Keyifli okumalar...
14. BÖLÜM : İNTİKAMIN AĞLARI
On sekiz yaşındayım, on dokuzuma gireyim; yirmi yaşıma hiç basmayayım istiyorum.
Yaşamak içimi acıtıyor.
❄
Yaşamak insana amaç ve umut vermiyorsa, insanın içini acıtıyor.
Durmadan içine işleyip üzüntüye maruz kalmış insan, sonunda hissizleşip kayıtsız olmaya dönüşür.
Geçmişin isi bayat bir tat bırakıyordu ağızda. Öylesine buruk, öylesine nahoş bir tat... Kelimeler cam kırıkları olup kalbe batıyor, anılar ateş olup bedeni yakıyordu.
Alvina gecenin yorgunluğunu çehresinde belli eder gibi yüzü solgundu. Aysel sorun çıkarmasa bari diye düşündü, bu kadın gittikçe zorlaşıyor hiç derdi yokmuş gibi aldığı paranın artmasını istiyordu. Babası bir yandan, Aysel diğer yandan bunaltıyordu. Okula yakın olan otobüs durağında otobüsten indi. Yağmur hafif çiseliyordu, adımlarını sıklaştırdı. Fakülteden kendi bölümüne giden koridora girdi. Ve duraksadı, Yiğit elinde sigara karşısında serap ile sohbet ediyordu. Yutkundu, acı bir yumru boğazına oturmuş yutkunmasıyla midesine bulantı olarak dönüyordu. Sakin bir nefes aldığında, Yiğit nefesini hissetmiş gibi bakışları anında Alvina'ya döndü.
Alvina, panikleyerek koridorun sol tarafından hızla ilerleyerek sınıfına geçti. Yiğit'in bakışları üzerindeydi, bakmasa bile hissediyordu. Nefret dolu bakışlarını hep hissederdi. Böyle zamanlarda yapabileceği tek şey olan; görmezden gelmeyi uyguluyordu. Ankara'da üniversite kalmamış gibi onunla aynı üniversiteye düşmek hayatın bir şakası olmalıydı. Sınıfa girdiğinde, yardımcı doçent doktor Ata Sönmez derse başlamıştı, adam aksinin tekiydi. Ah, hiç gelmemeliydim okula diye içinden hayıflandı. Ama bir bursluydu ve dersleri kaçırmak onun zararına olurdu. Sabah derslerini kaçırmış olsa bile öğleden sonraki dersleri kaçırmak istemediğinden gelmişti. Bugün başına gelen en iyi şeyse doçentin kızgın bir bakışla kendisiyle uğraşmadan oturmasını işaret etmesiydi.
Dersin bitmesine yakın telefon cebinde titremeye başladı. Kotunun cebinden zorlukla çıkardığı telefonun ekranında gördüğü isim yüzünün asılmasına sebep oldu. Niye aradığını kestirebiliyordu, ne olurdu biraz sabredebilseydi. Hemen çağırırsa gitmek zorunda kalacaktı.
Aysel abla arıyor...
Doçentten utana sıkıla izin alarak sınıfın dışına çıkarken, doçentin burası babanızın çiftliği değil diye laf sokmasına aldırmadı. Yiğit hâlâ olduğu yerde sigara içiyordu, kim bilir kaçıncı sigarısıydı. Niye orada bekliyordu ki? Şimdi onunla aynı koridorda konuşamayacağı için uzaklaşması gerekiyordu. Sağ taraftan, tuvaletlerin olduğu yere doğru ilerledi. Tuvalete girdi, bir iki kız makyaj yapmakla meşguldüler ama neyseki birkaç dakika sonra çıktılar.
Hemen telefonundan Aysel'in ismini sağa doğru kaydırdı, telefonun başında bekliyor gibi telefon anında açılmıştı. Aysel'in uzatmaya niyeti yoktu.
"Bu çocuk halıma kustu!" diye direk şikayete başladı.
Alvina gerçekten yorgun hissediyordu. Herşeyden yorulduğunu hissediyordu. Sol göğsünün altındaki kalbin enkaza döndüğüne emindi. "Aysel abla, fakültedeyim, şu an. Lütfen, biraz idare etsen gelince halı yıkamaya göndeririz."
"Elbette, sen göndereceksin. Çünkü halımı pisleyen bu çocuk. Paramı asla başkasının çocuğu için harcamam. Ben olmasam, kimseye sırtını yaslayamazsın. Bu çocuğa bakmayı kabul ettim diye bu kadarına katlanamam."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNTİKAMIN PENÇESİNDE (+18)
General Fiction♌ İNTİKAMDAN DOĞAN TUTKULU BİR AŞK ♌ Küçük yaşta anne ve babasının ölümüne şahit olan acımasız genç bir adam... Edim Demiray. Daha on sekizinde uyuşturucuya mahkûm olan bir kız... Lavin Kutup. İkisi bir araya gelince, öfkeleri cehennem olacak. Tenl...