8.bölüm/2

109K 2.2K 439
                                    

Keyifli okumalar :) 

"Hediyen çok..." diyerek doğru kelimeleri düşündüm bir süre. "Anlamlı ve kötüydü."

Verdiğim cevaba gülümseyerek en uzak koltuğa oturup gözlerini duvara dikti.

"Üzgünüm," dedikten sonra yeşil gözlerini bana çevirerek uzun uzun baktı. "Ama yine olsa yine aynı hediyeyi düşünürdüm."

"Bu hediyeyi yine alsam yine anlamlı ve kötüydü derim," dedikten sonra televizyona diktim gözlerimi. "Şanslısın ki anlamlı ve kötü şeyleri seviyormuşum."

"Daha fazla üzülmene neden olduğum için üzgünüm." Gülerek başımı iki yana salladım.

"Hayır, böyle bir hediye verdiğin için teşekkür ederim." dedikten sonra derin bir nefes alıp ona baktım. "Diğer sürpriz?" 

"Ah, hayır." dedi Yağız başını iki yana sallayarak.

"Ne hayır?" dedim. "Sürprizimi istiyorum."

"Armin olmaz," dedi Yağız sert ama bir o kadar da anlayışlı bir sesle. "Slayt için bile pişman oldum..."

"Hayır," diyerek sözünü kestim. "Hayatımda aldığım en anlamlı hediyeydi o Yağız. Ağladım, üzüldüm ama inan hepsine değdi."

"Yine de..."

"Lütfen Yağız," dedim gözlerinin içine bakarak. "İstemediğine göre en az slayt kadar anlamlı bir hediye ve bunu elimden alma"

"Hava karardı. Ayrıca yürüyemiyorsun bile." dedi oflayarak. Şu an karar vermeye çalıştığını biliyordum.

"Yanımda sen olacaksın." dedim ısrarcı bir şekilde. Kafasını geriye doğru atarak koltuğa dayadı ve gözlerini kapattı.

"Tamam." Kabul etmesine karşılık gülümsedim. Yavaş hareketlerle ayağa kalkarak askılıktaki montumu getirdi ve bana uzattı. "Baran'a haber verip geliyorum."

Yağız'ın gidişini izlerken diğer sürprizin ne olabileceğini düşündüm. En az bunun kadar etkileyeceği belliydi zaten ama daha ne olabilirdi ki?

Yağız tekrar yanıma geldiğinde bir şey söylemeden beni kucağına aldı ve kapıya doğru ilerledi. Bir şey söylemesine fırsat vermeden kapıyı açtım.

"Hayırdır abi?" diye sordu hemen Mert. Ne zaman dinleniyordu bu adamlar?

"Bir şey yok. Armin ile bir yere gidiyoruz ve arkadan arabayla takip etseniz yeter." dedikten sonra garaja geçti ve beni arka koltuğa oturtarak ayağımı uzatmamı sağladı. Direksiyon başına geçtikten sonra bana bakarak arabayı çalıştırdı. Nereye gidiyorduk bilmiyordum ama içime bir ağırlık çökmüştü. Gözlerimin önüne sürekli slayttaki fotoğraflar geliyordu ve sanki kulaklarım Yağız'ın sesinden başkasına sağırdı.

Ne kadar süredir yoldaydık bilmiyordum ama yaklaşık bir saati bulmuş olmalıydı. Hava iyice kararmış ve soğumuştu. Sırtımı kapıya doğru yaslayıp koltuğa başımı dayadığımdan dolayı geçtiğimiz yolları göremiyordum. Zaten görsem bile anlamazdım sanırım. İstanbul'a daha alışabilmiş değildim.

Araba yavaşlayıp durduğunda Yağız bana doğru döndü. "Emin misin?" diye sordu tekrar. Kararlı bakışlarımı gözlerinden çekmeden başımı salladım. Arabadan inip yanıma geldiğinde beni kucağına alıp dışarı çıkardı. Soğuk havayı iliklerime kadar hissettiğimde Yağız'a biraz daha sokuldum. Nereye geldiğimizi anlamak için çevreme bakındığımda gelmemizi gerektirecek yeri bulmaya çalışıyordum. Boş bir arazi, mezarlık ve boş olduğu belli olan birkaç ev vardı.

Güven Bana*Yeniden Yayımda*1-2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin