Kimsenin aklı doğru düzgün çalışmıyordu. Herkes paronayak olmuştu. Amberly Emerald'ın kaçırılması, tüm okula korku salmıştı. Aradan tam iki gün geçmişti ve Amberly'den ses seda yoktu. Yaşayıp yaşamadığından bile haberleri yoktu.Tüm öğrenciler korku içindeydiler.
Gryffindor'lar artık daha az espri yapıyorlardı. Ravenclaw'lar artık o kadar ukala davranmıyor, derste zekalarını sergilemek için daha az çaba gösteriyorlardı. Slytherin'ler, etrafta o kadar da kendilerinden emin yürümüyorlardı. Hufflepuff'lar ise, daha az gülümsüyorlardı ve daha az etrafa neşe saçıyorlardı.
McGonagall'ın ağzı hep düz bir çizgi halindeydi ve saçı o kadar sıkı bir topuz halindeydi ki, sanki saçları kökünden kopacakmış gibi gözüküyordu.
Herkes korku içinde olsa da, hepsinin gözü Çapulcular'daydı. Amberly ile yakın olduklarını ve Amberly'nin hepsinden küçük olduğu için, grubun en çok koruyup kollanan üyesi olduğunu biliyorlardı.
Çapulcular bitik haldeydiler. Derslere ruh gibi girip çıkıyor, boş zamanlarında sürekli ortak salonda oturup ihtimalleri tartışıyorlardı.
Sadece Sirius ve Lily onlara katılmıyordu.
Lily tamamen hayattan kopmuştu son iki gündür. Uyumuyordu, ölmeyecek kadar yemek yiyordu ve konuşmuyordu. Bazen titreyerek sayıklıyordu. Amberly için düşündüğü o iğrenç şeylerin ardından onun kaçırılması, Lily'i derinden etkilemişti. Sanki James ona, Şimdi mutlu musun? Artık rahat mısın? O gitti! diye bağıracakmış gibi geliyordu.
Halbuki aksine James hiç böyle davranmıyordu. Ortalığı toparlamaya çalışan kişi oydu. Lily hakkında da öyle kötü düşünceleri aklına getirmemişti hiç.
Sirius ise aynı Lily gibi hiç uyumamıştı. Göz altları mosmordu. Lily'nin aksine o, hiçbir şey yememişti. Başı dönüyordu. Sürekli gözleri kararıyordu ama değil yemek yemek, tek bir sözcük söylemek için bile ağzını açmıyordu.
Herkes onun delirdiğini düşünüyordu.
Remus ise Sirius'u, kardeşini, tanıyordu. Şu an neler hissettiğini bire bir hissetmese bile, onu biraz olsun tanıyordu.
Sirius'un korkusu, umudunu kaybetmekti. Tüm okul çoktan Amberly'nin öldüğünden emindi. Kimsenin, umudunu yoktu. Sirius'un korkusu ise, herkes gibi umudunu kaybetmekti.
Sirius'un umudu asla eksilmemişti. Onun yaşadığına emindi. Ona bir şey olmuş olma ihtimaline katlanamıyor, aklına etirmiyordu bile.
Dumbledore daha Emerald ailesi ile konuşmamıştı. Kendine üç gün süre tanımıştı ve bu üç gün içinde hiçbir basın mensubunu bu olaya dahil etmeyeceğine dair kendisine söz vermişti. Ne olursa olsun, Emerald'lara kendisi söyleyecekti. Kendine tanıdığı süre bitmek üzere idi. İçten içe o da korkmuyor değildi hani. Hogwarts'lı bir öğrencinin güpegündüz kaçırılması hayra alamet değildi ve herkes bunun farkındaydı.
İkinci günün akşamında bizimkilerin dersleri bitmiş, her zamanki gibi ortak salonda oturuyorlardı.
Remus, Lily'nin için bir battaniye, Clara için de sıcak bir kahve getirmişti.Battaniyeyi Lily'nin omzuna doladi ve sıkıca ona sarıldı. "Her şey geçecek." Dedi fısıldar gibi, "Her şey yoluna girecek."
Lily ona baktı. Gözleri yine kırmızıydı.
Sirius ise düşünmekten aklını yitirecekti. Amberly neredeydi? Neden onu istemişlerdi? Şimdiye kadar neden öldüğü haberi gelmemişti? Neden, niçin?
James, Sirius'un yanına oturdu. Sirius bunu farketmemişti bile. James de ani bir şok etkisi yaratmak için birden onun saçını çekti.
"AH- JAMES NE YAPIYORSUN?" diye bağırdı Sirius. Böyle bir şeyi beklemiyordu. Hem, zaten sinirliydi. Böyle bir harekete gerek yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Remus Lupin ve Çapulcular
FanfictionBu seferki başka bir kurgu. Değişik. Çapulcular'ın yanı sıra Clara, Lily ve Amberly de bu hikayede bize eşlik ediyor. Hogwarts'ın tozunu dumanına katan bir grup gencin, güzel hikayesini okumak isterseniz, beklerim... 《Tüm hakları İhtiyaç Odası'ndad...