(Percy)
3 gündür Annabeth ten özür diliyordum. Ama o ben yokmuşum gibi davranmaya devam etti . Tanrılarım bu daha ne kadar sürcekti. Karaya yaklaşmışlardı.'Taşları nerde aramaya başlıcaz?' Diye soruyor Hazel.' İşte tam burdan' diyor Ann. 'Sen nerden biliyon?' Diyorum. Cevap vermiyor. Leo gülmemek için kendini zor tuturyordu. 'Piper söyle o hiç kimseye benimle muhattap olmasın!' Diyor Ann. Aman ne güzel. Şimdi de aracı aracılığıyla konuşuyorlardı. 'Burası neresi?' Diye soruyor Frank. 'Başlangıç noktamız.' Diye cevaplıyor Ann. 'Arayış uzun sürebilir o yüzden bu kasabada belli bir süre kalıcaz.' Diye devam ediyor. 'Nerde kalıcaz?' Diye soruyor Jason. ' Margerıt ve Sophie'nin yanında.' Diyor Ann. Ne yani burası onun yaşadığı yer miydi. Tamam hala geçmiş ile sıkıntılar yaşıyordu ve bu görev için buraya gelmişti. Cesurcaydı. Hep beraber yürüyoruz. Ann bize yolu gösteriyor. Aniden duruyor bir evin önünde. 'Burası mı?' Diye soruyor Frank. Duyduğundan emin değilim. Hayallere dalmıştı.'Annabeth' diye sesleniyorum. Yine cevap yok. Sonunda hııı diyor. 'Burası mı?' Diye yeniliyor Frank. 'Iıı hayır burası değil.' Diyor Ann. Zoraki bir biçimde gülümsüyor. Yürümeye devam ediyoruz.
(Annabeth)
O evin önünden geçiyoruz. Burası olamk zorunda mıydı görev yerleri. Derin nefes almam gerek diyorum içimden. Yürümeye devam ediyoruz. Karşıdan iki kişi geliyor. Biri koşuyor. 'Annabeth' diyip üstüme atlıyor. Yere yuvarlanıyoruz. Sıkıca sarılıyorum. Bırakmak istemezcesine. Gözlerimin dolduğunu hissediyorum. Hayır ağlamıcam. 'İzin ver de biraz da ben seveyim' diyor Jace (ama biz ona Jay deriz). Ona sarılıyorum. 'Hoşgeldin' diyor. Ama diyemiyorum temelli gelmedim diye. Gülümsemekle yetiniyorum.'Bunlar kim?' Diyor Emily( biz ona Em diyoruz). Teker teker gösteriyorum. Percy e gelince de ' Bu da hiç kimse' diyorum. Bozuluyor. ' Ben Percy ' diye kendini tanıtıyor. Emily bana bakıyor ne oldu gibisinden sonra anlatırım diye dudaklarımı oynatıyorum. Birlikte eve gidiyoruz. Ama hazır değilim. Herkes giriyor içeri. 'Ann hazır mısın' diye soruyor Em. Kafa sallıyorum. Çünkü konuşursam ağlamaktan korkuyordum. Buraya gelmemeliydik. Uff bütün bunlarda beni bulur zaten. İçeri geçip Sophie ve Margerıt' a sarılıyorum. ' Buraya gelmenize çok sevindik.' Diyor Sophie. Kızlara ' Hadi gelin rahat bir şeyler giyin üzerinize' diyorum . Brilikte odaya çıkıyoruz.'Em orda onlara ait bir şey yok dimi?' Diyorum. 'Hepsi o evde Ann' diye yanıt veriyor. Rahatlıyorum. Kızlara kıyafet veriyoruz. 'Hadi gelin açsınızdır bir şeyler yiyin.' Diyor Margerıt. Ama iştahım yoktu. Zorlada olsa bir şeyler yiyorum. ' Bir görev için burdayız.' Diyorum nihayetinde. ' Felsefe taşının parçalarını arıyoruz. Burda olabilceğini sanıyorum.' Diyorum. 'Yani burda olduğundan emin değil miydin?' Diyor Percy.' Sana demedim!' Diye bağırıyorum. Tamam biraz abartmış olabilirim ama o kaşınmıştı. 'Size kasabayı gezdirebiliriz.' Diye bir teklifte bulunuyor Em. 'Süper olur.' Diyor Leo. 'Lemonade Cafe den başlıyoruz o zaman .' Diyor Jace. Orayı hatırlıyorum . Sam beni sürekli oraya götürürdü. Gülümsüyorum. Yemeği bitirip Cafe ye doğru gidiyoruz. İçeri giriyorum. ' Bu o ,bu Ann, geri dönmüşş!' Diye bağırarak sarılıyor bana.' Sana da selam George.' Diyip gülüyorum. 'Çok üzgünüm.' Diyor bi anda. Neyi kastettiğini anlıyorum. Gülmeye çalışıyorum. Em ' Her neyse bunlar bizden . Ann'in kamp arkadaşları . Bu kasabayı tanıtmak için gelmiş.'diyor . Kafa sallıyorum. Oturuyoruz. ' Burda her şey sıradan gözüküyor.' Diyor Percy. 'Ne bekliyordun? Hayalet mi?' Diye tersliyorum. Göz deviriyor. 'Siz ikiniz kavganızı başka zaman başka yerde yapsanız nasıl olur?' Diyor Piper. Halüsinasyon gibi bir şey görüyorum o anda. Sam elimden tutmuştu. Kapıyı açıyordu. Göğsünden kan damlıyordu. Beni sen öldürdüm diyor. Aniden ayağa kalkıyorum. Sandalyem düşüyor. Ama tek derdim burdan bi an önce çıkmak
(Jason)
Annabeth bi anda ayağa kalmıştı. Jace de hemen Annabethin peşinden gitti. Tabi bizde. Nefes nefeseydi . Titriyordu. ' Geçti her şey geçti.' Diyor Jace.' İyim' diyor Ann. Ama kimse inanmıyor. 'Gerçekten hem eve gidip vakit kaybedemeyiz. Ne kadar çabuk bulursak o kadar iyi.' Diyor. Haklıydı . Bi an önce bulmaları gerekiyordu. Uranüsten önce. 'Tamam şimdi nereye' diyor Hazel. ' Umarım buz pateni yapmayı biliyorsunuzdur .' Diyor Emily.
Buz pateninin olduğu yere gidiyoruz. İçeri giriyoruz. İçerdekiler Annabethi görür görmez ona doğru koşup sarılıyorlar. ' Takımların hala aynı yerde.' Diyor erkek olan. Ne takımı. Annabeth kaymayı biliyor muydu?. Takımlarını giymişti(multimedya). ' Hazır mısın bunun için' diye soruyor Emily. Kafa sallıyor. Ve kendini sahaya bırakıyor. O kadar güzel dans ediyordu ki.(multimedya). Dansını bitirmişti. Herkes hayran kalmıştı. Ama burdan da bir şey çıkmadı. Sonuş olarak elde var sıfır. Eve doğru yürüyoruz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEMİGOD!
FanfictionPercy Jackson: Tanınan en güçlü melez.Ölümcül hatası onun sonu olabilir. Jason Grace: Lider olmak için doğmuş. Ama yapabilceğinden emin değil. Frank Zhang: Roma kampının yargıcı.Ama işler sandığı gibi gitmiyor. Leo Valdez: Kendini hep yedek anahtar...