Kayıp Güneş

20.1K 650 157
                                    

Multimedia: Kayıp Güneş kapak fotoğrafı 

Keyifli okumalar :) 

Kısalmış sarı saçlarımı bileğimdeki tokayla topladıktan sonra karşımdaki adama diktim gözlerimi. Tüm gücü ve heybetiyle dudaklarımdan dökülecek bir çift sözü bekliyordu merakla, biliyordum. Gözleri üzerimde gezinirken derin bir nefes aldım. Boğuyordu beni gözleri. Son karşılaşmamızda gözlerimin tonuna bir türlü karar veremediğini söylemişti. Ona göre o kadar açıktı ki maviliklerim, onu hipnoz etmeyi başarıyorlardı. Kendi gözlerinin, nefesinin, görünüşünün etkisinden bihaberdi. Kokusunun, nefesimi kestiğini bilmiyordu.

"Haklılarmış meğer..." diye fısıldadı gözlerini birkaç saniye kapalı tutup tekrar açarken.

"Hayatta her istediğine ulaşamıyormuş insan ve bazı duygulara söz geçmiyormuş. Engelleyemiyormuş her zaman."

"Engellenir." diyerek karşı çıktım hemen. Yükselen sesimle birlikte kalbimi saran korku ve pişmanlıkla dudağımı dişledim. "Engellemeli insan..."

"Ya yapamıyorsa?" diye çaresiz bir soru dudaklarından döküldüğünde iç çektim. Onu tanıdığımdan beri hiç bu kadar güçsüz ya da aciz görmemiştim. Başarılı, yakışıklı ve güçlüydü o her zaman. Üstelik gücü belinde taşıdığı silahtan değildi, biliyordum. Anlattığı kadarıyla, hayatına aldığı kadarıyla biliyordum çoğu şeyi. Çocukluğu böyle geçmiş, gençliği böyle sönmüştü. Korkmamayı, ürkütücü olmayı ve damarlarındaki kan kadar ona yakın olan cesareti yaşayarak keşfetmişti. Hayatı ilmek ilmek içine işlemişti bu genç yaşına rağmen.

"Acı çeker o zaman." diye fısıldadım boğazımda oluşan yumruya rağmen. "İnsan engel olamazsa bir şeylere, mutsuz olur ve kaybolur gider."

Söylemek ne de kolaydı böyle. Sözcükler dudaklarımdan kolayca dökülüveriyor ama kalbime ulaşmıyordu. En azından onun kalbine ulaşmasını umuyordum. Hala sert ve yakışıklı çehresiyle benden olumlu bir yanıt bekleyen o adamın...

"Acısı bile güzeldir belki." diye mırıldandıktan sonra gözlerini kapatmasıyla sesleri onunda duyduğunu anladım. Gitme vakti gelmişti işte. Hiç istemediğini bilsem de yine burada bırakıp gidecekti beni. Başka hiçbir şey söylemeden ellerini yumruk yaparak arkasını döndü. Bizim vedamız böyle olurdu ancak. Dahası olmazdı.

"Değildir." diye mırıldandım beni duyacağını bildiğim için. Bu zamana kadar acının her türlüsü yaşamış biri olarak tüm içtenliğimle söylüyordum bunu. Ne yüzünüze atılan bir tokatın acısını kabul edebilirdiniz ne de kalbinizi sıkıştıran ne olduğunu bile bilmediğiniz o anlamsız hissin bıraktığı acıyı. "Acı güzel değildir."

Dile kolay, kalbe zordu bazı şeyler. İşte bu da onlardan biriydi. Bir defa bile söylememişti bana, beni sevdiğini ve hiç duyamamıştı ona ait olmak istediğimi. Yine de biliyordum ben, kalbi konuşuyordu kalbimle. Onlar söylüyor, haykırıyordu sevgilerini. Ve yine biliyordum ki, her şeyin sonunda en çok onlar kırılacak ve paramparça olacaklardı. Kaçışı, affı, vazgeçişi yoktu hiçbir şeyin.

Arka kapak yazısı: 

İntikam duygusuyla yanıp tutuşanların hikâyesi...

Beş yıldır süren esir hayatından kurtulacağı anı bekleyen Eyşan'ın son umuduydu belki de Tuğra. Sahte bir kimlikle hiç bilmediği intikam oyunlarının arasına düşerken kalbinde filizlenen aşktan da bihaberdi. Yıllarına ve ailesinden ayrılmasına sebep olan adama bedel ödetmek isterken yine en büyük acıyı kendisi yaşayacaktı.

Eyşan Karayel, kalbi kırık ve savunmasız genç bir kız olsa da asla pes etmeyecek kadar da güçlüydü. Hiç beklemediği bir anda, hiç beklemediği biri tarafından gelen yardım ise tüm hayatını değiştirecekti belki de.

Güven Bana*Yeniden Yayımda*1-2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin