çok mutluydum. Çünkü kuzenimle aramız düzelme ihtimali vardı. Tek kardeşimi kaybetmek istememiştim. Hiç istemedim zaten.
"Kuzen? Siz kuzen misiniz?" diye sorduğunda sadece ona bakmakla yetindik. En azından ben yetindim.
"O kadar şey arasında merak ettiğin bu mu?" diyerek Cemre'ye hayretle baktı. "Ah! sağol hatırlattığın için" diyerek diye koşarak üzerime atladı. Tam onu ellerimle tutmak ve sonra da fırlatmak için eğilecekken, kuzenim benim yerime yaptı.
"Şunu yapmayı keser misin?" kızın canı yanmıştı sanırım ki, bağırarak kolunu tuttu ve sızlanarak kalktı. Serhat onu hiç umursamadan bana döndü.
"Burada mı?" başımı salladım çünkü sesimi hiç sevmemiştim. Serhat ağızını oynatarak "Neler oluyor? Her şey yolunda mı?" dedi. Bu sorunun cevabına başımı sallayamayacağıma göre, düşüncelerimi yollamamı karar kıldım.
Düşüncelerimi okurken farkında olmadan iç çekti. Endişeli görünüyordu. Sonra içeri girdim. Beni takip ettiler.
Ve Elizya'nın odasını açtım. Ölen sevgilimin odasını...
***
Kıraç yoktu. Az önce onunla konuşmuyor muydum? Şimdi nereye gitti? Beni yalnız mı bıraktı yani? Hayır, hayır, hayır... O bana bunu yapmaz. Yapamaz! Meleğim dediği kıza bunu yapmaz. Birden elimin boş olduğunu fark ettim. Madalyon nerede? Ona ihtiyacım var. Getirin onu bana. Bu benim düşüncem miydi yoksa konuşuyor muydum emin değilim. Fakat hissettiğim tek şey var; o da acı.
Hayatımda hiç böyle bir şey hissetmedim. Sırtım. Kalbim orada atıyordu. Attığından bile zar zor emin olsam da. Gözlerim bile yanıyordu. Vücudum acıyla bana ihanet ediyordu. Onu kontrolü benden çıkmıştı. Acı ruhuma bile batıyor gibiydi. Düşünmek, ellerinizin üzerinde yüz kilometre koşmak kadar zordu. Bu acı hayatımda hissettiğim bütün acıların toplamından 10 kat fazlaydı. Acı beni bir yemek gibi çiğniyordu. Dişine uygundum sonuçta. Hiçbir zaman cesur veya güçlü olmadım. Olmak istesem de olamamıştım. Belki de bu, gücümü sınıyordu. Ne yaptım da bu çekiyordum? Sandığımdan daha güçlü olup birine zarar mı vermiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Alevdeki Melek (Yasaklı Kanat Serisi-1)
FantasyYasaklı Kanat Serisinin 1. Kitabıdır. Bir yarı Melek. Yani Zera. Kendinden nefret eden bir kızken, Kara Kanatlar'ın avı olan bir kızın hikâyesi. Vampir Tarikatından ayrılan asi bir Vampir. En yakın arkadaşından bile saklanmayı ba...