≈ -Serhat - 13. Bölüm: Yaşam Sınırı ≈

2.5K 200 1
                                    

Multimedya: Zyrah- Assassin's Creed (Videogame Saundtrack)

   Arabaya binerken babamda bagaja çantaları koyuyordu. Yeliz otursun diye yana kaydım. O sarı ipek, dalgalı saçlarını üsten toplamıştı. Kardeşimi hiç bu kadar mutlu görmemiştim. Sanki hayatında ilk kez bir yere gidiyormuş gibiydi. Bu sefer onun istediği olduğu için çok sevinmişti anlaşılan. Annemde bindiğinde Kuşadası'na gitmek için yola koyulduk.

   Yirmi dakika boyunca arabanın içi kahkahalar ile dolmuştu. İçimden bu tatil, hayatının en güzel tatili olacak Serhat diye geçirdim. Yeliz'e baktım. Neredeyse benimle her dakika kavga eden kardeşim, şimdi benimle şakalaşıyor, düzgünce sohbet ediyordu. Yüzünden hiç gülücük eksik olmayan annem ile babama baktığımda, arabanın içinde bir rüyanın gerçekleştiğini fark ettim. Filmlerdeki ailelere benziyorduk. Kendi kendime güldüm. "Niye gülüyorsun ağabey yoksa komik bir şey mi var?" diye üzerine baktı. "Hayır, yok." diye ona sarıldım. Neden bilmiyordum, ancak içimde bir huzursuzluk vardı. Kaşlarımı çattım ve karşıya baktım. Bakmaz olaydım.

   "Baba!" diye bağırdığımda babam karşıya bakmıştı. Yeliz ve annemin çığlıkları, babamın sesli nefesi, karşımızdaki kamyonun yeri boğan fren sesi... Hepsi kulağıma ölümün nefesi gibi yankılandı. Ellerim kardeşimin kolunu sıkıyordu. Her şey ağır çekime alınmıştı.

   İki sahne oldu:

   Bir; kendimizi sağa savrulurken bulmamız zaman almadı. Babam direksiyonu elinden geldiğince sağa doğru döndürdü. Kaşla göz arasında ellerinin beyazladığını görmüştüm. Anneme yandan baktığımda, gözlerini sımsıkı kapamış bir eli önünde, diğeri ise yanındaki tutunma yerinde olduğunu fark ettim. Yeliz hem bana hem de önündeki koltuğa tutunuyordu. Ben de onu bir elimle sımsıkı sarıyordum. Her hücrem harekete geçmişti. Kalbim kan yerine adrenalin ve korku pompalıyordu. Ne yapacağımızı şaşırmış haldeydik. Arabanın altındaki lastikler asfalta bizimle beraber çığlık attırmıştı. Gözlerimi kapattım. Gözlerimin önüne kan renginden başka hiçbir şey gelmeyince bedenimin zorluğuyla gözlerimi yeniden açtım. Sağa tamamıyla döndüğümüzde ve önümüzdeki Kamyon kaybolunca bir salise, sadece bir salise rahat bir nefes aldık.

   Erken davrandık. Çok erken...

   İkinci sahnede, araba yan olarak sağa kaydı. Ormana doğru. Frenler tutmadı. Öleceğiz! Öleceğiz! Öleceğiz! Öleceğiz! diye attı kalbim. Hiç anlaşamayan beynimde ona eşlik etti. Tutunacak bir yer kalmamıştı.

   Takla attık.

   Camlar kırıldı. Ses bütün vücudumda yankılandı. Yüzümün birkaç yerinde hafif bir yanma hissettim. Kapının kolu ile Yeliz arasında sıkışmıştım. Fakat hepimiz arabanın her yerindeydik artık.

   Bir takla daha.

   Bu sefer yer çekimine karşı koyarak saniyenin onda biri havada kaldık. Sonra arabanın arkası bir ağaca çarptı.

   Sarsıldım. Sanki ben değil bütün ülke sarsılmıştı. Hem içimde hem de dışımda büyük depremler var gibiydi. Bütün organlarım yer değiştirmiş gibi bir tuhaflık vardı içimde. Kafamı tavana çarptığımı sandım. Başımda da yüzüm gibi bir yanma hissettim. Sıcak bir sıvı akıyordu.

   Sonra ters döndük.

   O karışıklıkla Yeliz'e bir saniyeden azda olsa bakmayı başarabildim. Saçları yukarı doğru sarkmıştı. En kötüsü ise gözleri kapalıydı. Annem ile babamın da öyle.

   Uyanmaları için onlara bağırmak istedim o kargaşanın içinde. Yüzüme sıcak akışkan bir sıvı akıyordu. Ağzıma geldiği için elimle silmeye çalıştım. Ama elimde bir acı hissettim. Kalın bir dalın kırılması gibi bir ses duydum, vücudumun dışından mı içinden mi emin değildim. Fakat elimi kıpırdatamıyordum. Sanırım kırılmıştı. Umurumda değildi. Ailem... Ölüyordu! Ben de öyle.

Alevdeki Melek (Yasaklı Kanat Serisi-1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin