28. Bölüm : Kaçış

1.5K 126 2
                                    


  Herkese merhabalar. Yepyeni aksiyonlu bir bölüm ile karşınızdayım. Keyifli okumalar...

Multimedya:  Fall Out Boy - Centuries


  Ormanın içinde uyandım yine. Aynı rüyaymış gibi geliyordu. Evet oydu. Dallar yeniden beni sarmaya başladı. Bu sefer kaçmadım. Beni ayın ışığından ve bu güzelim orman manzarasından saklamasına izin verdim. Gittikçe alan daraldı ve karanlığa hapsolarak dizlerimi göğsüme çekerek oturdum. Dallar bedenime değmeye başladı. Gittikçe sıkıyorlardı. Umursamadım. Nefes almam zorlaştı. Alanım daraldı. Tek bir kılımı bile kıpırdatamadım. Hızlı hızlı nefes almaya çalıştım. Gözlerimi açtım.

   Sanki yıllardır nefes almamış gibiydim. Bir anda nerede olduğumu hatırladım. Lider'in evindeydim. Alt kattaki bir odada tutuluyordum. Yanıma da bir vampir konulmuştu. Sabah mı gece mi bilmiyordum ama odanın panjuru kapalıydı. Güneş batmamıştı belli ki. Vampir uyanıktı. Dik dik bana bakıyordu.

    Vampir kadındı. Daha önce bu klanda bir kadına rastlamamıştım. Koyu renk saçları bukleler halinde kısacık duruyordu. Canlı çocuklar gibiydi saçları. Yüzü ise onunla tamamen zıttı. Taş kadar sert hatlı yüzü vardı. İncecik dudakları yok denecek gibiydi. Küçük gözleri, küçük yuvarlak bir burnu vardı. Yuvarlak yüz şekli onu daha farklı gösteriyordu. Dar bir anlı vardı. Gri gözleri soluktu.

    "Ne bakıyorsun?" dedim.

    "Sadece niye uykunda bağırdığını çözmeye çalışıyorum. Sen bana aldırma. Tahmin yapmayı severim." ilk kez açık konuşan birine rastlamıştım. Her ne kadar ölü olsa da biriydi sonuçta.

    Kaçmak istiyordum ama doğru zamanı beklemek zorundaydım. Eğer hemen kaçmaya çalışırsam beni hemen yakalarlardı. Bu da benim sonum olurdu. Lavaboya gitmem gerektiğini hissettim. "Tuvalete gitmem lazım." Dedim.

    "İstersen ellerini ve gövdeni çözeyim ve sana camı açayım. Daha kolay olur. Sen beni salak mı sandın? Tabi ki hayır. Otur oturduğun yerde." Diyerek kestirip attı. "Ben ciddiyim." Dedim. "Tesadüfe bak bende öyle." Dedi. "Lütfen," dedim şefkatli bir sesle, "kaçmayacağıma söz veriyorum. Zaten kaçsam biriniz beni mutlaka yakalayacak. Beni çözsen de uçamam zaten, kanadım yaralı." Aslına bakarsak son kısmı yalandı. Kanadım iyiydi ama uçmaktan emin değildim. Yüzüme iyice baktı. "İyi tamam" dedi.

    Tuvaletteki işimi hallettim ve kapıyı açtığımda karşımda vampir kadını buldum. Ne yapıyorsun sen demeye kalmadan acı bir çığlık duyduk. Liderin odasının tam altındaydık beni tutsak olduğum odaya itekledi kadın. Ben kurtulmaya çalıştıkça odaya yaklaşıyorduk. Beni odanın içine attı. "Uslu dur Zera." Dedi ve gitti, kapıya tam ulaşırken kilitledi.

    Hadi kanatlarımı açtım diyelim. Uçacak bir yer yoktu. Olsa bile uçamıyordum. Kapıyı açmak için bir şeyler aramaya başladım. Bir paravanam olsaydı keşke... Sınıftaki Volkan gibi kapıyı açardım. Kendisi dolapların kilidini açabilirdi. Bende yerde tel buldum. Aklıma filmlerdeki sahnelerden biri geldi. Denemekte fayda vardı. Teli aldım ve kapının kilidini incelemeye başladım. Ne kadar görebildiysem o derece büküp durdum. İlk denemelerimde olmamıştı. Gittikçe sinirim bozuldu. Büktüm ve büktüm... birden aklıma geldi. Kapıyı açsam da kaçamazdım. Etrafta bir sürü vampir vardı. Kargaşanın olduğunu sonuna kadar duyabiliyordum. Ne olmuştu acaba? Kıraç, Serhat ve Semih gelmiş olabilir miydi? Hayır, onlar olamazdı, bu daha büyük bir karışıklıktı. Neler oluyordu orada? Kulağımı kapıya koyup dinlemeye başladım.

     "İmdat! AHH!" "Kurtarın bizi!" "Öldürün şu yaratıkları korkak tavuklar!" Kimden korkuyor bunlar? Dinlemeye devam ettim. Yakınımdan ses geldi "Neler oluyor?" Bu Yekta'ydı. Onu öldüremediğim için hâlâ kendime sövüyordum. "Elizya'yı almaya gelmişler." Bu da Oktay'ın sesiydi sanırım. Söylediği cümleyi anlayınca direk sevindim. Kıraç demek ki ölmemişti.

Alevdeki Melek (Yasaklı Kanat Serisi-1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin