19.bölüm/2

102K 2.7K 1K
                                    

Yağız'ı okumaya hazır mısınız? ^-^
Keyifli okumalar :)

Yağız'dan... 

Başım ağrıyordu. Saatlerdir hissettiğim tek şey buydu. Kalbimde, arada bir kendini gösteren ve gitmedim diyen bir acı da vardı tabii. Bu his beni sıkıştırıyor, nefessiz bırakıyor sonra da bir anda kaybolup dalga geçer gibi yaşamaya devam et diyordu. Onsuz bu dört duvar içinde geçir yalnız saatlerini. Böyle fısıldıyordu bana adını bilmediğim o garip his. Beynimi, düşüncelerimi uyuşturan... Ve arada hissiz bırakırken başka bir an da dünyadaki tüm acıları benim harabe kalbime toplayan...

Elimdeki şişeyi tekrar dudaklarıma götürecekken fark ettiğim şeyle kahkaha atmaya başladım.

"Yoksa sen misin o his?" diye şişeye doğru konuştuğumda tekrar güldüm. "Sen de mi istemiyorsun beni?"

Ondan cevap gelmesini beklemeden tekrar dudaklarıma götürdüm ve büyük bir yudum aldım.

"Ama sen bana katlanmak zorundasın," dedim parmağımı şişeye doğru sallarken. "Bak ellerimdesin. Sen kaçamadın."

Elimdeki şişeyi tekrar dudaklarıma götürdüğümde ufak bir yudum almak yerine kafama diktim ve aslında başkasına açken, sanki derdime derman olacak şey oymuş gibi kana kana içtim. Boş şişeyi diğerlerinin yanına fırlatırken bir kez daha camların birbirine çarptıklarında çıkardıkları sesi duydum. Kaçıncı şişeydi bu? Saymayı bırakalı epeyi olmuştu. Tıpkı saatleri bıraktığım gibi. Düşüncelerim tekrar Armin'e doğru kayarken yeni bir şişe almak için ayağa kalktım. Sonuçta onu düşünmemeliydim. Kahrolası her hücrem onun adını sayıklarken, unutmam gerektiğini biliyordum. Beni bırakıp gitmiş o küçük kızı unutmak... İmkânsızdı. En azından biraz hissizleşip yokluğuna alışmalıydım.

"Ah!" diye inledim şaşkınlıkla. "Gerçekten sarhoş olmuşum."

Evin dönmesine aldırmadan içkileri koyduğum yere doğru yöneldiğimde sürekli bir yerlere çarpmamdan dolayı şu an ne olduğunu çözemediğim şeyler yere düşüp kırılıyordu. Zorlukla da olsa sonunda içkilerin yanına vardığımda ne olduğuna bile bakmadan bir şişe aldım. Geriye doğru dönüp eski yerime baktıktan sonra iç çekerek yere oturdum. Çok uzaktı.

"Yağız!" diye seslenerek aşağıya inen Baran'ı duysam da cevap vermedim. Ses tonu, Armin gittiğinden beri, oğlu için endişelenen baba gibi çıkıyordu.

"Oğlu için endişelenen baba..." diye tekrar ettim bir sefer de sesli. Baran sesimi duymuş olacak ki hemen yanıma gelip karşıma dikildi.

"Ne yapıyorsun lan yerde?" diyerek bana doğru bir adım attığında elimi kaldırarak onu durdurdum.

"Baran lan!" dedim şişeyi açmaya çalışırken. "Babanı özlüyor musun?"

Şaşkınlıkla yüzüme bakarken kahkaha attım. Bu da bir şeydi. Armin gittiğinden beri acıyarak bakıyordu bana.

"Gecenin bu saatinde bu mu geldi aklına?" diye bağırdığında elimdeki şişeye geri döndü bakışlarım. "O siktiğimin düşüncelerini sustur yoksa..."

"Döver misin?" dedim tek kaşımı kaldırarak. En azından öyle sanıyordum ama başaramamış da olabilirdim çünkü şu an tamamen uyuşuk hissediyordum. Bedenim, beynim, kalbim... Hepsi kocaman kara deliklere hapsolmuş gibiydi. "Şunu açamadım lan, açsana."

Elimdeki şişeyi ona doğru uzattığımda görmezden gelerek karşıma oturdu. Buz gibi zeminin üzerinde daha iyi hissediyordum ben ama Baran yere oturmaktan nefret ederdi.

"Niye böyle yapıyorsun abi?" dedi üzgün çıkan sesiyle ve ona eşlik eden acı bakışlarıyla. "Kaçıncı şişe bu? Peki ya kaç saattir uyumuyorsun? Yakışıyor mu sana böyle yıkılmak?"

Güven Bana*Yeniden Yayımda*1-2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin