ஓ|Zümrüt ve Elâ

1.9K 131 93
                                    

Keyifli okumalar...

"Remus, bana bir açıklama borçlusun." Dedi Clara.

"Neden ki?" Diye ters bir şekilde yanıtladı onu Remus. Hala kıza bakmıyor, önündeki kitapla ilgileniyordu. En azından ilgileniyormuş gibi görünüyordu. Oysaki kitaptan tek bir kelime bile anlamamıştı. Maçın üstünden üç koca gün geçmişti. Remus, Clara'ya elinde olmadan soğuk davranıyordu. Bunu kendisi de istemezdi. Ancak ona kırgındı, belki biraz da kızgın... bu kesinlikle adil değildi.  Kendisi Clara'yı deliler gibi severken...  o gülümsediği zaman içinde birşeyler kıpırdayan, o ağladığı zaman canı acıyan, onun sinirliyken ne kadar güzel olduğunu bildiği için onu arada sırada bilerek sinirlendiren kendisiydi ama o...

O, bir başkasını seviyordu...

Duymuştu işte. Rüyasında sayıklamıştı. "Seni seviyorum." Demişti. 

İçinden bir ses ailesine diyor olabileceğini söylüyordu. Diğer ses ise, bu ailesine karşı bir sevgi değildi, çok farklıydı diyordu.

Sevmiyordu işte. Zorla mıydı?  Kendi tercihiydi bu ama başkasını sevdiğini bildiği halde o yeşil-mavi gözlere bakamazdı.

Clara, Remus'un önündeki kitabı alıp kapattı ve masasının öbür köşesine koydu. "Ne demek, neden? Remus farkında mısın bilmiyorum ama üç gündür benimle konuşmuyorsun. Yüzüme bile bakmıyorsun. Bir şey mi oldu? Bana mı kızdın? Ne, Remus, ne?" Dedi. Sonlara doğru sesine öfke hakimdi.

En son Ortak Salon'da uyuyakalmıştı. Sabah uyandığında başucunda Remus'u görmüştü. Tam gülümseyip günaydın diyecekken, Remus çekip gitmişti. Şaşırmıştı Clara. Belki de acelesi vardı...  en azından öyle umuyordu. Ancak sonraki üç gün yüzüne bile bakmamıştı. Canı birşeye sıkkındır diye üstüne gitmek istemedi ilk başta. Ama artık buna katlanamıyordu. Kütüphaneye gitmeye zorla ikna etmişti. Ancak şimdi de başını şu kitaptan ayırmıyordu. Eğer o kitabını zorla kapatmasa, Remus yine kendisiyle konuşmayacaktı. Şimdiyse, Remus'un kahve tonlarındaki  -Clara için harika olan- gözleri ona bakıyordu.

Remus gözlerini bir an için kapattı. Açtığında ise Clara hâlâ ona bakıyordu. Ellerini saçlarından geçirdi. Daha çok saçlarını kökünden kopartmak istiyor gibiydi.

Clara, bu sebepsiz gerginliğin nedenini öylesine merak ediyordu ki...

"Çünkü..." diye söze başladı Remus.

Gözlerini kaçırdı ve tekrar kahvelerin, mavileri bulması zaman aldı.

"Clara, maç gününü hatırlıyorsunudur. Koltukta otururken uyuyakalmışız. Sabah olup da uyandığımda sen hâlâ uyuyordun. Sen-sen birşeyler söyledin. Söylediğin şeyler, hayatımda duyduğum  en kötü cümlelerdi. Senin ağzından böyle şeyler duymak güzel olur sanmıştım. Ancak bunları başkasına söyleyince..." diye sözlerini bitirdi.

Clara kelimenin tam anlamıyla donup kalmıştı. Uykudayken söylediği şeyler bu kadar mı önemliydi? Ayrıca ne görmüş olabilirdi ki? Daha soracak milyon tane sorusu vardı. 

"Remus, her ne dediysem, belli ki seni baya üzmüşüm... ben-ben özür dilerim. Çok özür dilerim." Dedi gercekten üzgün bir  ifadeyle.

Remus kıza baktı.  Ne kadar da msaum görünüyordu. O da ne? Gözlerinde parlayan birkaç damla şey, gözyaşı olamazdı, değil mi? Onu ağlatmak, hayatta en nefret ettiği şeydi. O an kendinden nefret etti.

"Bak, özür dilemene gerek yok. Kötü birşey yapmadın. Ah, lütfen ağlama." Dedi.

Clara kafasını salladı ve gözlerindeki yaşları yok etti.

Remus Lupin ve ÇapulcularHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin