BÜYÜK PATLAMA

170 9 1
                                    

(Jason)
Ann kılıcı Percy'nin boğazına dayadı. Ona inanmıştık. İntikamını hiç hesaba katmamıştık. Kılıcı havaya kaldırdı. Kellesini almak üzereyken durdu. 'Neden durdun?' Dedi Uranüs. 'Çünkü bunu yaparak intikamımı alamam.' Dedi Ann. 'Nasıl alıcaksın?' Diye sordu Arakne. 'Onların yaptığı gibi.' Dedi Ann. Sesi sert çıkmıştı. Anlamsız gözlerle bakıyorduk. 'Bir şeyi de anlasanız! Yani onlar aileme dokunmadan öldürdüler. Bende elimi kana bunamayacağım!' Dedi. Duvarını etrafımıza sarmıştı. Duvar daralıyordu. Kurtulmak için bile Ann'e güvenmiştik. Ama o sonumuzu getiriyordu. Sonra acaip bir şey oldu. Kendimizi düşmanın arkasında bulduk. Onlar bizi göremezlerdi. Ellerimiz açıktı ve de. Etrafa baktım. Athena kulübesi gülüyordu. 'Boşuna Tilki demiyoruz!' Diyordu Jack sevinçle. Olayları anlamamıştım. 'Dademin neler oldu? Yani ben bişi anlamadım da.' Dedi Leo. 'Plan. Ann bizi öldürmek yerine bizi başka yere ışınladı.' Dedi Cameron. 'Plan?' Diye sordu Hazel. 'Muhtemelen arkadan saldırıcaz.' Dedi Malcolm. 'Sanırım nasıl saldıracağımızı da yazmış' dedi Percy. Percy kağıtta yazılanları okudu. Kolaydı. Okçular Ann'in aylar öncesinden hazırladığı tuzaklara ok atıcaktı. Percy ve ben Ann'in yanına havalı bir giriş yapıcaktık. 6 lı ön tarafta diğerleri de arkada olucaktı. Böylelikle düşmanı sıkıştırıcaktık. Bir de elektrik meselesi vardı. Ann duvarını kullanıp elektrik kablolarını yere koyucaktı. Percy de suyu düşman bölgesine dağıtacaktı. Bi aksilik çıkmazsa harika bir plandı. Herkes görev yerlerini olduğu bölgeye doğru akın etti.
(Annabeth)
Başarmıştım. Duvarımı hepsinin üstüne geçirdim ve hepsini ışınladım. Koca melez kampını ışınlamıştım. Uranüs fazlasıyla sinirlenmişti. 'Neredeler!' Diye kükredi. Adım adım yaklaşarak. 'Bilmiyorum!' Dedim. 'Sana güvenmememiz gerektiğini biliyordum.' Dedi Arakne. 'Güvenmeseydiniz o zaman.' Dedim. 'Anlam getiremiyorum. Onlardan nefret ediyorsun ama çocuklarını koruyorsun!' Dedi Uranüs. 'Kronos haklıydı. Ben onlara asla kızmadım. Ben hep kendime kızdım. Kendimi suçladım. Sadece üstümdeki yükü hafifletmek için onlara suç attım. Buna zamanla kendim bile inandım. Onların tabiki de suçu var ama yıllar boyu kızılcak kadar değil!' Dedim sert bir şekilde. Hepsinin ağzı açık kalmıştı. 'Onları affetmedim ama onlara kızgında değilim artık!' Diye devam ettim. 'Ölmeyi hakediyorsun o zaman!' Dedi Uranüs. En yakındaki elektrik direğine koştum. Tırmandım.' Ne var biliyor musun? Çoğu Clamore'nin zayıf yanı elektriktir. Bunu yapman akıllıca olmaz.' Dedi Deucalion. Umrumda değildi. Ben diğerlerinden farklıydım. Zayıf yönümde farklı olmalıydı. Elektriğe dokundum. İlk olarak müthiş bir acı hissettim. Sanki duvarım bütün elektriği bana geçiriyordu. Bırakmak istiyordum ama bırakamıyordum. Mavi duvarım benim etrafımı sardı. Acı git gide azaldı. Sanki işe yaramaya başlamıştı. Umarım Percy'nin üzerine attığım son dakika notunu okumuşlardır diye geçirdim aklımdan. Tam da zamanında Percy ve Jason gelmişti. Jason düşmanı ortak bir yerde topladı. Percy suyunu düşmanın altına serdi. Bende elektrik kablolarını suya bıraktım.  Jason Piper Hazel Frank ve Leo yanıma geliyordu. Percy'ye koştum. Kolarını bana sardı. Savaşın tam ortasında onu öpmeye başladım. Melez kampındakiler şaşırmışlardı. Jack çok şaşırmamıştı. Ama kızmıştı. Bu işi sonraya bırakmaya karar vermişti.
(Piper)
Ann'in bizi kurtarması kesinlikle olağandı. Öyle bir kurtarılma beklemiyordum. Savaş son gaz devam ediyordu. Gözlerim Jason'ı aramaya başladı. Bu onu son görüşüm olabilirdi. 'Jason!' Diye bağırdım. Arkasındaki canavarı öldürmüştüm. Arkasını döndü. Beni görünce şaşırdı ilk. 'İyi misin? Yaralandın mı?' Dedi. Korkmuştu. Bana bir şey olucak diye korkuyordu. 'İyim. Hemde çok iyim.' Dedim. Birbirimize sarıldık. Hareketlerimizle konuşuyorduk adeta. Anlamıştım. Bu onunda son sarılması olabilirdi. Her şeyi göze alıyorduk. Onu uzunca öptüm. Kulağıma 'Piper McLean, bütün bunlar bittiğinde seni sahilde bir yere tatile götüreceğim.' Dedi. Gülümsedim. 'Yanımda sen ol nereye gidersek gidelim.' Dedim. Gülümsedi. Birlikte savaşmaya başladık. Çoğunu elektrik ve gaz şeyleri ile öldürmüştük. Ama asıl olanlar ölmüyordu. Jason'a işaret ettim. 'Piper nasıl yapılcağını bilmiyoruz.' Dedi . 'Ama Ann bilir.' Dedim. Thalia arkamdaki canavarı okuyla öldürmüştü. Teşekkür ettim. 'Savaştayız Piper teşekküre gerek yok.' Dedi. Diğerlerini göremiyordum. Etrafa bakındım. Percy Uranüs'e yaklaşıyordu. Ama önüne Polibot çıktı. Frank ejderha şeklinde olandı sanırım. Hazel sisini kullanıp canavarları şaşırtıyordu. Leo da Hazel'ın yanındaydı. Ateş toplarını kullanıyordu. Ann ise şuanlık ortalıkta görünmüyordu. Yine ne karıştırıyordu bu kız kim bilir. 'Jason Percy'e yardım et. Ben Hazel ve Leo'nun yanında olucam.' Dedim. Onlara doğru koşmaya başladım.
(Leo)
Savaş son gaz devam ediyordu. Bir kaç yerimden yara almıştım. Ama durumum o kadar kötü değildi. Savaşabiliyordum. Jason ve Piper yan yanaydılar. Yara almış gibi gözükmüyorlardı. Percy Polibot ile savaşıyordu. Frank ejderhaydı. Hazel sisini kullanıyordu. Jason Percy'ye yardıma gidiyordu şimdi. Piper'da yanımıza doğru koşuyordu. Piper'ın arkasında daha önceden görmediğimiz bir canavar vardı. Ateş toplarımdan bir kaç tanesini canavara doğru yolladım. Kül olmuştu. Piper nefes nefese ' İyi misiniz?' Diye sordu. 'Bir kaç küçük yara ama Hazel iyi.' Dedim. 'Şimdi ne yapıyoruz?' Dedi Hazel. 'Taşı kullanma zamanı.' Dedim. 'İyi de taş Ann'de.' Dedi Piper. Etrafta Ann gözükmüyordu. 'Düşmanların çoğu gitti. Geriye 3'ü kaldı nerdeyse.' Dedim. 'Tıpkı Ann'in dediği gibi olucak biri ölücek biri kaybolacak biri delirecek.' Dedi Piper. Frank de yanımıza uçuyordu. Hazel Frank'e sarıldı. 'Hazel ben iyim.' Dedi Frank. 'Ann, onu gördün mü?' Dedi Piper. 'Aa evet. Sendeliyordu. En son size doğru geliyordu.' Dedi Frank. Percy ve Jason güçlerini birleştirip Polibot'u yenmişti. Ann ile birlikte geliyorlardı. Ann Frank'in dediği gibi sendeliyordu. Jason omzumdan hafif yara almıştı. Percy ise karın bölgesinden yara almıştı. 'Hey iyi misiniz?' Dedi Piper. Hepsi birlikte 'İyim.' Dedi. Gülüşmeye başladık. Üçü de aynı anda diyince komik gelmişti. ' Ee Ann başka muhteşem fikrin var mı?' Diye sordum. Deucalion'a doğru baktı. Gözleri maviye dönüştü. 'Felsefe taşını napıyoruz?' Diye sordu Frank. 'O iş kolay. Şimdi yapmanız gerek yine kanınız ile dokunmanız.' Dedi Ann. 'Kanımız olmadan bir şey de olmuyor.' Dedim. Gülümsediler. Uranüs kükrüyordu. Önüne geçeni fırlatıyordu. Aceleyle kanımızı felsefe taşına sürdük. 'Ann şimdi ne yapıyoruz?' Diye sordu Hazel. Ann elinde felsefe taşı ile sendeleyerek koşmaya başladı. Deucalion' a doğru koşuyordu. Ne yapıyor diye izliyorduk sadece. Herkesi kampın içine aldı. Duvarını etrafımıza sardı. Ama kendi içerde değildi. Bizi olası bir tehlikeye karşı koruyordu.Felsefe taşı havalandı. Ann ellerini Deucalion'ın başına koydu. 'Merak etme seni öldürmücem! Sana öyle bir şey yapacam ki: Seni ölüden beter yapıcam! Bana yaşattığın acının her saniyesini yaşayacaksın! Nefes almanın acısını hissediceksin! Kör olucaksın! Görebildiğin, hissedebildiğin, duyabildiğin tek benimle alakalı olucak! Hissediceğin şey benim acım; görebilceğin son şey benim yüzüm; duyabilceğin tek şey benim acı çığlığım olucak! Her gün her saniye acıyla inleyecek bağıracaksın! Ama merak etme gittiğin yerde senin gibi bağıranlar çok olucak!' Dedi ve çığlık attı. Bu öncekiler gibi değildi. Çok kuvvetliydi. Felsefe taşı harekete geçti. Büyük bir patlama meydana geldi. Geriye fırladık.Kendimi yerde buldum. Etraf toz duman içindeydi. Gözlerim kapanıyordu yavaş yavaş.

DEMİGOD!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin