Bu bölümü ise henüz çocukları olmamış bir Yağız-Armin bölümü kabul edin. Romantizm tavan! :D
Keyifli okumalar :)
Güneş tüm zarafetiyle parlarken gözlerimi kısarak hemen yanımda oturan sevdiğim adama doğru döndüm. Sabahtan beri elinde telefonuyla maillerini kontrol ediyor, zaman zaman şirketi arayıp işler hakkında gelişmeleri öğreniyordu. Önemli bir ihale için uğraştıklarını biliyordum ama buna rağmen cumartesi gününü bana ayırmak ve uzun zamandır planlayıp gerçekleştiremediğimiz pikniği yapmak istemişti. Bense anında kabul etmiştim zaten. Böyle bir şey ikimize de oldukça iyi gelecekti ve zaten artık ona hayır demem mümkün değildi.
Sanki kalbim kilitli bir odanın içindeki eski püskü ve yine kilitli olan bir sandığın içindeydi de Yağız yıllarca sürmesine rağmen, yorgunluktan bitap düşüp acı çekmesine rağmen onu bulup çıkartmıştı. Hiç pes etmemişti. Kocaman bir yüreği vardı ve o yüreğin içine yalnız beni almak istiyordu.
Düşüncelerim, yüzümdeki gülümsemeyi biraz daha büyütürken Yağız'ın gri, yeşil karışımı gözleri beni buldu. Uğruna canımdan vazgeçebilirdim sanki o bakışlar için. Bu his, bu düşünce önceleri kanımı donduruyor ve korkutuyordu ama zaman geçtikçe içimdeki kötü olduğunu düşündüğüm, yabancıladığım hislerin beni mutlu ettiğini fark ettim. Benimle bütünleşmişlerdi ve onların kaybolduğunu bile düşünemiyordum. Artık kanımı donduran şey bunu düşünmek oluyordu.
"Neye gülüyorsun bakalım?" diye sorduğunda omuz silktim. Kirli sakalları kumral tenine fazlasıyla yakışıyor ve onu da yakışıklı gösteriyordu. Eksik hissediyordum onun yanında.
"Çok seviyorum seni," diye mırıldandığımda birkaç saniye şaşkınlıkla yüzüme baksa da sonra hemen kendini toparlayıp gülümsedi ve oturduğu yerde kayarak tamamen yanıma geldi. Eli, önce saçlarımı sonra da yanağımı okşamaya başladığında başımı eline doğru eğerek tamamen sıcaklığını hissetmeye çalıştım. Geçen bu zamanda fazlasıyla değişmiştim ben. Sevdiğimi söylemekten korkmuyor hatta bunu Yağız'ı şaşırtacak kadar aniden ve yersiz şekilde bile yapabiliyordum. Tutmuyordum artık içimde. Kendime bu cezayı vermiştim sanki. Yağız'ın hiçbir beklentisi olmadan, sessizce beni sevdiği yılların intikamını alıyordum kendimden. O kıyamazdı bana. En fazla daha çok severdi beni intikam olsun diye. Bu yüzden ben de ne kadar duysa da bıkmayacağını bildiğim o cümleyi kuruyordum sürekli. Her seferinde ilk kez duyuyormuş ve son kez duymuş gibi özlemle, aşkla bakıyordu gözlerimin içine. Şüpheye düşüyordum bazen. Nasıl görüyordu bu adam beni de böyle bakıyordu? Sanki paha biçilemez bir mücevher gibi ya da ender bulunan bir şeymişim gibi bakıyordu bana. Bakışları seviyordu, elleri yemin ediyordu sanki bunun bir ömür süreceğine. Allah biliyordu ya, bazı geceler uyuyamıyor ve böylesine mükemmel bir rüyadan uyanacağım anı hayal ediyordum. Ne kadar yıkılacağımı, biteceğimi ve benden geriye hiçbir şey kalmayacağını... Sonra ise hemen hepsini yok etmek ister gibi huzurlu kollarının arasına alıp sıcağıyla huzura kavuşmamı sağlıyordu Yağız ve aklımdaki her şey uçup gidiyordu.
Beni kendine doğru çekip dudaklarıma, başımı döndüren öpücüklerinden bıraktı. Alnını alnıma yaslarken nefesini yüzümde hissetmek kalbimin göğüs kafesimden fırlayacakmış gibi atmasına neden oluyordu. Alışamıyordum bir türlü ve işin aslı, alışmak da istemiyordum.
"Ne yapacağım ben seninle?" diye sordu gözleri hala kapalıyken. Kısık gözlerimi ben de daha fazla açık tutamayacak gibiydim ama yine de direniyordum. Gözlerini açsa da o griliklerini görsem istiyordum. "Bir anın bir anını tutmuyor, dediklerin sürekli değişiyor... Söyle, nasıl baş edeceğim seninle?"
"Bilmem," dedim gülerek. "Çok sevsene beni! Sözünden hiç çıkamayacağım kadar çok hem de..."
"Çok seviyorum seni," dedi gözlerini açtıktan sonra. Yüzündeki tebessüm içimi ısıtıyordu. "Hala inanmıyor musun sen bana?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güven Bana*Yeniden Yayımda*1-2
Fiksi RemajaAsla kimseye güvenme sözleriyle büyümüş genç bir kız ve ne olursa olsun pes etmeyen genç bir adam... İliklerine kadar hissettiği tanıdıklık hissiyle kavrulan genç bir çocuk. Aşk ve nefret birbirine karıştırılırsa ne olur ya da masum duygular tutkuyl...