Şok üstüne Şok

1K 75 3
                                    

Sesin geldiği yöne baktım. Murat gözyaşları içinde karşımda duruyordu. Neden babaanne diye bağırdı. Yoksa onunda babaannesini hastaneye kaldırdılar. Şuan Muratla birlikte ağlıyorduk. "Murat..." diye gelen sesle arkamı döndüm. Babam Muratı nereden tanıyor ki? Kızarmış gözlerle Murat ve babam arasında volta atıyordu bakışlarım. Yorgun düşen gözlerim şimdi daha çok yoruldu. "Senin ne işin var burada?" Sana ne baba belki onunda hastası vardır. Bunu sorgulamak sana mı kalmış? "Babaannemi görmeye geldim."

"Git buradan Murat ortalığı karıştırma." Babam yine ne saçmalıyor? Murat neden ortalığı karıştıracak? Aklım allak bulak olmuş bir şekilde. "Ne oluyor burada? Şuan herke durmuş ne olduğunu anlamaya çalışıyor bize de anlatın." Gittikçe babamın sinirleri gerildiğini fark ediyordum. Ama ne olduğunu benimde bilmeye hakkım var. "Yok bir şey Allah kahretsin ki yok bir şey." babam ne kadar yalan söylese de şuan bir şey oluyor ve ben dahil kimse ne olduğunu anlamıyor. "Salih bu o mu?" Annemin araya girmesiyle tüm gözler onu buldu. O dediği kişi kim? Annem ve babam Muratı nereden tanıyorlar? Ortamda sinirler gittikçe geriliyor. Birinin ne olduğunu açıklaması gerek. Murat yanıma gelerek "Masal sen gel ben sana dışarıda anlatayım." Dedi. Aslında ne anlatacağını çok merak ediyordum o yüzden başımı onaylarcasına salladım. "Sakın Murat sakın. Masala hiçbir şey söyleme..." babamın sesindeki gerginlik beni de geriyordu. Ama ne olduğunu bilmek istiyordum. Babamı aldırmadan Muratla birlikte dışarı çıktık.

Kalbim gitgide sıkışıyordu. Nefes alışverişlerim daralıyordu. Sanki artık nefes alamıyordum gibi. Kızaran gözlerim tekrardan dolmaya başlamıştı. Çünkü önceden kötü bir şeylerin olacağını his ediyordum. Her an yere oturup rahatlayıncaya kadar ağlamak istiyordum. Ama şimdi kendime hakim olmam lazım. O yüzden derin bir nefes alıp Muratın eliyle gösterdiği yere oturdum. Muratta yanıma oturduktan sonra ona doğru döndüm. Artık konuşmasını beklemekten sıkıldığımı belli ederek iç çektim. "Ama hadi Murat konuşacak mısın? Sıkıldım beklemekten." Murat derin bir nefes alarak bana döndü. "Masal... bak... ben..." konuşmakta zorlandığını belli ediyordu. İçerden "Anne..." diye gelen sesle endişeyle yerimden sıçradım. Sanki nefesim kesilmişti. Kaskatı oturduğum yerde kaldım. Gözlerim dolmuştu ama ağlayamıyordum. İçimden sadece ifadesizce beklemek geliyordu. Ama içeride bir şey olmuştu. Ve olan olay benim pek hoşuma gitmeyecekti.

Muratın ayaklanıp içeri doğru koşmasıyla kendime gelip arkasından koştum. Babaanneme bir şey olmuştu. İçeri girdiğimde Berk dahil herkes ağlıyordu. Daha ne olduğunu sormadan olanı tahmin ediyordum. İçimden tahminimde yanılmayı istiyordum. Ama çok geçti.

Ölüm birini daha almıştı hayatımdan. Sevdiklerimi tek tek koparıyordu. Ve ben buna karşı hiçbir şey yapamıyordum. Elimden bir şey gelmiyordu. Poyrazın toprak altına girişinden sonra birde babaannemin girmesini kaldıramam. Bu benim için çok fazla. Benim yaşımdaki bir kıza göre bir yıl arayla iki kayıp vermek çok zor bir durum. Akan gözyaşlarımın her biri üzerine bastığım zemine çarpıyordu. Önce Poyraz şimdi babaannem... İkisi de kendimden daha fazla önem verdiğim insanlardı. Ama Poyraz sadece bir ay öncesine kadar benim için öyleydi. Sadece bir ayda hayatım değişti. Poyrazdan sonra Giray hayatıma girdi. Poyrazın arkasında bıraktığı izler beni çok yordu. Berkle evlenmek zorunda kaldım. Ve şimdi babaannem beni terk edip gitti. Babaannemin yokluğuna nasıl alışacağımı bilmiyordum. Poyrazın yokluğuna alışmam yedi ay sürmüştü. Peki ya babaannemin?

Bir ay sonra

Babaannemin bizi bırakmasının üstünden bir ay geçti. Bu süreçte arkadaşlarımın desteği bana çok iyi gelmişti. Özellikle Giray ve Sinanın. İkisi de bu zor zamanımda beni yalnız bırakmadı. Bu süreçte Berkte dibimden ayrılmadı. Hep yanımdaydı. Aslında varlığı beni ne kadar rahatsız etse de bana destek çıkması çok hoşuma gitmişti. Bu zamanda desteğe çok ihtiyacım vardı.

Kapımın çalmasıyla kendime çeki düzen verip "Gir." Dedim. Babam kapıyı aralayıp "Müsait misin kızım?" dedi.

"Müsaitim baba gel." Dediğimde babam kapıyı tam açıp içeri girdi. "Nasıl oldun?" Nasıl olmamı bekliyordu ki? Bir insan canından çok sevdiği birini kaybedince nasıl oluyorsa bende öyleyim işte. Yıkık bir kalp, ağlamaktan tükenen gözyaşları ve acıma. Çevremdekilerin bana acıdıklarını biliyorum ama aldırış etmemeye çalışıyorum. Her insan gibi alışmaya çalışıyorum. Bunu yapmak zorundayım. "Daha iyiyim baba."

"Kızım... İstersen Berkle evlenmekten vazgeçebilirsin." Babamın bu lafı karşısında şaşırmıştım. Bunu bana nasıl söyleyebilirdi? Berkle evlenmemi babaannem istemişti. Berkle evlenmekten vazgeçeceğimi sanıyorsa yanılıyordu. Berkle evlenecektim. Bunu sırf babaannem istedi diye. Çünkü o benim yüzümden öldü. Ve en çok istediği şeyden vazgeçecek değilim. Yapacaktım Berkle evlenecektim. Onunla ne kadar evlenmek istemesem de. "Hayır baba ben Berkle evleneceğim. Babaannemin en son istediği şeydi Berkle evlenmem. O yüzden yapacağım. Berkle evleneceğim." Babam bu söylediklerime şaşırdığını belli ediyordu. Berkle evlenmek istemediğimi çok iyi bildiği için şaşırmıştı... Babam başını onaylar anlamda sallayıp odamdan çıktı. Berke haber vereceğinden adım gibi emindim. O yüzden en kısa zamanda evlilik hazırlıklarına başlayacağını da çok iyi biliyordum. O yüzden her şeye hazır olmam lazımdı.

Evin kapısı çaldığında kimin geldiğini merak ediyordum. Ama kalkıp bakacak değildim. Eğer benim için gelen biriyse odama gelebilirdi. Salondan iki kişinin konuşma sesleri geliyordu. Aslında kim olduğu hakkında meraklanmaya başladım. Çünkü beş dakikadır annemle konuşuyorlar. Bende benim için geldiğini düşünüyordum. Ama bir türlü yanıma gelmedi. Merakıma yenik düşüp ayağı kalktım. Yavaş adımlarla kapıya doğru ilerlerken kapı çaldı. Oh be sonunda gelebildi. Hemen yataktaki yerime alarak "Gir." Dedim. Kapı açıldığında Sinan kafasını içeri sokup "Müsait misin?" dedi. Kafamı onaylar anlamda sallayarak "Gel." Dedim. Sinan içeri girip kapıyı arkasından kapattı. Elimle gösterdiğim yere oturdu. "Nasıl oldun Masal?" İlk güne göre daha iyiyim. Ama yine içimde hüzün ve acı vardı. Buruk bir gülümsemeyle "Daha iyiyim." Diyebildim. Nedense artık Sinan ve Girayın karşısında heyecandan konuşamıyordum.

Uzun bir sohbetten sonra Sinan gitmesi gerektiğini söyleyip evden çıktı. Bende Sinanı yolculayıp tekrar odama döndüm. Bugün daha çok yorulmuştum. O yüzden erkenden uyumaya karar vermiştim. Yatağıma girip başımı yastığa koyduğum sırada telefonum çaldı. İstemsizce telefonu elime alarak Berkin aradığını gördüm. Ne kadar açmakta aciz olsam da açmalıydım çünkü eve gelebilirdi. Evet, bunu yapabilirdi. Telefonu açmadığım için birkaç kez eve gelmişti. O yüzden daha fazla bekletmeden telefonu açıp kulağımın önüne götürdüm. "Efendim." Sana zıkkım demek geliyordu içimden ama sakin olmam gerekiyordu. "Nasılsın bebeğim?" Bebeğim mi? Bana mı? Bu adam beni katil edecek eninde sonunda. Bebeğimde neymiş. "İyiyim."

"Bugün baban aradı. Evlilik için hazırlıklara başlamamız gerektiğini söyledi." Keşke vazgeçebilme şansım olsaydı ama babaannem için bunu yapmalıydım. "Evet."

"Baban aradığı gibi nikah dairesinden gün aldım." Ne aldı mı? Ne kadar da erken? "Ne zaman?"

"Bir ay sonra."

Rüya || Tamamlandı ||Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin