28.bölüm

107K 2K 219
                                    

Bazen bazı olaylar karşısında nefesinizin kesildiğini hissedersiniz. Zamanın durduğunu düşünürsünüz ama aslında akrep ve yelkovan birbirini kovalamaya devam eder. Tek duran siz ve düşüncelerinizdir. İşte, Yağız›ın ağzından çıkan o sözlerle aynen ben de bu duruma düştüm. Baran bir şeyler söylüyordu ama ben algılayamıyordum. Tanıdık bir his beni kendine doğru çekerken gözyaşlarım da gözlerime hücum ediyordu. Yağız karşımda durmuş, gözlerini üzerime dikmişti. 

"Bu saçmalık!" diye bağırdı Baran içindeki tüm siniri ortaya çıkaracak şekilde. "Kapatın şu telefonu." 

"Sakin ol Yalçın. Sanırım burada sana söz hakkı düşmüyor. Bırak da genç âşıklar karar versin." dedi telefondaki alaycı ses. Yağız'ın sözlerinden sonra da daha mutlu olmuş gibi bir havası vardı. "Sana o sözleri öyle bir sokacağım ki sen..." 

"Cık cık cık. Çok ayıp Yalçın. Yanında bayan varken daha nazik konuş lütfen. Sen küçükken böyle değildin. Yoksa Eymen mi bozdu seni?" 

"Yeter dedim!" diye bağırdı Yağız. "Önce onlar buradan çıkacaklar sonra sen de beni alacaksın." dediğinde gözyaşlarımı tutamadım. 

"Yağız..." diye mırıldandım acıyla. Sesim o kadar az çıkmıştı ki duyduğundan bile emin değildim. "Yapma lütfen."

"Abinin katili için mi ağlıyorsun Armin Soner? Eymen'in kemikleri sızlıyordur eminim ki." 

"Kapa çeneni!" diye bağırdım elimdeki telefona doğru. Ne kadar aciz bir durumdaydık ama. "Abimin katili sensin!" 

"Yanındaki iki adam da en az benim kadar suçlu küçük kız. Bana bağırmadan önce kendine bir sor. Bunca sırra rağmen gözün kapalı güvenebiliyor musun onlara?" diye sordu ciddileşen ses tonuyla. Gözlerim sırayla Baran ve Yağız'da dolaşırken adamın söylediklerini düşünüyordum. İtiraf etmek istemesem de haklıydı. Benden onca saklanan şeye rağmen nasıl güvenirdim? Belki söyledikleri de doğruydu, emin olamazdım ki. 

"Kapa çeneni şerefsiz herif! Beynini yıkamana izin vermeyeceğim. Anlaşma bu, işine gelirse." dedi Yağız sinirle. 

"Ah öyle mi?" diye sordu adam sinirle kahkaha atarak. "Yalan söylediğim hiçbir şey yok benim. Peki senin sakladıkların ne olacak Atay?" 

"Kes sesini!" diye bağırdığında bir adım geri çekildim. Benim sakladığım bir şey yok diyemiyordu. Ama Eymen'i öldürmüş de olamazdı. Az önce onun için kardeşim demişti. Bunu diyebilecek kadar çok seviyorsa yapamazdı. Ve beni kurtarmak için kendini feda edeceğini söylemişti. Bunlar da yalan olamazdı ki. 

"Pekâlâ, öyle olsun." dedi adam gülerek. Amacına ulaşıp içime şüphe tohumlarını atmıştı zaten. "Ne diyorduk Atay? Kendini feda edeceğini mi söylüyordun en son?" 

"Hayır." dedim birden. "Yağız yapma. Olmaz!" Yağız gözlerini benden çekmeden öylece duruyordu. Ne bir şeyler söylüyor ne de ağlama diyerek bana sarılıyordu. Hissiz ve boş gözler... Sadece bunlar vardı işte. 

"Hâlâ akıllanmıyorsun küçük Soner." dediğinde onu umursamayarak Yağız'a bakmaya devam ettim. 

"Olmaz." diye mırıldandım tekrar ona doğru bir adım atarak. Yağız bana bakmaya devam ediyordu. Sanırım şimdi de zaman Yağız için donmuştu.

"Adamlarını çek." dedi Yağız gözlerini gözlerimden ayırmadan. 

"Yağız saçmalama artık. Kendini ortaya koymak ne demek?" diye bağırdı ve birkaç büyük adımda yanımıza geldi Baran. Ona sarılıp Yağız'ı ikna et diye yalvarmak istiyordum. 

"Tartışmaya açık bir konu değil Baran," dedi Yağız soğukça. "Armin'i alıp gideceksin." 

"Sen de ölüme gideceksin, öyle mi?" diye bağırdı iki eliyle birden Yağız'ı iterken. "Kapat şu telefonu!" 

Güven Bana*Yeniden Yayımda*1-2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin