(Annabeth)
Kulübeme doğru yöneldim. İçeri girdim. Bi an donakaldım. Karşımdaki duvarda 'Senin için geri geldim Aşkım!' Yazıyordu. Bu nasıl mümkün olabilirdi ki? Yani... Örümcekler etraftaydılar. Buraya nasıl girmişlerdi. Acele ile kapıyı açmaya çalıştım. Kilitlenmişti. Sakin olmam gerek. Düşünmek zorundaydım. Tuvalet penceresi. Kendimi örümceklerin arasından tuvalete attım. Kapıyı arkamdan kitledim başka örümcek gelmesin diye. Pencereyi açtım ve atladım. Alçak olduğu için bi hasar görmedim. Sadece ayaklarımın üstüne düştüğüm için yaram acıdı. Andy kulübeden içeri girmek için uzandığını gördüm. 'Andy sakın kapıyı açma!' Diye bağırdım. Bana döndü. 'Ann iyi misin? Savaştan çıkmış gibisin.'dedi. Nefes nefese ' Örümcekler hediye paketi ile gelmemişler sadece. İçerde bile varlar yani her yerdeler!' Dedim hızlı hızlı. Dediğimden bir şey anlamamıştı. 'Sakin ol ve tane tane anlat.' Dedi. 'Tamam. Örümcekler içerdeler. Kapıyı da içten biri kitlemiş. Az kalsın örümceklerin arasında kalıyordum. Tuvalet penceresinden çıktım.' Dedim. 'Lanet olsun.' Dedi. Ayağa kalktı. 'Ben o odaya bir daha girmem!' Dedim. 'Heyy sakin olun çocuklar sorun ne?' Dedi Malcolm. 'Örümcekler odamızı basmış!' Dedim. Sinirlerim fazlasıyla gerilmişti. Üstümde hala balo kıyafetim vardı. Kherion yanımıza geldi. Sorunu anlattım. 'Tamam o zaman içerdeki örümcekleri temizleyene kadar sizde başka kulübelerde kalın. Annabeth sen Percy ile; Andy ve Cameron Zeus kulübesinde; Daniel sen Apollo kulübesinde; Malcolm ve Jack sizde Hades kulübesinde kalın.' Dedi. 'Ben Percy ile kalsam.' Diye itiraz etti Jack.' Annabeth ve Percy daha yakın.' Dedi Khreion ve konu kapandı. Bütün kıyafetlerim içerde kalmıştı bende Afrodit kulübesine gitmeye karar verdim. Yolda da Rose ve Theo yu aradım. Bu olayı bir tek onlara anlatabilirdim. İçeri girdim. 'Pipes?' Dedim. 'Ann burda ne işin var? İyi misin?' Diye soru yağmuruna tuttu beni. Herşeyi anlattım. 'Rahat bir şeyler mi istersin yoksa şık mı?' Diye sordu. 'Rahat tabikide .' Diye cevap verdim. 'Sanırım bunlar sana olur.' Dedi. Teşekkür edip odadan çıktım. Şuan kimseyle uğraşmak istemiyordum. O yüzden direk Poseidon kulübesine gittim. Üstümü değişip kendimi yatağa attım.
(Piper)
Ann bir garip davranıyordu. Herhalde örümcekler. Athena çocuklarının iyi olup olmadığına bakmak için dışarı çıktım. Etrafta onları göremedim tabiki . Jason ' Selam prenses' dedi. 'Selam' diye karşılık verdim. Birlikte konuşmadan yürüdük. İkimizin aklındanda başka şeyler geçiyordu. 'Heyy Piper ve Jason. Ann'i gördünüz mü?' Diye sordu Rose. Rose mu? 'Rose!' Diyip sarıldım. 'Burda ne işin var?' Dedim . Tam o anda Theo belirdi.' Sizi bölmek istemezdim ama Ann nerde?' Diye sordu. Anlaşılan ikisini de Ann çağırmıştı. 'Poseidon kulübesinde ama neden?' Diye sordu Jason. 'Örümcekler. Bilirsin fazla korktu bende buraya gelmek istedim hemen.' Dedi Rose. Theo ya baktım. 'Aynı nedenden' dedi. Hiç inandırıcı gelmedi bana. 'Tamam sonra görüşürüz.' diyip ayrıldılar yanımızdan. 'Jason sencede garip şeyler dönmüyor mu?' Dedim. 'Bilmem. Ann'in sağı solu belli olmaz. Biliyorsun. Muhtemelen bir şey planlıyordur.' Dedi. 'Bende bundan korkuyorum ya.' Dedim. 'Pipes endişelenme kimseye bir şey olmıcak. Hem ben senin yanındayım seni korurum.' Diyip öptü beni.' Seni seviyorum.' Dedim. 'Bende seni seviyorum Prenses.' Diyip tekrar öptü.
(Annabeth)
Rüyamda değişik bi yerdeydim. 'Çok yakında herşey bitmiş olucak!' Diye bir ses duydum. Tanıdığım birine ait değildi. 'Zamanı gelince tanıyacaksın ama o zamana daha çok var şayet yok olmazsanız.' Dedi ses. 'Seni tanımıyorum ama çok uzun zaman sonra karşılaşıcaz anlaşılan. Ve karşılaştığımızda savaş çoktan bitmiş olucak ve bu da demektir ki melez kampı hala hayatta olucak.' Dedim büyük bir heyecanla. Bu gördüklerimi değiştirirdi. 'Kader ağlarımızı birlikte ördü Athena'nın kızı. Belki de gördüklerin bu savaşa ait değildir.' Dedi ses. 'Nasıl yani başka bir savaş daha mı olucak? Ayrıca seninle benim aramdaki ilişki ne?' Dedim. 'Çok yakında öğreniceksin!' Dedi ve aniden uyandım. Nefes nefeseydim. Sanki kendisinden bahsedilmesi hoşuna gitmiyordu. Yani bu zamana kadar öyle bir ses duymadım. Muhtemelen Tanrılar. Tanrılar onu bizden saklamışlardı. Ama niye? Odanın kapısı tıklandı. 'Girin' dedim. 'Ann iyi misin?' Diyip sarıldı bana Rose. 'İyim' dedim. Theo ya bakıp' Hani benim 14 yaşındayken bir psikopat sevgilim vardı yaa o geri dönmüş!' Dedim. Böyle bir şey beklemiyordu. Şaşırdı baya. 'Sen onu-Ne-Nasıl- Yani sıçtın' dedi. Rose bir şey anlamamıştı. 'Rose şimdi Sam öldükten sonra 2 gün kadar sonra kafa dağıtmak için bir partiye gittim. Orda biri ile tanıştım. Isaac. Neyse biz bunla 1 gün çıktık. Benden hoşalnıyordu. İlk gördüğü an aşık olmuştu. 1 gün sonra mesaj ile ayrıldım. Son kez buluşmak istedi. Bende kabul ettim. Buluşmada beni kaçırdı. Hemde deliler hastanesine.5 gün boyunca beni bulamadılar. O sıralar Theo ile konuşuyordum. Ondan sonra konuşmayı kestim.' Dedi. Rose şaşırmıştı. 'Sonra ne oldu?' Dedi. 'Sonra Ann kurtarıldıktan 2-3 gün sonra dışarda gezinirken etrafını sardılar. Ve Ann Isaac'e saldırdı. Ölmüş olması gerekirdi. Ann de o sıra uçurumdan intihar etti.' Dedi. 'Sam gitmişti tamamen depresyondaydım. Mantıklı düşünemiyordum.' Dedim kendimi savunarak. Dışardan gürültüler geldi. Sınıra birileri dayanmıştı. Gidip hemen baktık. Öne geçtik. İşte şimdi sıçmıştım. Karşımdaki Isaac'di.' Sevgilim seni burdan götürmeye geldim!' Dedi gayet ciddi bir ifadeyle. Melezler aralarında fısıldaşıyordu. Ben ise donmuştum. 'Geri dönüşün muhteşem oldu.' Dedim bi anda. Evet gerildiğimde saçmalıyordum. Theo inanmazcasına bana baktı. 'Sen ölmemiş miydin?' Diye sordu. 'Teknik olarak hayır. Ama Sevgilim seni uçurumdan atlarken gördüm. İyi misin?' Dedi. Amacı neydi bunun? Bütün sırlarımı ortaya dökmek mi? 'Geri gelicem ve seni bu dünyadan kurtarıcam demiştim. Geldim sevgilim.' Dedi. Kesinlikle deliydi. 'Sen benim zarar görmemi istemezsin değil mi?' Dedim. Diğerleri ne yaptığımı anlamaya çalışır gibiydiler. Jason kulağıma' Ann bu kim?' Diye sordu. 'Sonra anlatırım' dedim sessizce. 'Bi sorun var Uranüs ve Arakne bana zarar vermek istiyor. Seninle gelirsem beni öldürürler.' Dedim. Gitmesini umuyordum. Dudak büzdü. 'Sana bir şey olmasına izin vermem!' Dedi. Hay ben senin... Olay o kadar büyümüş olucak ki Olimposlular bile buraya gelmişti. 'Evet sana zarar vermeyeceğiz.' Dedi Deucalion.
(Hazel)
Deucalion mı? Bu hangi ara gelmişti? Heralde parti falan vardı. Bütün bir ordu toplanınca partiden başka bir şey gelmemişti aklıma. Ann'in bir şey demesini bekliyorduk. Olimposlular ona dönmüştü. Onlarda bir yanıt bekliyordu. Ama Ann sadece susuyordu. Derin bir sessizlik. Arkasına baktı. Gözleri dolmuştu. Bu sessizlik derin bir acının gürültüsüydü. Bakışlarıyla her şeyi anlatıyordu. Ne kadar acıttığını okuyordum adeta yüzünden. Bitmesini ister gibiydi. Ama yapamazdı. Bu acıya son veremezdi şimdi. Herkesden iyi biliyordu. Kızgınlık öfke bütün bedeninden yere dökülüyordu adeta. Zoraki bir biçimde güldü. Öfkesini saklıyordu. Deucalion'ı gördüğü anda üstüne saldırmasını beklerdim ama saldırmadı aksine sessiz kaldı. Sanki sana yapıcaklarım daha bitmedi düşünme aşamasındayım der gibiydi. Bizden yana döndü. Dalgın dalgın kalabalığın arasından geçti. Koparılan kağıdın süzülmesi gibiydi adeta. Özlem acı öfke içini yiyordu. Ama yine de sustu. 'Burdan hemen gidiyoruz!' Dedi Deucalion. Şimdi neden gittiklerini anlamıyorum. İsteseler savaş başlatabilirlerdi. Ama yapmadılar. Onun yerine gözden kayboldular koca bir orduyla. Pipes ve ben Ann'i aramaya başladık. Posedion kulübesinde kalıyordu şimdilik. Oraya baktık. Göl kenarındaydı. Yere oturmuştu. Ayaklarını sallandırıyordu. 'Selam!' Dedim. Boş boş baktı. 'İyi misin?' Diye sordu Piper. Kafa sallamaktan başka bir şey yapmadı. Her ne kadar kafa sallasada iyi olmadığını biliyorduk. Ama üstelememeye karar verdik. Yalnız kalmak istiyordu anlaşılan. Diğerlerinin yanına gittik. 'O iyi mi?' Diye sordu Perce. 'Bilmiyorum. İyi galiba. Toparlar 'dedim. İnanmadılar. Bende inanmamıştım kendi dediğime zaten. Ann odadan hışımla çıktı. Kronosa'a doğru yürüdü. Hançerini hazır hale getirdi. Kronos onun ne yapmak istediğini anlamıştı. 'Yaralısın şimdi olmaz' dediği an Annabeth saldırmaya başladı. Eskisi gibi hızlı hareket edemiyordu. Yarası yüzünden. Kronos da karşılık verdi. Ann Kronos'un etrafından döndü ve kılıcı arkaya doğru saplıcakken Kronos hamleyi geri püskürttü. Ann'in hançeri elinden fırladı. Ama yine de durmadı. Duvarını açtı. Onu ittirdi. Paranbole atlayarak duvarının üstüne çıktı. O sıra Kronos toparlanmıştı. Ann'in yaptığı saldırılara kendi gücüyle karşılık veriyordu. Araya karışmayı düşündük ama sonrasından vazgeçtik. İzlemek daha heyecanlıydı. İkisi de harikaydı. Ann yavaştı. Ama gücüyle telafi ediyordu. Bi an tökezledi. Yüzünü buruşturdu. Duvarı kalktı. Elini yarasına götürdü. Bir şeyler olduğunu anlamıştık. Yanına koştuk.Kronos da savaşmayı bırakmıştı çoktan. Onu tutuyordu.
(Annabeth)
Bi anda keskin bi acı hissettim.Başım dönüyordu. Elimi yarama götürdüm. Kendimi başka bi yerde buldum. Yine aynı yerdeydim. İlerde Felsefe sütunları vardı. Onlara doğru koştum. Bi engelde yoktu üstelik. Sonunda varmıştım. Daire şeklindeydiler. Ortasına doğru ilerledim. Bir kürsü gibi bir şey vardı. Üstünde de iki yarım küre ama iki yarım küreden de küçük parçalar eksikti. Sanırım bulcağımız parçalar bu parçalardı. Sonra da iki yarım küreyi birleştircektik. Ama nasıl? Etrafıma bakmaya devam ettim. Sütunların birine yanaştım. Değişik şekiller vardı. Zaten şekillerin yarısı ya silinmişti ya da parçalanan yerlere denk gelmişti. Toprakta taştan parçalar vardı. Yıkık dökük olmuştu burası. 'Savaş daha başlamadı!' Diye bir ses duydum yine aynı sesti. 'Kimsin sen!' Dedim. 'Bilmen hiç bir şeyi değiştirmeyecek. Yasaklı biriyim. İstediğin kadar araştır yine de kim olduğumu bulamayacaksın!' Dedi. Ne demekti bu? Yasaklı biri de kimdi? 'Savaş başlamadı derken ?' Dedim. 'Savaşın başlaması için iki taraftan da işret gelmesi gerek. Karşı taraftan geldi peki ya sizin taraf? Bu Kaosu durdurabilecek misiniz?' Dedi. Kaosun üstüne basa basa dedi. Ne demekti bu. Kaos da kimdi? Kişi miydi yoksa savaşımı kastediyordu? 'Uyanman gerek' dedi. Uyanmak mı? Uyanıktım zaten. Ya da değildim. Değilsem bile kaç dakikadır burdaydım?
(Percy)
5 saat olmuştu. Hala uyanmamıştı. Uyanmasa yine iyi! Her saniye daha da yavaş nefes alıyordu. rengi gidiyordu. Kemikleri belirginleşiyordu. Nasıl bu kadar kötü olduğunu anlamadım. Bir dakika geçende aynısı olmuştu. Şu araba olayı sırasında. Ölü bir ruh gibi koşuyordu. 'Bir şeyler görüyor!' Dedim heyecanla. 'Nasıl yani?' Diye sordu Will. 'Şöyleki en son bir şey gördüğünde arabanın altında eziliyordu. Ama koşarken ölü bir ruh gibiydi. Şimdiki gibi. Bilinci kapalıydı. Sadece mavi gözleri parlıyordu. Şuan ki gibi. 'Dedim. Will tekrar kontrol etti. 'Uyanmaya başlıyor. Hayatsal fonksiyonları normale dönüyor' dedi. Yarım saat içinde uyanmıştı. 'Sakın yataktan kalkma! İyi misin?' Dedim. Kafa salladı. 'Will sen diğerlerine haber ver.' Dedim ve yalnız kaldık. 'Kaç dakikadır baygınım' dedi. 'Dakika mı? 5 saattir baygınsın Ann' dedim. İnanmaz gözlerle bana baktı. 'Biraz daha baygın kalsaydın ölüyordun!' Dedim. 'Bu gücü kontrol edemiyorum. Ne zamandır baygındım ya da ne kadar baygın kalmam gerektiğini hesaplayamam' dedi.Bir şeyi hatırlamaya çalışır gibiydi. 'İşaret' dedi fısıltıyla.' Ne işareti?' Dedim. 'Savaşın başlaması için iki taraftan da işaret gerek. Ama sadece karşı taraftan işaret geldi.' Dedi. Ne demekti bu. Yani gerçekten bunu anlamamı beklemiyordu dimi. 'İşaretten kasıt ne?' Dedim. 'Bilmiyorum' dedi. Kherion geldi odaya. Olayı anlattı. Gördüğü her şeyi. Görevimizin kaldığı yerden devam etmesi gerekiyordu. ' Kalkmalıyız' dedim. 6'lı bana baktı. 'Vakit kaybedemeyiz. Görev daha bitmedi. Bitene kadar mola veremeyiz!' Dedim kararlılıkla. Ann ayağa kalkmaya yeltendi. 'Sen olmaz yaralısın!' Dedim. 'Bu işi bensiz yapamazsınız. Geliyorum. Ayrıca hareket edebiliyorum. Kendimi de savunabiliyorum. Dediğin gibi bir an önce bitirmeliyiz!' Dedi. 'Kendini koruyamazsın demiyorum ama iyileşmeden bizimle gelmen seni daha kötü yapar!' Dedim inatla. 'Buna sen karar vermezsin!' Dedi. Ve baldırıma tekme attı. Acıtmıştı. 'Bak hareket edebiliyorum. Ve kendimi de savunabiliyorum.' Dedi. O an farkettim ki herkes bizi izliyordu. Bi utanmıştım. 6'lıya baktım. Kafa salladılar. Ve 2. Argoya doğru yürüdük. Mola bitmişti. Görevlerine kaldıkları yerden başlıyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEMİGOD!
FanfictionPercy Jackson: Tanınan en güçlü melez.Ölümcül hatası onun sonu olabilir. Jason Grace: Lider olmak için doğmuş. Ama yapabilceğinden emin değil. Frank Zhang: Roma kampının yargıcı.Ama işler sandığı gibi gitmiyor. Leo Valdez: Kendini hep yedek anahtar...