24. Bölüm : Yolculuk

1.5K 134 4
                                    

Keyifli okumalar,

Multimedya: Adam Lambert - For Your Entertainment

****************************************

   Arabanın kapısını kapatıp yan aynaya baktım. Herkesin arabalara bindiğinden emin olduktan sonra arabayı çalıştırıp otobana çıktım. Direksiyondaki bileğimde olan saat gözüme iliştiğinde 01.08'di. dikiz aynasından arka koltuğa baktım. Ömer'in yanında olan melekte bana bakıyordu. Yanımda kimse yoktu. Elizya bir şey yapacak olursa diye birini yanına oturtmak istediğimi söylediğimde, Ömer hemen atlamıştı. Belli ki kızın cesareti onu kızdırmıştı. Eğer kız bir şey yapacak olursa ona vuracağını biliyordum. Adi it! Onu hemen burada öldürmek istesem de bunu yaparsam Oktay'dan bir farkım kalmayacaktı.

   Lider, Kıraç'ın Nermani olduğunu duyunca daha da öfkeli ve acımasız olmuştu. Artık sabırsız bir çocuk gibi her şeyin hemen olmasını istiyor, kızı bulamadığımız her gün çıldırmaya yaklaşıyordu. Sonunun O deliren ilk Nermani gibi olacağından korkmuyor değildim. Elizya'yı götürmem bana iki şey sağlayacaktı. Hem Lider'in bu tuhaf baskısından kurtulacaktım, hem de biraz olsun değer görecektim. Sonunda!

   Direksiyonu sağa doğru kırdım. Lider'in yanına çok uzaktık. Doksan kilometre olmalıydı. İki saat boyunca bu ikisi kavga etmeden duracak mıydı emin değildim. Tekrar dikiz aynasına baktım, kız yine bana bakıyordu. Gözlerinde öyle bir ifade vardı ki insanı rahatsız ediyordu. Öfkeyle karışık hayal kırıklığı gibiydi. Ne bekliyordu ki? Kıraç'ın kahramanca gelip onu kurtarmasını mı? Ah lütfen! Eski Türk Filmlerinde değildik ki! 10 dakika boyunca yoldan çok onun safir gözlerine odaklandım.

    En sonunda dayanamadım. "Sen uyumaz mısın?" dedim sakinliğimi korumaya çalışarak. "Uykum yok." dedi tekdüze bir sesle. Seste ruh yoktu sanki. "İyi o zaman." dedim derin nefesler alarak. Birkaç dakika sonra radyoyu açtım. Belki müzik onu uyuturdu. Gözlerinden iyice rahatsız olmuştum çünkü. Açtığım anda Bon Jovi çıktı. Biraz dinledikten sonra bunun onu uyutmayacağına karar verdim. Bir daha istasyon aradım. Rafet El Roman'ı bulunca biraz sevindim. Bu gece sırf onu sunduklarını duyunca biraz daha rahatladım. Kesin uyurdu.

    Aradan yarım saat geçti. Bu sırada Ömer'le biraz sohbet ettik. Kızsa gözlerinde tek bir yorgunluk belirtisi yoktu. Arkamızdaki arabalara bakınca biraz korkmuyor değildim. Bizden değil, kızdan ve Kıraç'tan. Hiç bu kadar çok kişiyle arama yaptığımızı hatırlamıyordum. Bu ilkti. Ne vardı bunlarda da bu kadar büyük çaplı bir aramayı yaptık? Onda ne olduğunu safir gözlerinden anlayabilecekmiş gibi tekrar ona baktım. Bu sefer bana değil yere bakıyordu. Meraklı gözlerimi yola geri çevirdim. Ama bir türlü kendimi ona bakmaktan alamıyordum. Bir dakika! Yok artık! Ben Kıraç değildim birde bu kızdan mı hoşlanacaktım? Büyük aptallık! Tamam, dostunu yakın tut, düşmanını daha da yakın tut cümlesini benimserdim ama bu kadar yakını kast etmiyordu herhalde. Derin derin nefesler başımı iki yana sertçe salladım. Kafamdan bu saçma bakışmayı atmak istermiş gibiydim. Ona büyük bir öfke ile baktım. Nokta bakışı yapmış gibiydim. Önüme öyle bir hışımla döndüm ki başıma bir an ağrı girmişti.

   Madem bana o kadar bakmak istiyordu. "Ne oldu? Benden hoşlanmaya falan mı başladın? Yoksa nasıl öldüreceğinin planını mı yapıyorsun? Niye öyle bakıyorsun... Zera?"

   "Nefret ettiğim köpeklere böyle bakarım. Alışkanlık gibi bir şey üzerine alınma... Sülük" deyince hafiften bir alay kahkahası atıverdim. Bundan hiç hoşlanmamış olacak ki bana, "Niye rahatsız mı oldun? Benim kanatlarımı şuracıkta yolmak için mi çırpınıyorsun yoksa benden hoşlanmaya mı başladın?" dedi.

Alevdeki Melek (Yasaklı Kanat Serisi-1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin